Marinette gülümseyerek bankta arkasına yasladı. Kara Kedi ile olan kar macerasından sonra eve gelmiş, sıcak bir banyo yapmış ve uyumuştu. Ertesi sabah kalktığında ise oldukça enerjikti ve bunu kullanarak Usta Fu'yu bulmuştu.
Şimdi ise nehrin yanındaki banklarda yan yana oturuyorlardı. Usta Fu hiçbir şey hatırlamıyordu. Marinette onun için hâlâ lezzetli makaronlar yapan şirin bir kızdı.
İkisi de nehri izlerken havadan sudan sohbetlerin bitmesinden yararlanan Marinette konuşmaya başladı. Hatıraları silinmiş olsa bile Fu hâlâ aynı Fu idi, değil mi?
"Efendim, sizce her zaman mantık ile hareket etmek doğru mudur?"
Usta Fu gülümsedi ve Marinette'ye göre anlamsız bir soru sordu. "Küçük Prens kitabını hiç okudun mu Marinette?"
Marinette gözlerini kırpıştırdı. "Evet okudum ama bunun konumuzla ne alakası var?"
Usta Fu gülümseyerek kitaptan bir alıntı yaptı. “Gözler gerçeği göremez. Yüreği ile bakmalı insan.”
Marinette şaşkınca bankta otururken bunun anlamını çözmeye çalışıyordu. Usta Fu ona bakarak gülümsedi ve banktan kalktı. "Şimdi gitmeliyim Marinette. Ocakta noodle pişiriyorum."
Marinette bunu duyunca ilk şaşırsa da, sonra sadece gülümsedi. "Görüşürüz, Usta."
Ne demek istediğini anlamıştı. Kalbini dinlemeliydi. Ve kalbinin ne istediğini biliyordu.
×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×
"Ciddi misin Uğur Böceği? Tüm mucize sahiplerine mucizelerini temelli vermek mi?"
Kara Kedi açıkçası üzgündü. Diğer kahramanları da seviyordu ancak Uğur Böceği ile her zaman bir takımdılar, ekiptiler. Hadi ama, onların ‘Çak bakalım’ı bile vardı!
“Dünyaya karşı sen ve ben."
"Her zaman ki gibi."
"Bunu yapmalıyım Kedi. Ben, ben, kalbimin sesini dinliyorum." dedi Uğur Böceği Eyfel kulesinden aşağıya bakarken.
"Mantık ile hareket etmeye ne oldu?" diyerek son kozunu kullandı Kara Kedi.
"Ben değiştim ve-"
"Ve ne?"
Kara Kedi gerçekten çok sinirli davranıyordu. Ne olmuştu ona böyle?
"Usta Fu ile yeniden konuşma fırsatı buldum."
"Nasıl yani? O... Unutmamış mı?"
Şaşırdığı her halinden belli oluyordu Kara Kedi'nin. Eğer Usta Fu buna karşı koyabildiyse, yani mucizelerin sihirli gücüne koyabildiyse, hâlâ bazı şansları olabilirdi.
"Hayır, unutmuş ama kişilik ve düşünceler her zaman yerindedir. Bana kalbimi dinlememi söyledi ve öyle yapacağım."
Ardından yoyosunu sallayıp, gitti.
×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×
Haftasonu geri de bırakıldığında, Marinette Kara Kedi'yi hiç görmemişti. Aklı ise hâlâ onu son gördüğü halindeydi. Sinirli, inatçı ve biraz hırçın. Normal hayatında bir sorun olmamasını umuyordu. Ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kara Kedi ona derdini anlatmadan ona çare olamazdı.
Sınıfa giren Chloé'yi gördüğünde hızla ayaklandı ve Chloé daha iki adım atamadan onu bileğinden yakalayıp merdivenlerin altına çekti.
"Ne yapıyorsun Marinette?"
"Bak," dedi Marinette onu hiç takmadan. "Sana mucizeni vereceğim ama ilk sorularıma cevap vermek zorundasın."
Chloé yeniden ‘Kraliçe Arı’ olabileceğini duyunca istekle başını salladı.
"Benim Uğur Böceği olduğumu nereden anladın?"
Chloé ‘bu kolay soru’ dercesine 'puffladı'.
"Zaten senden şüpheleniyordum. Gerçek bir kwami gördükten sonra Prens Ali'nin geldiği gün kaybettiğin şeyin aslında peluş bir oyuncak olmadığını anlamak zor değildi."
Durdu ama sonra devam etti. "Sonra, geçen hafta seni tuvalette dönüşürken gördüm. O zaman senin Uğur Böceği olduğunu anladım."
"Peki neden hemen yanıma gelmedin ki?"
"Çünkü korktum!" dedi ve ellerini önüne aldı. "Bunca zaman sana zorbalık ederken aslında senin ikinci kimliğine resmen tapıyordum ve öğrenince benimle bir daha konuşmazsın, beni yok sayarsın diye korktum. Ben, ben iyi bir insan olabilirim ve çabalıyorum. Sadece... Bir fırsat daha istiyorum." dedi ve Marinette'nin elinde çantasına baktı.
Marinette derin bir nefes verdi ve onu kızlar tuvaletine çekip, bir bölmeye soktu. Kapıyı kilitledikten sonra çantasını açtı ve yeni, kırmızı üstüne siyah puantiyeli mucize kutusunu çıkardı. Chloé hayranlıkla olanları izlerken, Marinette sanki tek kendisi buradaymış gibi rahattı. Nedense Chloé'ye güveniyordu.
Puantiyeli kutuyu eline aldığında, puantiyelerin her biri dışarı doğru adeta itildi ve her bir puantiyenin içinden farklı güçte harika mucizeler gözüktü.
Chloé hemen arı mucizesine uzandı ve onu saçına taktı. Kwami Pollen, sarı bir ışık topu eşliğinde yanlarında belirdi.
Marinette ikisinin özlem gidermesini beklerken tilki, kaplumbağa, maymun, at ve son anda verilen bir karar ile tavşan mucizesini çıkarttı.
"Hadi Chloé, gitmeliyiz."
Chloé hızla Marinette'yi takip ederken, Marinette birkaç dakikalığına onu kovdu ve mucize sahiplerinin dolaplarına minik notlarıyla beraber mucizelerini koyduktan sonra yeniden Chloé'nin yanına gitti.
Chloé ise o sırada okula giriş yapan Kagami'yi seyrediyordu.
Yazacak fazla şeyim yok yine Marichat olmayan bir bölümdü ama bir önceki bölüm bunun telafisi olsun;)
Sizce Mari herkese mucizesini vererek iyi bir şey mi yaptı?
Sizi severem💙
Kediciğinprensesi🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princesse Et Chaton 1
Fanfiction→4.sezondan önce yazılmıştır "Bu gece sadece sen ve ben." 1 #karakedi 1 #miraculous 1 #marichat 1 #marinette