27

857 72 52
                                    

Antimatter - Fighting for a Lost Cause

Omuzlarının düşüşü ile yüzünde beliren hüzünlü gülümseme eş zamanlıydı.

Bir adım daha atıp aramızdaki mesafeyi kapattı ve sağ elini kaldırıp kalbimin üzerine koydu. Ne yaptığını sormak, bağırarak onu rezil etmek istedim. Etmeliydim. Yapmam gereken buydu. Fakat gülümsemesinin esir aldığı dudakları hafifçe aralandığında söyleyeceklerini duymak daha önemli gelmişti.

"Buradayım ama sen bunu bilmiyorsun."

Elini indirip sol elime uzandı ve parmakları parmaklarımı belli belirsiz kavrayıp bıraktı.

"Ben senim, Hae Rin-sshi. Bunu biliyorsun." Hafifçe yaklaşıp dudaklarını alnıma değdirdi. Sanki kalbim göğüs kafesimi zorlayarak kemikten yapılma parmaklıkları aşmak ve ona ulaşmak istiyordu. "Tek yapman gereken hatırlamak."

Geri çekilmeden önce birkaç saniye durdu, ardından çekilip arkasını döndü ve hızlı adımlarla sokağın sonuna doğru gözden kayboldu.

Titreyen parmaklarım, dudaklarının bıraktığı silik izin üstünde dolandı ve bedeni bedenimden ayrıldığında aniden hissettiğim soğukluk ile boşluğa düştüm.

'Hae-Rin-ah...'

Zihnimde yankılanan ses ona mı aitti? Bu adama?

Rüyalarımda gördüğüm silik silüetin sahibi olabilir miydi?

Kalbim göğsümde dört nala atmaya başladığında, iki başarısız denemenin ardından çantamdan telefonumu çıkardım ve Jaebum'un numarasına dokundum.

İkinci çalışta açılan telefona doğru dudaklarımdan dökülebilen tek cümle, "Yardım et..." oldu.

Karanlık, kapkaranlık bir yerdeydim. Boyutlar, kavramlar, yaşam yok olmuştu sanki. Koşuyordum ama nereye?

Birden düştüm. Düştüm ama sonu olmayan bir deliğe. Tek bir ışık, tek bir hareket, tek bir belirti istedim.

'Buradayım ama sen bunu bilmiyorsun.'

'Tek yapman gereken hatırlamak.'

Duyduğum boğuk sesler ile birlikte sert bir zemine çakıldım. Avuçlarım ve dizlerim sivri çakıltaşlarının kestiği yerlerden kanıyordu. Hafifçe doğruldum ve şimdi karanlık denizin yanındaydım. Durgun dalgaların önünde, beyaz bir elbiseyle duruyordum.

'Hae-Rin-ah.'

Sıçrayarak uyandım. Ellerim refleks olarak zonklayan başımı tuttuğunda derin bir nefes aldım.

"Hae-Rin?"

Lay'in sesi ile bakışlarım odanın içinde gezindi.

"Ah, oppa."

Yanıma gelip kolumdaki serum iğnesini ustalıkla çıkarttı. Alkol döktüğü pamuğu küçük deliğin üstüne kapattı ve tek eliyle bastırırken diğer eliyle de çöpleri yatağımın ucundaki çöpe attı.

Amnesia | Jackson WangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin