49

1K 116 36
                                    


Wooyoung yatağında boş boş tavana bakıyordu.

Hiçbir şey yapmıyor gibi gözükse de yapıyordu aslında. Düşünüyordu.

Daniel'a olan nefretini düşünüyordu. Sevgilisini düşünüyordu.

Hyunglarının en mutlu gününe şahit olamayacak sevgilisini düşünüyordu.

Uçağı tahmini olarak bir sonraki gün ineceği için yetişemeyecekti. Wooyoung aslında heyecanlıydı.

Hem nikah için, hem de San'ı göreceği için heyecanlıydı.

Yatağından kalktı ve saate bakındı. Az kalmıştı nikaha. Hazırlanmaya başlamalıydı yoksa asla yetişemezdi.

Geçen alışverişte aldığı birkaç parçayı giymeyi istiyordu. Öyle de yaptı.

Siyah bir takım elbisenin içine siyah gömleğini giydi. Papyonunu da takmayı unutmadı.

Banyoya girip hızlı hızlı saçlarını ıslattı. Kurutma makinesi ve düzleştiriciyi çıkarttı dolaptan.

Acele ile fön çekmeye başladı. Saçlarını hafif yandan ayırıp arkaya doğru şekillendirdi. Düzleştiriciyi de saçın önlerinde birkaç tur gezdirdi.

Şu an gayet iyi gözüküyordu. Ama makyajı eksikti. Hemen yüzüne hafif bir şeyler yapmak için annesinin odasına koştu.

"ANNE MAKYAJ MALZEMELERİNDEN KULLANIYORUM TAMAM MI? KIZMA SONRA HABER VERDİM."

Annesine uyarısını da yaptığına göre başlayabilirdi. Süngere birazcık fondöten sıkıp ilk olarak gözaltları olmak üzere yüzünün her yerine yaydı. Dudaklarına kırmızı parlatıcıdan bir çizgi atıp dudaklarını oynatarak yaydırdı kırmızı şeyi.

Gözlerine de az bir şey far sürüp hazır olduğuna kanaat getirdi.

Odadan çıkmak üzereyken telefonunun çaldığını duydu. Koşarak cevapladı. Bu sırada da dış kapıya yöneldi ve ayakkabılarını giymeye çalıştı.

"Hyung! Neredesin sen? Geç kalacaksın gel artık. Biz hepimiz kulis gibi bir yerdeyiz sen eksiksin."

"Tamam aşko çıkıyorum zaten şu an. Bir 5 dakikaya orada olurum."

Olamazdı. Kesinlikle geç kalmış gibi gözükmemek içindi her şey.

Ayakkabılarını giydiğinde koşa koşa apartmandan çıktı ve arabaya koştu. Hızlı hızlı sürmeye başladı. Tabii dikkatsiz değildi.

...

"GELDİM AYOL!"

Wooyoung odaya resmen bodoslama daldığında herkes bir anda ona baktı.

Herkes dediğim de Seonghwa, Jongho ve Yeosang'tı.

"Hyung hani beş dakikaydı?"

Tamam beş dakikada oraya varamamıştı. Ama olsundu,

"Aman boş versene. Başlamadı değil mi daha? Seonghwa hyung! Beyazlar içinde çok güzel gözüküyorsun."

Seonghwa gülümseyerek Wooyoung'ın iltifatına karşılık verdi.

"Teşekkürler tatlım. Sen de gayet şık ve yakışıklısın takımın ile. Keşke San burada olabilse."

"Hyung ama gelinlik daha çok yakışırdı sana ben söyleyim. Böyle bacakların falan gözükmeliydi. Böylece gerdeğe yatırım yapmış olurdunuz. He bir de istiyorum o zigotu, yapacaksınız bugün. Artık kaç posta atarsınız bilmiyorum ama prezervatif yasak size."

Seonghwa Wooyoung'ın bu sözleri ile pespembe kesilmişti ve hafif sinirlenmişti.

"Seni niye çağırdım ki ben ya? Tanrı'm sen bana sabır ver."

Seonghwa gözlerini devirdi ve ayağa kalktı. Sanırım her şey hazırdı.

"Hyung Hongjoong hyung çok heyecanlı bir an önce gerdek olsun isti- Vay çok güzel gözüküyorsun hyung!"

Mingi odaya dalmış ve hızlıca konuşmaya başlamıştı bir an.

"Hadi gidelim o zaman. Rahip (oralarda ne deniyor hiçbir fikrim yok)  gelmiştir herhalde."

...

"Peki siz Kim Hoongjoong, Park Seonghwa'yı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet!"

"O zaman sizi resmen evli ilan ediyorum."

Çift ayağa kalktı. Hongjoong kısa boyuna rağmen Seonghwa'ya yetişti ve onu alnından öptü. Sonra ise sıkı sıkı sarıldı.

Bütün salondan alkış ve ıslık sesleri geliyordu. Pek fazla insan olmamasına rağmen.

Wooyoung da sonunda ayağa kalktı ve var gücü ile hyunglarını alkışlamaya başladı.

O sırada cebindeki telefonu titreşti. Wooyoung alkışlamasını durdurarak telefonunu çıkarttı ve ekrana baktı.

"Hallasan kişisinden bir mesajınız var."

Wooyoung bildirimi görür görmez ekran kilidini açtı ve mesajı okudu.

Hallasan:
Bebeğim arka çıkış kapısına gelir misin?

Woobosch:
San?

Tabii

Bekle biraz

Wooyoung hemen salondan ayrılıp koşarak sevgilisinin söylediği yere gitmeye başladı. Yolda birkaç kere tökezlesede sonunda vardı.

Karşısında bir çıkış kapısı vardı. Kapıyı yavaşça açtı.

"San? SAN!"

Karşısında duran takım elbiseli adamı görünce ona doğru koştu ve sarıldı.

"Seni ne kadar özledim haberin var mı? Bir daha bir yerlere gidip beni de götürmezsen bacaklarını kırarım ha."

San ona kıkırdamasını bağışlayıp daha da sıkı sarıldı sevgilisinin beline.

Sonra ayrılıp hiçbir şey demeden dudaklarına küçük buseler kondurmaya başladı.

"Sanie... Biz de mi yapsak?"

"Ney bebeğim?"

"Zigot."






****
dünkü atamadığım bölüm için özür dilerim telefonum yoktu

group of hoes | ateezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin