Bİ TANE KALDI, Bİ TANE!

1.6K 10 2
                                    

         Cayır cayır yanan bir yaz gecesi. Çoğu evin penceresi açık, azıcık da olsa bir esinti bekliyor. Dört bir yandan gelen sesler, alçalarak veya yükselerek birbirine karışıyor. Zaman sıcağa uyup da eriyip kaybolmuş gibi. Gece yarısını geçiyor ve ondan sonra yerinde saymaya başlıyor. Derken bir çocuk ağlamaya başlıyor. Hem de nasıl!.. Sesindeki can acısını hissetmemek mümkün değil. Hasta olduğunu düşünüyorum. Alt perdede annesi olduğunu tahmin ettiğim bir ses ama, ne dediği anlaşılmıyor. Olası ki ufaklığın iyi olması için elinden geleni yapıyor. Yatağımda sırtüstü yatıyorum, uykuyu bekliyorum. Çocuk ağlamaya devam ediyor. Yerimde kımıldamıyorum bile. Öyle sıcak ki yüzüm, kolum yatağa ya da yastığa deyse terliyor hemen. Bu şekilde uzanmak en doğrusu gibi geliyor o an. Az da olsa uykunun ağırlığını duymaya başlıyorum bedenimde. Bu arada çocuğun sesi de sanki biraz azalıyor ya da ne bileyim ben alışıyorum sese. Derinden derinden müzik sesleri de kulağıma ulaşıyor. Bu uğultu birleşip tuhaf bir ninni etkisi yapmaya başlıyor. Gözlerim uykuya teslim olmak için hazır.

" Takkkk! Takkkk! Takkkk! Takkkk!

O kadar yakınımdaki bu gürültü, artık ne yapıyorlarsa beynime çakılan çivileri yaşıyorum adeta. Çocuk avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor. Azıcık sakinleşmişken birden çıldırıyor. " Takkkk! Takkkk!" devam ediyor. Sanki hemen ardımızdaki binada geceyarısına has bir inşaat başlamış. Gidip pencereden bakıyorum. İki insan silueti görüyorum ama, ne yaptıkları belli olmuyor.

-" Kes şunu! Saatin kaç olduğundan haberin var mı?!"

Bağırma yan binadan geliyor, içeriye çekiliyorum gayriihtiyari. Malûm yaz ve ev hali. Bu bağırmaya cevap gelmiyor. O kadar daldırmışlar ki kendilerini işe, duymuyorlar bile.

-" Lan hayvanın evladı! Bırak şunu! "

Yine yanıt gelmiyor. Ağlayan çocuğun babası dediğim adam, şimdi neredeyse yarı beline kadar sarkmış, öfkeyle sesini duyurmaya çalışıyor:

-" Gece yarısını geçti, çocuk hasta, yarın sabah erkenden işe gideceğim, kes şu patırtıyı! Gece gece başımı belaya sokma benim!"

Bu sefer bir cevap geliyor, yaşlı bir kadın:

-" Annem saat daha yeni on ikiyi geçti. Az kaldı biter şimdi."

Adamın öfkesiyle sanki alay eden, bu sakin karşılık, yandakileri iyice çıldırtıyor. Ağızlarına ne gelirse saymaya başlıyorlar. O arada yaşlı bir erkek sesi:

-" Bi tane kaldı, bi tane! " diyor.

Ve ses kesiliyor. Yandaki adamın küfürlerini dinliyorum bir süre. Ve o muhteşem sessizlik başlıyor sonunda. El ayak çekiliyor. Bu sefer de beni uyku tutmuyor. Başlıyorum düşünmeye. Kimleri mi?! Gece gece çivi çakanları.  Bunlar seksenlerine yakın bir çift. Genelde zamanlarını kavga ederek geçirirler. Bence çok sevimliler. Kadının kaç kere:

-" Allah senin belanı versin! " diye bağırdığını, adamın da ona uygun karşılık verdiğini duydum. Yalnız tek sorunları, kulaklarının ağır işitmesi. O yüzden birbirlerini duymak için son ses  bağırmak zorundalar. Olası ki gece bizi oldukça rahatsız eden sesi, onlar tıkırtı şeklinde duyuyorlar. Yaşlılık işte! Bizim nasıl olacağımız belli mi?! Onları seviyorum. Hele balkonda, televizyonu açıp son ses film izlemeye kalktıklarında ortalık yıkılıyor. Yine de çok sevimliler. Allahtan sabah erken kalkma derdim yok. Ama, bir dakika!. Amca erkenden sabah haberlerini dinlemeye kalkabilir! Vah halimize!..

BİRAZ GARİP ÖYKÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin