عشق- 11 - aşk

691 104 98
                                    

Sevmek gönle düşmekle olur, ruha değmekle büyür. İnsan eksikken de sevebilir, yarımken de kabul edebilir yüreğine karşısındakini. Değer vermek bir insanın varlığına da yokluğuna da değer vermekten geçer çünkü. Fazlasına da, eksiğine de. Gecesine de, gündüzüne de ve sevincine de, hüznüne de.

💐

Mervan'ın son cümlesi bitince araya giren bir kaç saniyeden sonra aynı cümleyi tekrar eden bir diğer ses doldu Nidal'in kulaklarına. "İman ettik, teslim olduk."

Henüz yeni kuruyan gözleri tekrar güz yağmuruna dönmekteydi. Derin bir nefes alıp kendini toparladı ve odanın içine doğru sakince yürümeye başladı. Göğsüne bastırdığı Kitaptan güç aldığını hissediyordu. Çünkü O'nun gücüne inanıyordu. Az evvel sevdiği adamın ruhuna gönderdiği ayetlerin yerini bulup ona huzur ve güç kattığını biliyordu.

Bakışları genç adamın bakışlarına yakalandığında içindeki tüm organların titrediğini hissetti. Yatağın ayakucunda dikilip suratında kırık bir tebessümle Mervan'a hitaben konuşmaya başladı.

"Mervan, o kadar güzel söyledin ki.. Kendimden biliyorum, insan bazen bir noktaya geliyor, boğulduğunu hissettiği bir noktaya.. Ve o noktada birilerinin çıkıp hakikatleri insana hatırlatması gerekiyor. Bizim de bildiğimiz ama kaçıp ruhumuzun kuytularına saklanan o derin gerçekleri birinin sobelemesi, tekrar gün yüzüne çıkarması gerekiyor. Ben boğulurken bana kimi zaman sen, Süreyya teyze, babam, halam hatırlattınız ; kimi zaman da Eymen Mahir."

Son cümlesini söylerken bir kaç saniyeliğine bakışlarını yatağın başlığına yaslanmış bir şekilde oturan genç adamın solgun yüzüne çevirdi. "Eymen Mahir de biliyor bize her nimetin emanet olarak verildiğini, emaneti sahibinin dilediği vakit geri alabileceğini. Bunun ondan bir şey eksiltmediğini, hâlâ kendisi olduğunu, hâlâ yüreğinin aynı çarptığını, hâlâ onu aynı sevdiğimizi. Değil mi?"

Genç adamın bakışı Nidal'in gözlerine takıldı. Yavaşça başını salladı evet dercesine. "Biliyorum." diye fısıldadı. "Özür dilerim. Sadece, birden kabul edemedim, eksik hissettim, ağır geldi.."

Mervan hafifçe tebessüm etti. "Sadece biraz konuşmaya ihtiyacı vardı."

Ortamın havasını tatlandırmak adına gülümsedi Nidal. "Biraz mı? Yarım  saatten fazla oldu!"

Mervan da hafifçe gülümserken, Eymen Mahir'in dudakları da yavaş yavaş kıvrılıyordu. "Kolay ikna olmam, biliyorsun Nidal."

Gülümsemesi genişledi genç kızın. İçinde hem hüzün hem de sevinç biriktiren gülümsemesi. "Bilmem mi?" deyip elindeki Kuran'ı Mervan'a uzattı tutması için. Mervan, Kitabı besmeleyle alınca Nidal yatağın boş kısmına oturdu dikkatlice. "Şimdi pansumanınızı yapabilir miyim beyefendi?"

"Tabi, buyrun hemşire hanım."

Kırık tebessümü hâlâ dudaklarındayken yandaki tepside duran pansuman malzemelerine uzandı Nidal.

Mervan "Ben namaz kılmaya gidiyorum." deyip elindeki Kuran'a sıkıca sarıldı ve odadan çıktı.

Nidal, parmaklarıyla dikkatlice genç adamın sol gözündeki bandajı çıkartırken ellerinin titremesine engel olamadı. Elleri titredi, çünkü içi de titriyordu. Çünkü onu kaybetme korkusunu her hücresinde hissetmişti. Pansumanı yaparken her şeyi yeniden yaşıyor gibi hissetti bir an ama çok şükür ki karşısındaydı işte, göğsü inip kalkıyordu, nefesini duyuyordu.

Nidal, genç adamın sol gözüne yeni bir bandaj takıp pansumanı bitirdiğinde kendine engel olamadan bakışlarını solgun yüzünde gezdirdi ve doldu gözleri. "Sana bir şey olacak diye çok korktum..." diye fısıldarken o bahsettiği korkunun ne denli güçlü olduğunu, bunları sevdiği adama söyleyebiliyor olmasından ötürü bir kez daha anladı.

SON DÜŞÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin