Bölüm 50: Sona yaklaşırken

947 108 73
                                    


13.05.2020

Aslı'dan:

"Niye bekliyoruz? Dalmayacak mıyız?"

"Bu sefer o kadar kolay değil. Kentin göbeğindeyiz."

"Ne yapacağız?"

"Çaktırmadan gireceğiz."

"O nasıl olacak?" Dediklerinde yanımda oturan Ali laptopu açtı. Ben filmle kaplı camlardan dışarıyı izlerken o konuştu.

"Burası uzak kalıyor. Veri alabilmem için birinin içerde olması lazım." Okan'a baktım.

"Ne?"

"Buraya boş durmaya gelmedin. Yürü."

"Nasıl ya?"

"Ulan bir tek seni tanımıyorlar. Yürü git işte."

"Ya tanırlarsa?"

"Ben kameralara erişene kadar sabret. Sonra seni alırlar zaten." Ali'ye kafa salladım.

"Ali haklı. Güven bana." İkimize bakıp ofladı.

"Tamam ama çabuk ol."

"Titreşime al. İş bittiğinde mesaj atacağım." Kafa sallayıp arabadan indiğinde ilerledi.

"Sezgin, Cengiz siz de dışardan izleyin. Bir hareketlilik olursa dışardaki badygardların içeri girmesini engelleyin." Kafa sallayıp çıktıklarında camdan izlemeye devam ettim.

Ali işine devam ederken ekrana bakıyordum. Kameralara eriştiğinde gülümsedim.  Ali mesaj atmak için telefonunu çıkardığında hareketlilik oldu. Okan'ı yakaladıklarında ufak bir küfür ettim. Camı açıp ıslık çaldığımda Sezginler kapıdaki adamları yakaladı. Araçtan indiğimde diğerleri peşimden geldi. İçeri girdiğimizde garson elini beline atacaktı ki silahın altını ensesine geçirdim. O yere yığılırken bizimkiler önüme geçti. Bize silah doğrultanlara döndüm.

"Kızlar nerde?" Dediğimde bizim kalabalık olduğumuzu anlayıp telaşlansalar da silahları bırakmadılar. İçerdekiler korkudan kenarlara giderken önümdeki Cengiz'i ittim. "Soru sordum ya cevap verin ya da süzgece dönün."

"A-lt kattalar." Kafamla silahlarını indirmelerini işaret ettiğimde silahları atıp kenara geçtiler.

"Siz Denizlere bakın." Çocuklardan birkaçı aşağı indiğinde onlara döndüm. "Cevdet nerede?" Kafasıyla üst katı gösterdiğinde merdivenlere koştum.

Tam hangi odaya gideceğimi düşünürken solumdaki odadan gelen sesle içeri girdim. Ve evet göbekli piç camdan kaçmaya çalışıyordu. Beni görünce kendini attığında gözlerimi büyüttüm. Camın önüne gelip aşağı baktığımda duvarla bitişik olan bir çatıya düştüğünü gördüm. Küfrettiğimde Burak koşarak yanıma geldi.

"Patron. Yengeler yok." Gözlerimi büyütüp aşağı baktım. Ve düşünmeden atladım. Kolumun acısıyla gözlerimi kıssam da peşini bırakmadım. Şerefsiz.

Deniz'den:

Melis ofladığında kafamı kaldırdım. Yerinde kıpırdanınca kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun?"

"Çıkmaya çalışıyorum."

"Başarabileceğine gerçek-" dediğimde elini çıkardı. Bileklerini ovaladığında gözlerimi büyüttüm. Ayaklarındaki bağı da çözdüğünde bana baktı. "Nasıl ya?" Dediğimde omuz silkti.

Yanıma gelip ellerimi çözdüğünde bileklerimi ovdum. Ben ayaklarımdaki ipleri çözerken kapıyı dinledi. Yavaşça kapıyı açtığında arkasına geçtim.

"Kimse yok." Diye fısıldadığında kapıyı yavaşça açtı. Çökerek ilerlediğinde peşinden geldim. Kalabalık tarafı görünce kolundan yakaladım.

"Orası kalabalık görürler." Dediğimde bize doğru gelen birini gördüm. "Bu taraftan." Dedim merdivenleri gösterirken. Peşimden geldiğinde merdivenlerden çıktık. Koridordaki odalardan solumuzdakinin kapısını açtığımızda alt katta hareketlilik oldu.

"Yakalayacaklar gir içeri." İçeri girip kapıyı kapattığımızda kapı kırılırcasına çaldı. Melis kapıyı kitlerken ben cama yaklaştım. Dışarı baktığımda altta çatıyı görmemle Melis'i çağırdım. "Delirdin mi?"

Kafa salladım.

"Ne zaman akıllıydım ki?" Atladığımda canım yansa da çatıdan indim. O da atladığında etrafa baktım. "Bu taraftan." Sokağın başına koşarken arkadan Aslı'nın sesini duyup durdum.

"CEVDET!" Arkamızdan gelen Cevdet'i görünce gözlerimi büyüttüm.

"Melis durma koş!" Beraber koşarken arkadan bir silah sesi duydum. Sonrasında bir inleme. Arkama baktığımda yerde yatan Cevdet'i gördüm. "Dur." Melis durduğunda Aslı'ya doğru ilerledim.

Aslı'dan:

Nefes nefese durduğumda yerde yatan Cevdet'e baktım. Kanayan bacağını tutmuş. İnliyordu. Dişlerimi sıktım.

"Aslı." Diyen Deniz'e baktığımda başıyla Melis'i gösterdi. Bir bana bir de yerde yatana bakıyordu. Korkuyla... bakışlarımı yumuşattım. Sarılmak için ilerlediğimde geri çekildi. Elimdeki silaha baktı.

"Açıklayabilirim." Dediğimde kafasını olumsuz manada sallayıp yaklaştı. Attığı tokatla yüzüm yana dönerken yutkundum.

"Senden tek bir şey istedim. Dürüst olmanı. Ama onu bile bana çok gördün." Deyip gittiğinde Deniz bana bakıp onun peşinden gitti. İnlemeyi kesip kahkaha atan Cevdet'e sırtım dönüktü.

"İkisini de kaybettin." Dişlerimi sıkıp elimdeki silahı kafasına doğrulttum. "Ne o beni vuracak mısın? Vur. En fazla ölürüm. Peki sen. Yaşadığına gerçekten değecek mi? Onun güvenini kaybettin. Bunun acısını yıllarca çekeceksin. Ben ölsem bile." Tetiği çektiğimde Buraklar koşarak geldi. Yerde kan revan içinde yatan şerefsize baktıklarında yüzlerini buruşturdular. Bense ifadesizce akan kanı izliyordum.

"Bitti mi şimdi?" Diyen Kemal'e kafa salladım.

"Bitti."

Hiçbir şey bilmiyordum. Ölüm kurtuluş değildi. Bitmediğini çok sonraları anlayacaktım.

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin