10 - خُوَاءٌ - boşluk

621 101 92
                                    

İnsanın en büyük korkusuydu kaybetmek. Her insanın. Değişen şey sadece insanın neyi kaybetmekten korktuğuydu. Ve kaybetmekten korkulan şey de kişinin en çok neye değer verdiğini ortaya koyan en güzel örnekti.

💐

Yanındaki adam Mervan'a sertçe çarpınca geri sendelemişti Mervan. Nidal, Mervan'ın gözlerine takılı kalan korkulu bakışlarını yavaşça ayırdı oradan ve genç adamın "Kardeşim!" diye bağırarak koştuğu yere çevirdi. Az evvelki acı aynı acı ve korku aynı korkuydu genç kızın yüreğinde ama okun yönü değişmişti birden bire.

Bir uçurumun dibine doğru düşüyordu ve bu sonu gelmeyen bir düşüştü sanki. "Eymen Mahir.." diye fısıldadı, olduğu yerde donakalmış ve hareket edemiyordu. Her zerresi acıyla sarsılıyordu. Islak yanaklarından habersiz yürümeye başladı korkarak, ağır ağır. Sanki oraya varmaz ve olanlarla yüzleşmezse hiçbir şey yaşanmamış olur, her şey eski haline döner gibi geliyordu Nidal'e. Ama sonunda oraya vardı, kendini zor taşıyan dizleri kırıldı ve yere çöktü. Her şey gerçekti ve yaşanmaktaydı.

Suratı kan içinde kalan adamın yüzüne götürdü ellerini, parmaklarıyla kanları silmek istercesine gezdirdi yüzünde. Bakmaya, dokunmaya kıyamadığı ama kanlar içinde kalan yüzünde... Sanki o, kanları parmaklarıyla sildikçe daha çok akıyordu. Sanki sevdiği adamın güzel yüzü bu ağır yarayı topraktan gül bitercesine misafir ediyordu. Sanki.. Sanki onu ilk kez bu denli yaralı görüyordu. Pansumanıyla işleri yoluna koyamayacak kadar yaralı.

"Eymen Mahir.."
Adamın ismini söyleyip suratındaki kanları silmeye çalışırken kendinden geçmiş gibiydi Nidal. Omuzları sarsılıyor, gözyaşları yanaklarında göl olup boynundaki kufiyeye düşüyordu. "Ne olur gitme beni böyle bırakıp."

Hızla kalabalığı yararak geldi ve "Nidal, müsaade et." diyerek genç adamın baş ucuna çöktü Muaz.

Fakat genç kız hâlâ kanları temizlemek ve kendi kendine konuşmakla meşguldü.
"Lütfen ona bir şey olmasın Allah'ım."

"Nidal, çeker misin ellerini? Böyle durduramazsın kanamasını." deyip genç kıza baktı Muaz ciddiyetle.

Mervan'ın bakışları yerde yatan Eymen Mahir ile yanında bir nevi kendini kaybeden Nidal arasında gidip geldi bir kaç saniye, ardından kızın bileklerinden tutup yavaşça sarstı. "Nidal, kendine gel! Bırak da yardım etsinler."

Muaz ve yanındaki bir doktor daha Eymen Mahir'le ilgilenirken genç kız bakışlarını Mervan'a çevirdi. "Mervan.. Ona bir şey olmayacak değil mi? Öylece gidemez değil mi?"

Mervan, tek eliyle kendi boynundaki kufiyeyi çekip alırken diğer eliyle hâlâ kızın bileklerini tutuyordu. Bir yandan ona cevap verirken diğer yandan da kızın ellerindeki kanları elindeki kufiyeyle temizlemeye girişti. "Olmayacak Nidal. Öylece gidemez hiçbir yere, kurtulamaz bizden."

Bakışlarını genç adamın temizliyor olduğu kanlı ellerine indirdi Nidal. Sarsılan omuzlarını zapt etmeye çalışıyor, ciğerlerinin nefessiz kalmasına engel olmaya çalışıyor ama başaramıyordu. "Ama bu kez çok kanıyor, baksana. Bu kez pansuman yapsam da geçmez gibi. Bu kez ciddî gibi."

Bir gözyaşı elinin üzerine düştüğünde yüreğinin sıkıştığını hissetti Mervam. "Eymen Mahir'in ciddilikle ne zaman arasının iyi olduğunu gördün? İyileşecek, inadına iyileşecek. Sen de kendini salıvermeyecek ve duaya sarılacaksın o gözlerini açana dek. Tamam mı?"

Yavaşça başını salladı Nidal ve Eymen Mahir'i sedyeyle götürdükleri için o da kalktı peşlerine gitmek üzere. Mervan da kalkmak üzereyken yerde duran kamerayı fark etti. Kamerayı alıp boynuna taktı, genç kızın yanında hızla yürümeye başladı. Genç adam da herkes gibi biliyordu ki Eymen Mahir'in üzerindeki medya görevlisi olduğunu belli eden yeleğe rağmen vurulmasına neden olan şey, gerçekleri kaydedip duyurmaya çalışmasıydı. Onun uğruna vurulmasına sebep olacak gerçekleri yerde bırakıp gitmeyecekti, savaş ortamında olsa bile.

SON DÜŞÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin