19.04.2020
Melis’ten:
Beraber kahvaltı yaparken arada Aslı’ya bakıyordum. Bana bakışlarını yakalıyordum. Üzgün bakıyordu. Ya da daha çok yaralı.
‘’Ağrın mı var Aslı? Bir şey mi oldu?’’ Bana bakıp gülümsedi.
‘’Hayır güzelim. İyiyim.’’ Elimi tutup öptü. Ardından ayağa kalktı.
‘’Nereye?’’
‘’Eve gitmem lazım. Babannem meraklanır.’’
‘’Tamam.’’ Konunun babaannesi olmadığını biliyordum. Ama anlatmıyorsa bir bildiği vardı.
‘’Ben de geleyim mi?’’ diyen Kemal’e el yaptı.
‘’Yok. Siz kalın.’’ Mutfaktan çıktığında bir sessizlik oluştu.
Aslı’dan:
Belki de benden daha yaşlı asfaltları adımlarken… Sanki ayaklarımın altında ezilen bendim. Belki de yaşlı olan bendim. On yedi yaşındasın lan kendine gel diyebilirsin. Belki haklısındır da. Ama ben erken olgunlaştım. Çabuk büyümek zorunda kaldım. Benim normal bir ailem olmadı hiç. Bir marangozun kızıydım belki. Ama kendimi bildim bileli ablaydım. Herkesten farklı bir kardeşe sahiptim. Gelişim geriliği vardı. Bir sendrommuş. Annem söylerdi ama adını hala söyleyemediğim.
Neyse işte… Farklıydı kardeşim. Dalga geçtiler onunla. Konuşamıyor diye. Yaşıtları kadar akıllı değil diye. Anlayamadım başta. Nasıl anlarım ki? Küçüğüm. Oyun oynuyorlar kardeşimle sandım. Ama bir gün dalga geçtiklerini anladım. İşte o gün büyüdüm ben.
Futbol oynardım ben. Deli oynardım. İyi de kaleciydim. Annem kardeşimi gönderirdi sokağa. Nasıl kafam oyunda olsun ki? Bir gözüm hep ondaydı. Kafamı çevirdiğim an kaybolur diye korkardım. En çok o zamanlar yedim golleri hem arkadaşlarımdan hem de hayattan…
Bir gün sokağıma geldim. Kardeşimin tacize uğradığını duydum. Delirdim. Kendimden kaç yaş büyük belinde silah olan adamlara kafa tuttum. Tacizciyi hapse attırdım. Sonra başladı her şey. Koruduğum için… Ablalık yaptığım için… Güçlü durduğum için…
Sahilin kenarına geldim. Gözlerim yanıyordu. Göz yaşlarım her zaman ki gibi güçlü durmaya çalışan bana inat aktı yanaklarımdan.
Ne zaman birine değer verdim, sevdim, korudum. Çat! Bir tokat, hayattan.
Zehra’yı korudum. Bok çukuruna düştüm. Deniz’e değer verdim. Almaya çalıştılar. Şimdi Melis’i seviyorum. Yine alacaklar. Kendi canımdan değil de ‘can’ dediğime zarar verirler diye korktum.
‘’İnsanı diri tutan korkularıdır.’’ Soluma baktım. Rüyamda gördüğüm kız. Burnumu çektim.
‘’Deliriyor muyum?’’ Burukça gülümsedi. Masmavi gözlerini denize çevirdi.
‘’Belki de asıl şimdi akıllanıyorsundur.’’ Derin nefes aldı. ‘’ Belki de insanlar delirmekte haklıdır.’’ Bakışlarını bana çevirdi. Daha sonra ayaklarının altındaki kayalıklara baktı. ‘’Şimdi iki seçeneğin var; ya şuradan atlar, her şeye veda edersin, herkese… Tabi bu kolay yolu. Ya da…’’ Dediğinde ona baktım.
‘’Ya da…’’
‘’Ya da şu kahpe dünyaya inat. Güçlü yaşamaya devam edersin. Bütün imkansızlıklara rağmen birini seversin. Belki o aşktan bir meyve yeşerir.’’
‘’O meyve de sen misin Asena?’’ Gülümsedi. Elini omzuma koydu.
‘’Eğer yaşarsan. Evet. Pes etme anne. Güçlüler vazgeçmeyenlerdir.’’
‘’Belki de benim gücüm kalmamıştır.’’
‘’O zaman deniz dibinde. Ya denizin kollarına teslim olursun. Ya da Melis’in.’’
‘’Deniz’i biliyorsun.’’
‘’Kimseye söylemediklerini bile biliyorum. Çünkü…’’ İşaret parmağını şakaklarıma dokunurdu. ‘’Ben buradayım. İnsanların göremediklerini ben hissederim. Ben senin kızınım Aslı Korkmaz.’’ Gözümü kapatıp açmamla yok oldu. Etrafıma baktım. Belki de gerçekten kafamdasındır. Gözlerimi sildim. Güldüm.
‘’Delirdim lan. Ciddi ciddi.’’ Denize yaklaştım. ‘’Hangisini seçeceksin Aslı?’’ Altımdaki kayalıklara baktım.
****
Melis’ten:
Odamda oturup camdan dışarı bakarken yutkundum. Kapı tıkladı.
‘’Gel.’’ Cansu içeri girip kapıyı kapattı.
‘’Konuşmak ister misin?’’ Kafa salladım. Yanıma gelip oturdu. Yatağın başlığına sırtını yasladı. Omzunu gösterdi. Gülümseyip kafamı yasladım. Saçlarımı okşadı.
‘’Demek aşık oldun.’’ Kafa salladım. ‘’Nasıl bir duygu?’’
‘’Sevmek çok güzelmiş. Ama yani insan çok garip. Neden hiç çıkarın olmadan birini kendinden çok düşünürsün ki? Aşık oldum ama aşkı anlamam uzun sürecek.’’ Derin nefes aldı.
‘’Bak ben bencil biriyim. Hep uçkurumu düşündüm bugüne kadar. Yani yaşayarak öğrenemedim. Bazen insan yaşayarak anlar, bazen hayat zorla öğretir, bazense hiç beklemediğin biri öğretir sana.’’ Derin bir iç çekti. ‘’Ben son gruptayım. Bir gün pansuman yapıyordum. Birine. Aynı kendim gibi uçkurunu düşünen birine. Yanında bir dostuyla geldi. Bildiğin kurşun yarası.’’. Başımın yanını gösterdi. ‘’Tam burdan girip sıyırmış. Sıyırık falan ama çok yakar canı. Yani bana gelenler dayanamazdı. Uyuştururdum. Onu uyuşturmadım. Neden biliyor musun?’’
‘’Neden?’’
‘’Ben çok yanlış anlamışım. Karşımdaki yaralı öyle benim gibi uçkuruna düşkün biri değilmiş. Yanındaki de onun arkadaşı değilmiş. Melis öyle bakıyordu ki kıza. Benim içim kavruldu o gün. İliklerime kadar hissettim o aşkı biliyor musun? O kız yüzünden narkoz almamış. O kadar sarhoştu ki… Aşktan. Böyle bakıyordu kıza melül melül. Benim içim gitti.
Acıyı hissetmedi. O an uçkurun her şey olmadığı anladım. Bedeni arzu besler. Ruhuysa aşk. Bazı inşalar şanslıdır. Karşılarına o kadar güzel seven insanlar çıkar ki. Farkında olmaz. Sen de onlardansın kuzen.’’
Zil çaldı.
‘’Ne?’’
‘’Melis!’’ Aslı’nın sesini duyduğumda kalktım. Cansu da kalktı. Kapı açıldığında Aslı içeri girdi. Gülümsedi. Yine beyaz bir lale getirmişti.
‘’O yaralı kimdi biliyor musun?’’ Fısıldayan Cansu’ya baktım. ‘’Aslı’ydı.’’ Gülümseyip odadan çıktı. Kapıyı kapattı. Ben ortada dururken önümde durdu.
‘’Sana lale aldım.’’ Gülümsedim. Laleyi kenara koyup dudaklarını dudaklarıma bastırdı. O an hissettim. O kişi Aslı’dan başka kim olabilirdi ki?
~~~~~
Saat 03.15 bu saatte ya aşıklar uyanıktır ya da pişmanlar.
Bu bölüm bu iki gruba gelsin. Ve de sevgilim, her şeyim Merve'm. Şuan uyuyorsun. Mışıl mışıl. Sabah kalktığında bölümle uyanmanı istedim. Bu bölüm aynı zamanda sana Gökyüzüm :)
![](https://img.wattpad.com/cover/216185025-288-k626412.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Literatura Feminina(Kaktüs ve Lavinia'nın devam kitabıdır) Kanayan kalpler için mutlaka bir çözüm vardır. Önemli olan yaralarımızı bağlayan bir eş bulabilmekte. Aslı içinde kendine zarar veren bu aşktan kurtulmak için doğduğu, büyüdüğü yeri bırakır, dostlarını bırakır...