Kara Kedi yine çatılardaydı, prensesi ile vakit geçirmek gerçekten eğlenceliydi ve artık bu prenses Adrien halindeyken onunla ilgilenmeyi bıraktıysa, Kara Kedi halindeyken onunla arkadaş kalmak zorundaydı.
Çünkü onun arkadaşlığı vazgeçilemeyecek kadar özeldi.
Fakat elbette ki kaderin farklı planları ile, bir akumalının çıkması geç olmamıştı. Kara Kedi ters yöne, akumalıya doğru giderken bu işin ne kadar uzayacağını kafasında hesaplamaya çalıştı. Marinette ile geçirebileceği daha fazla vaktinin kalmasını istiyordu, böylece şu anlaşma işini de konuşabilirlerdi.
Yine de, her ne kadar kedilerin duyuları gelişmiş olsa bile, Kara Kedi tüm bunları düşünürken akumalıdan okkalı bir tekme yemiş ve karşı binaya uçmuştu. Bu uçuş onu kendine getirirken, uzaktan gelen leydisini görerek çubuğu ile havaya doğru süzüldü ve onun yanına gitti.
"Merhaba leydim, yine tam zamanında geldiniz."
Uğur Böceği ise her zaman ki gibi profesyoneldi. "Zaman yok kedi. Hadi gidip şu akumalıyı yakalayalım." dedi ve tek zıplayışta oradan uzaklaştı.
Kara Kedi elbette üzüldüğünü hissediyordu, onun duygusuz olduğunu düşünmek aptallık olurdu ama Uğur Böceği'ne olan hayranlığı her şeyi gölgeliyordu.
Kara Kedi, Uğur Böceği'nin ardından sevgi dolu bir iç çektikten hemen sonra zıplayarak akumalının yanına gitti ve böylece savaş başlamış oldu.
Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω×Ω
"Çak bakalım!"
İki süper kahraman genç, yumruklarını tokuşturarak zaferlerini kutladılar. Sihirli uğur böcekleri tüm Paris'i onarırken, Kara Kedi kur yapmak için Uğur Böceği'ne döndü fakat o, gitmek için hareketlenmişti bile.
Kara kedi bir şey diyemeden Uğur Böceği, "Sonra görüşürüz pisi!" diye seslendi ve yoyosunu ilerideki bir binanın bacasına atarak uçtu. Kara Kedi'nin ona cevap vermesini bile beklememişti.
Bipleyen yüzüğü ile umutsuz düşüncelerinden ayrılan Kara Kedi, hızla iki binanın arasına saklandı ve birkaç saniyenin ardından, son biplemeyle o çok meşhur Adrien Agreste deri kıyafetlerin ardında belirdi. Küçük ama oldukça obur kwamisi, yorgun bir şekilde avcuna düştüğünde ona verecek bir peynir parçası yanında yoktu. Bu saldırı kesinlikle beklenmedikti.
Plagg'i ceketinin içine yerleştirdikten sonra kendini gizlemeye çalışarak ileride gördüğü Dupain-Chenglerin fırını ile hızla oraya girdi.
Kapının üstündeki minik zil fırına birinin girdiğini belli ederken, daha yeni fırına gorebilmiş Marinette zar zor fırın önlüğünü giydi ve kime söylediğini bilmeden telaşla konuşmaya başladı.
"Hoş geldiniz, efendim. Ne isterdiniz?"
Kafasını kaldırdığında gördüğü kişi Nadia olabilirdi, Manon ile birlikte kruvasan almaya gelmiş olabilirlerdi. Polis memuru Rogers çörek almaya gelmiş olabilirdi. Ya da son günlerde aralarında husumet bulunmayan Chloé Bourgeous babasıyla beraber birkaç makaron almak için uğramış olabilirdi.
Ama hayır, Adrien Agreste ilk kez tek başına, koruması ve şoförü Goril olmadan karşısında cılız bir gülümseme ile ona bakıyordu.
"A-adrien?"
Adrien Agreste bile şaşkındı aslında. Hangi akla hizmet buraya girmişti ki? Marinette artık onunla doğru düzgün konuşmuyordu bile! Gömleğinin içindeki Plagg minik bir hareketle kendini hissettirdiğinde Adrien Agreste'nin artık kaçacak deliği yoktu. Kwamisi aşırı yorgundu ve bir kwamiyi öldürebilen ilk kişi olarak tarihe adını kazımak niyetinde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princesse Et Chaton 1
Fanfic→4.sezondan önce yazılmıştır "Bu gece sadece sen ve ben." 1 #karakedi 1 #miraculous 1 #marichat 1 #marinette