OLDU!

1.7K 11 0
                                    

          Hayatım zaten hep zor oldu. Şöyle tepeden inme bir rahatlığa hiç kavuşamadım. Ama, isyan da etmedim hale. Çünkü, daha iyiler kadar benden daha kötü halde olanlar da var. Kapılmışım yaşam derdine uğraşıp duruyorum. Lakin, ben çabaladıkça her nimetin hazırca önlerine geldiği insanlara da kızmıyor değilim. Dünya işte ne kadar adil bizlere?! Tartışılır. Ne olursa olsun insanlığı kaybetmemek önemli kazanç bizlere. Bu düşünceyle çok öfkemi yendim, çok kişiyi bağışladım. Hem de ne kadar süreci zorlaştırsalar da. Zaten zaman geçtikçe pek bir şeyleri kalmıyor geride. Hatta sinirlenmeye dahi değmez buluyorsunuz onları.

         Bu düşünceler ile çok kişiyi ardımda bırakmıştım. Bir nevi harabeydi onlar bana göre. Yanlarında vakit harcamaya değmez kişilikler. Hatta bunların içinde kan bağım olanlar da var. Kim demiş şu an hatırlamıyorum ama çok doğru söylemiş: Hayat, yaptığımız tercihlerden ibaret. Şu an gülüyorum ama, çok kaldım bir şeyleri seçmekte. Kararlarını vermek güç, sonraları kolay oldu. O da vazgeçtiklerimden sadece bir tanesiydi. Üniversite yıllarımın kalp çarpıntısı. O günlerde dünyaları yıkabilirdim onun uğruna da yıkmadım, ona da boşver demek zorunda kaldım. Neden derseniz? Cevap gayet basit. Çok değer görmüştü benden ve saçmalamaya başlamıştı. Mesela ondan ona gitmek gibi. En zor affedilen, ihanettir bence. Hangi kulvarda olursa olsun. Bağışlayamadığım tek fena. Öyle de oldu. Sen yoluna, ben yoluma dedim. Birkaç ay sonra aldım haberini. Hemen evlenmiş zat-ı şahaneleri, şimdilerde bir bebek bekliyorlarmış eşiyle. Son bağ kopunca fazla düşünmeyi sevmiyorum. Allah mutlu mesut etsin! Umarım!..

       Ben böyle kırıla döküle yoluma devam ederken, karşıma çıkan bir maille azıcık sarsılıyorum. Şöyle bir göz atıp siliyorum. Huyumu biliyorum, sinirlendiğim anlar adeta kendime zarar veriyorum. Bazen bir baş ağrısı bazen bir mide ağrısı, sıkıntıya göre değişiyor. İçimden salla gitsin, desem de öfkem beni bir süre hırpalıyor. Yüzsüz, pis, eşek gibi güzel lafları sayıp bir süre sonra normale dönüyorum. Geçti gitti, bana ne! Bir kere benden çıkmıştı olay. Neyse, tahmin ettiğim gibi bu maillerin devamı geldi. Birkaç gün arayla düşüyorlar önüme. Umursamadığım için de hiçbirine bakmıyorum. Bir vakitte böyle geçti.

       Soğuk bir kış gününde eve tıkılmışlığımın sıkıntısıyla maillerden birini okuyorum ama, hiç inandırıcı gelmiyor. Türk filmi gibi şeyler okuduklarım. Daha ne kadar sallayabilir diye hepsini elden geçiriyorum. Yok efendim özür dilermiş de! Çok pişmanmış da! Yok efendim çok rahatsızmış da! Hayatı riski varmış da! Mış da mış!... Ve o kadar basit olduğunu anlıyorum bir zamanlar yere göğe konduramadığımın... Bir de görüşmek istiyormuş benle! OLDU! Daha neler!

        Bozuntuya vermiyorum tabii. Mailler yağmur misali devam ediyor. Telefon numaramı da istiyor. Öncekini değiştirdiğim için ulaşamıyor. Zaten hiç inanmadığım sözlerini, azıcık hesaplarını eşeleyince yalan olduğunu anlıyorum. Eşi ve çocuğuyla mutlu. Peki neden bu uğraşı?! Ya vicdanını rahatlatmak ki onda öyle bir şey olduğuna inanmıyorum, ya da beni elinin altında tutup ara sıra kendince heyecan yaşamak.

       OLDU! Zaten bu dünyaya niye geldim ki?! Sen mutlu ol yeter! Ben seni her halinle kabul ederim. Yani, eğer aşırı aptal olsaydım! Sevmenin de bir sınırı var. Enayilik derecesine varmam!

BİRAZ GARİP ÖYKÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin