The Weeknd - Alone Again
•
Kapalı perdelerin arasındaki küçük aralıktan sızan güneş ışığı, sakallı yüzüne düştü ve küçük gölgeler oluşturdu. Yavaşça elimi kaldırıp, parmak uçlarımla yüzüne dokunurken yüzüme içten bir gülümseme yerleşti. Hiç bu kadar uzun görmediğim sakalları, kontrolsüz bir alevmiş gibi yüzünü okşama ve öpme isteğimi harlıyordu.
Hafifçe kıpırdanıp dudaklarını büzdü ve tekrar düzenli nefeslerine geri döndü. Hafifçe eğilip dudaklarımı dudaklarına değdirmek üzereydim ki telefonunun ışığı yanıp söndü. Kaşlarım merakla kalkarken, gözlerim telefona kilitlenmişti. Ardından gözlerimi oradan çevirip yüzüne odaklandım. Telefon tekrar yanıp söndüğünde ise vücudumu saran şiddetli merak ile birlikte hafifçe doğruldum ve yataktan kalktım.
Parmak uçlarımda yatağın onun yattığı tarafına yürüdüm ve derin bir nefes alıp komodinin üstündeki telefonu elime aldım.
Yapmalı mıydım?
Hayır. Yapmamalıydım.
Telefonu yerine koymak üzereyken ekran yeni bir bildirimle daha tekrar açıldı.
Khloe - 19 cevapsız arama.
3 yeni mesaj:
Khloe
Aşkım? Telefonuna neden bakmıyorsun? Seninle konuşm...
Khloe
Wang Jia Er, babam inatla sana ulaşmamı söylüy...
Khloe:
Beni kırıyorsun. Bana neden böyle davranıyorsun? Seni sev...Titreyen ellerimdeki telefonu bırakıp hızla etrafıma bakındım. Ellerimi saçlarımda gezdirip dolan gözlerimi umursamamaya çalıştım.
Şimdi sırası değildi.
Etrafta hızlıca dolaşıp kıyafetlerimi topladım ve iç çamaşırlarıma dokunmadan hızlıca elbisemi giyip kendimi odanın çıkışına sürükledim fakat elim kapı kolundayken omuzlarım düştü ve nefesimi tutup göğsümü yakan acının bedenimi uyuşturmasını bekledim.
Arkana bakma Hae Rin. Bakarsan gidemezsin.
Ve gitmek zorundasın.
Sessizce kapıyı açtım ve içimden fısıldayarak gözyaşlarımı serbest bıraktım.
'Özür dilerim.'
•
Kulaklarım, çakılların ayakkabılarımın altında çıkardığı sesleri duyamayacağı kadar uğulduyordu. Ne kadar yürümüştüm bilmiyordum. Bir yerden sonra etrafıma bakmayı kesmiş, zihnime saklanmıştım.
Kendime kızmak istiyordum. Kendimden nefret etmek istiyordum. Ama oysa... Pişman bile değildim. Dün gece her şeyin farkındaydım. Buna rağmen ondan uzak durmadım.
Ondan uzak duramadım.
Son kez olduğunu o da ben de biliyorduk. Sorun olmayacaktı.
Sorun olmayacak Hae Rin.
Kendime verdiğim telkinler hiçbir işe yaramıyordu. Öyle ki dizlerimin gücü çekildiğinde yere düştüm ve elimdeki telefon da benimle birlikte birkaç metre öteme düştü. Çakıltaşları dizlerimi parçalarken, göğsümü yağmalayan soyut acı fiziksel acıyı hissetmemi engelliyordu.
Şu an tenim alev alsa, kalbimdeki yangın yüzünden onu bile hissedemezdim.
Gözlerimi kapatıp elbisemin eteklerini avuçladım ve boğazıma oturmuş yumruyu yok etmek için kendimi zorladım. İşe yaramadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amnesia | Jackson Wang
Fanfiction"İnsan nasıl özgür olur?" Jackson bana baktı, ardından elinde tuttuğu sigaradan kısa bir nefes çekip dumanını soğuk havaya doğru üfledi. "Düşünerek. Özgün olarak. Öğrenerek. Baş kaldırarak. Harekete geçerek. Vicdanlı olarak." Sigaradan son ve derin...