Ne edeyim,kan bulaşmış gül yaprağına....
8ay sonra...
Izdırabı gül suyuna bandılar.
Gülüm seni arar oldum nerdesin.
Ayrılığı altın tasta sundular.
Ölüm seni arar oldum nerdesin.
Dışarıda lapa lapa kar yağıyor. Pencerinin önüne oturmuş izliyor. Yere düsen her bir taneye üzülüyor Gökyüzünden düsmek için birbirlerinin ardından geliyorlar. Sanki yerde çok iyi birşey varmıs gibi diye düşünüyor kadın . Ayağa kalkıp odasından dışarı çıkıyoru Bahçeye lapa lapa yağmıs karları eziyor çıplak ayakları ile Ellerini göğe kaldırıp tanelerin eline düşüşünü izliyor Başını kaldırıp göğe baktı. Derin bir nefes aldı. Ama bu nefes öylesine bir nefesti. Alışının bir manası kalmıyordu. İnsanın dünyası başına çökünce nefesin de bir manası kalmıyor artık. Bahçe kapısından beliren arabayı görünce içindeki öfke kendini hemen gösteriyor. Arabadan inip ona dogru gelen bir adam. Yüzde kocaman bir gülümseme ile kadına doğru geliyor. Onu görünce hızlıca kaçıyor kadın ama küçücük bahçesinde ayağıma takılacak hiçbirsey olmamasına rağmen yere düsüyor. Ayak sesleri karda duyuluyor. Tam dibime gelip elini uzatıyor. Başını kaldırıp yüzüne bakıyor kadın.Öyle derin öyle sefkatli bakıyor ki adam..insanın bir an icin onun iyi biri olduğu düşünesi geliyor. Gözlerim koyu kahve gözlerine bir takılıyor mazi geliyor gözlerinin önüne. Mazi,ve mazide yaşattıkları....
Aniden irkilerek uyandı İdil. Terden yüzüne saçları yapısmıştı. Elinin tersi ile onları geri çekip yataktan yavaşça doğruluyor. Odasının penceresinin önüne gelip dışarıyı izliyor. Kar heryeri örtmüş tüm ayıplar kaybolmuş. Pencereyi açıyor içeriye soğuk bir hava giriyor. Zaten zar zor ısınan ev hemencecik soğuyor. Gözleri hemencecik doluyor İdil'in.
-Acaba yollar mı kapalıda gelemiyorsun bana. Yoksa gelirdin sen. Her ne olursa olsun gelirdin.
Sonra başını olumsuzca sallıyor. Gelmeyecek işte diyor kendine. Oda inamıyor bu dediklerine onca zaman geçmiş gelen gelirdi. Ama o gelmiyordu. Öylece bırakmıştı İdil'i. Daha fazla üşümek istemediği için pencereyi kapatıp dolabına yöneliyor icinden kalın bir kazak çıkarıp giyiyor. Ayağınada terliklerini giyip tekrar yatağına giriyor. Sırtını yatak başlığına dayayıp derin bir iç çekti. Karnı açıkmıştı ama kalkıpta yemek yapası gelmiyordu. Elini çaresizce karnına doladı. Gözlerinde yaşlar birikti. Yatağının yanındaki cekmeceyi açtı. İçinde herzaman duran defterini ve kalemini aldı. Ne zaman hüzne bürünse yaptığı şeyi yaptı, yazdı.
Bügün ikinci ayına girdin. Bir rüya gördüm gelmişti. Öyle gercekciydi ki sandım ki gerçek. Sandım ki geldi,geldide alıp götürecek bizi. Kacıyordum rüyamda ondan. Neden bilmiyorum kaçıyordum. Biliyorum,gelecek birgün gelecek alıp götürecek bizi. O zamana kadar ikimizde dayanmalıyız. Özellikle sen,sen dayanmalısın bebeğim. Ben sana tutunuyorum. Annen sana tutunuyor. Biliyorum çok zayıfsı sende annen gibi yaralısın,daha doğmadan yaralandın. Ben seni koruyamadım ama sana söz bundan sonra seni koruyacağım. Sen yeterki birakma beni. Ben sana tutunmuşum sen beni bırakırsan ben ne yaparım. Benim gecem gündüzüm benim varım yoğum benim hatıram sensin bırakma beni. Tutunmaya devam et. Sana söz yarınlar daha güzel olucak meleğim.
Defterini tekrar cekmeceye koyup yaşlarını sildi İdil. Yataktan tekrar çıkıp salona gitti. Ordanda mutfağa geçti. Hava oldukça soğuktu. Sobaya birkac odun daha atmayı aklına not etti. Önce dolabın içini açtı. İçinden önce tavuk çıkardı. Güzelce yıkayıp sosladı. Ardından fırına attı. Mutfağın penceresinden dışarı baktı. Kar nede güzel gözüyüyordu. Ama yinede bu soğuk olduğunu değistirmiyordu. Evleri bakımsızdı son anda alabilmislerdi bu evi tadilat yaptıramadan kar yağmıstı. İyicine yapılırsa gayet güzel bir ev olurdu. Ardından pilav ve salata yaptı. Mutfakta lezzetli yemek kokular gelirken dış kalı açıldı. Gelenin kim olduğunu bildiği için İdil yerinden kalkamadı.
-Ben geldim.
Mutfakta beliren yüze gülümsedi İdil.
-Hoşgeldin.
-Hosbukduk. Sen yemek mi yaptın?
-Evet.
-Yormasaydın kendini İdil ben yapardım.
-Sen zaten çalışıyorsun Mirza birde yemek ile uğraşma hergün yapıyorsun zaten bugünde ben yapayım.
-Peki madem. Ben sobaya birkaç odun atıp geleyim o zaman.
-Olur.
İdil sofrayı hazırlamaya başladı. Güzel bir sofra olmustu. Dolaptan önce turşu çıkardı sonra yogurt daha sonra dayanamayıp turp çıkardı. Birde soğan kırdı oda kendisine şaşırıyordu ama ne yapsındı hamileydi o. Mirza da gelince sofraya oturdular.
-Günün nasıl geçti?
-Aynı evde.
-Sıkılıyorsun biliyorum ama bir müddet böyle olmalı sende biliyorsun.
-Halimden şikayetçi değilim. Hem komşularda uğruyor arada iyiyim yani ben.
Gülümsedi Mirza.
-İyi ol tabi. Sen iyi olacaksın ki o iyi olacak.
Dedi karnını işaret ederek.
-Evet iyi olucak.
-Ağrın sancın yok değil mi? Bak eğer varsa ve söylemiyorsan...
-Yok yok çok şükür iyiyim. Sağol çok düşüncelisin.
-İdil.
-Efendim.
-Yarınlar güzel olacak emin ol.
İnanamsada İdil başını onaylar anlamada salladı. Boğazındaki yumru konuşmasını engelledi.
......
Sigarasını kül tablasında söndürüp odasının yolunu tuttu Boran. Kapıyı yavaşça açtı. Yatakta kimseyi göremeyince bıkkın bir nefes verdi. Odadan çıkıp diğer odaya girdi. Ve yine tahmin ettiği gibi Defne boş beşiğe öylesine dalmış bakıyor.
-Defne.
Sakince başını Boran'a çevirdi Defne. Yanına gidip oturdu Boran.
-Gecenin bu saatinde burda ne yapıyorsun Defne.
Güzelim gözleri kan toplamış saçı başı dağılmıştı. Yeniden gözleri doldu.
-Hayallerimiz vardı.o...o burda uyuyacaktı. Ben geceleri onun ağlama sesi ile uyanacaktım. Ben onu öpüp koklayacaktım. Ben ona sarılıp uyuyacaktım. Ben....
-Şşş.
Boran Defne'yi kendine çekip sarıldı. Defne başını Boran'ın boynuna gömüp ağlamaya başladı.
-Gitti Boran aldılar onu benden. Sadece onu almakla kalmadılar birdaha anne olma şansımıda aldılar. Ben...ben birdaha anne olamayacağım.
-Tamam,tamam sakin ol. Harap ettin kensini iki yadır. Olanı döndüremeyiz Defne. Ama sana söz bunu yapanı bulacağım. Ondan intikamimizi alacağım.
-Mutluydum ben o gün. Çok mutluydum. Eveleniyorduk biz bebeğimiz olacaktı. Ne oldu nasıl olduda ben onu kaybettim. Kim yaptı bana bunu kim.
Boran'ın gömleğini sıkıca avuçlarına almış ağlayarak dert yanıyordu Defne. Boran'ın da canı yanıyordu. Düğün gününde Defne vurulmuş hem bebeğine zarar gelmiş hemde Defne nin rahmi zarar gördüğü için alınmıştı. Yani birdaha anne olamayacaktı. Öte yandan İdil yoktu. İki aydır onu aramadık yer bırakmamıştı Boran. Ne oldu ne bitti bilmiyordu. Kimseye de diyemiyordu. Sonuçta evli bir adamdı o. Bu yüzden gizliden gizliye arıyordu İdil'i. Ne oldu da gitti en önemlisi nereye gitti. Ailesi neden aramıyordu onu. Bilmiyordu. Henüz öğrenememişti. Ancak Defne ile ilgileniyordu.
Defne ağlaya ağlaya Boran'ın kucağında uyuya kaldı. Boran yavaşça ayağa kalkıp onuda alarak odalarına götürdü. Yatağa yatırıp üstünü örttü. Arada iç çeken Defne ye içi yanarak bakıyordu Boran. Ona kim bunu yapmıştı bilmiyordu ama elbet bulacaktı. Defne bu acıları haketmiyordu. Defne nin yüzüne yapışmış sacları geriye çekip güven vermek istercesine sarıldı. Defne ona muhtaç idi. Dahada sokuldu Boran'a. Boran ın aklında İdil vardı yine bu gece. Nerdeydi acaba kıyamadığı yari. Hangi eldeydi. İyi miydi? Ya başına birşey geldiyse ne yapardı?
Yine geceye göğsünde bir ağırlık ile kapadı gözlerini
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM(Arafta Kalmış Aşklar.)
RandomBir kadın var.O adamı asla sevmeyecek. Bir adam var.O kadından asla vazgeçmeyecek! ☀☀☀ Boran Görkem,tanıdığım diger insanlardan farklıydı. Onun piskopatlığının, deliliginin,sözde bahsettiği sevgisinin bir sınırı bir kalıbı yoktu. Bazen dünyanın en i...