O günlerde bir ev alabildiğimiz için çok mutluyduk. İlk bakışta bize hiç yabancı olmayan sıcak, kendi halinde bir mahallede, küçük, mütevazı ama, bizi kiradan kurtardığından muhteşem bir ev. İlk birkaç yıl da epey zorlandık kredi taksitlerini öderken ve eksikleri gidermeye çalışırken. Kıtı kıtına yetişebiliyorduk masraflara. Yine de mutluyduk, bir süre sonra rahatlayıp keyfini çıkarabilirdik. Bu düşünceler içinde bize ağır gelmiyordu borcu ödemek. Mahallede evler birbirine oldukça yakın, biraz eskice. Bizimki en yeni binalardan, ilk oturan biziz. Zaten sağımızdaki, solumuzdaki ve karşıdakiler yapı özellikleri itibarıyla yaşlarını belli ediyordu. Kısacası pek tutulan bir muhit değildi de ne yapalım ki bütçemiz ancak bu kadarına yetmişti. Şu an onu bile öderken zorlanıyorduk, hayat şartları ve ekonomi malum.
Hem çalışmak zorunluluğu hem çocukların bakımı hem de yeni evin işi epey zamanımı alıyordu. Galiba bu yüzden geç fark ettim. Neyi mi?! Gece gündüz gözetlendiğimizi!.. O ilk günlerin yoğunluğunda hiç anlamamışım. Tam karşımızdaki, bahçeli eski tip bir evde yaşayan aile. İşkillenince doğal olarak rahatsız oldum ve ben de onları takibe aldım. Amacım, onları gözetlerken yakalamak ve direk aynısını onlara yaparak geri çekilmelerini sağlamak. Daha doğrusu utanmalarını beklemek. Çünkü birinin mahremiyetine girmek demek olan bu çirkin davranış, o evi yuva olmaktan çıkarır. Neden evimizde iyi hissederiz?! Yuvamızdır, sığınağımızdır, ev hali denen tanımla en rahat ettiğimiz yerdir.
Bir tatil sabahı yakalıyorum onları. Orta yaşlı bir çift. Balkona oturmuşlar, ellerini çenelerine dayamışlar, gözlerini kırpmadan bizi dikizliyorlar. Hemen karşılık veremedim, geceliğimle balkona çıkamazdım. Üzerimi değiştirip dönüyorum, az önce bıraktığım gibiler, hiçbir kıpırdama yok. Balkona çıkıp dik dik gözlerinin içine bakıyorum, yine aynı. Sanmıştım ki öyle yakaladığımda çekinip bakmayı bırakırlar. Ama hiç de öyle olmadı. Daha sinirlenip kapıyı kapadım, kalın güneşliği çektim, günlük işlerime daldım.
Günler, aylar geçiyor; ne zaman o pencereye yönelsem bunlar aynı yerlerindeler. Perdelerimiz sürekli sıkı sıkı kapalı. Gün ışığını, temiz havayı rahat alamaz hale geliyoruz. Bununla kalsa iyi. Gelen misafirlerimiz de bu garip bakışlardan oldukça rahatsız. Kim gelse, ilk söylediği:
-" Karşıdakiler neden tuhaf tuhaf bakıyor?!" Günler yine geçmeye devam ediyor, aynı şekilde, milim değişmeden. Arkadaşımın biriyle sohbet ederken konu nasıl olduysa bu meraklıgillere geliyor. Çünkü artık yaptıkları merağı geçmiş neredeyse tacize yaklaşıyor. Olan biteni anlatınca arkadaşım:
-" Babam onları tanıyor, usulünce rahatsız olduğunuzu söyletirim." diyor. Neden ben söylemedim bu rahatsızlığı derseniz, yıldızımın almadığı insanlarla konuşmama huyum var. Sonuç ne mi oldu?! Hiçç! Huylu huyundan geçmedi. Haklarında öğrendiğim bazı şeylerden de oldukça rahatsız oluyorum. Onları tanıyanlar hiç iyi şeyler söylemiyor. Adam erken emekli edilmiş, hademelik yaptığı okulda çocuklara tacizde bulunmuş. Kadın ise kocasını delice kıskanıyor ve neredeyse tapıyor. Asla laf söyletmiyor. Hatta arkadaşımın babası onlara konuyu açtığında kadın bağrınıp durmuş:
-" Kocama iftira atıyorlar! Hakaret davası açacağım! Vs., vs. bla bla..."
Ve biz yıllarca öyle yaşamak zorunda kalıyoruz. Özellikle sıcak yaz günlerinde bir konserve kutusuna benzedi evimiz. Rüzgarın azıcık açtığı ufak bir perde aralığından bile bir şeyler görmek için uğraştılar. Kafamdan balkonu panjurla kapatmak geçse de yapamadım, her şey o kadar pahalı ki...
Sonuç: Bu gidişe bir son vermek gerekliydi. Balkonumu istediğim gibi açıp güneşten ve temiz havadan yararlanmalıydım. Hem de bunu çok düşük bir bütçeyle yapmalıydım. Ertesi gün bir demirci ustası buldum, yapi marketten de on metre plastik çim kaldım. İnce ince hesapladığım yerlere üç demir çubuk kaynak yapıldı, plastik çimleri de gerdik, miss. Balkon biraz şekilsiz oldu ama olsun, artık hiçbir şey göremiyorlar. Balkonumu istediğim gibi kullanabiliyorum, özgürce ve onları görmeden....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRAZ GARİP ÖYKÜLER
Short StoryYaşamdan kesitler.Karşılaştığım değişik insan portreleri. Aslında öyküler değil, kişiler biraz garip...