42

1.1K 124 105
                                    

Seonghwa'nın annesi ve babası hastanede ağlayarak duruyorlardı.

Onlara ek olarak 6 oğlan da hastane koridorunda ya gözyaşlarını tutmaya çalışarak ya da hüngür hüngür ağlayarak duruyorlardı.

Yunho yaslandığı duvardan ayrıldı. Gözyaşlarını tutmaya çalışarak koridorda birkaç tur attı. En son tekrardan arkadaşlarının yanına gelip yere çöktü.

"Nasıl olabilir! Daha birkaç gün önce Hongjoong hyung gelemediği için buraya hyung ile beraber gelip bebeğin cinsiyetini öğrenmiştik."

Eli ile yüzünü kapatıp artık ağlamaya başlarken konuştu Yunho. Derin nefesler alıp sözlerine devam etti.

"Ama şimdi... Yok. O minicik kız yok."

Yeosang oturduğu yerden kalkıp yere çöküp ağlayan sevgilisinin yanına gitti. Kendisi de gözyaşlarını tutamazken sevgilisine sıkıca sarıldı.

Koridorda sadece iç çekiş, ağlama ve burun çekme sesleri yankılanıyordu.

Anne ve baba koridorun sonundaki yerde duradursun diğer oğlanlar tam olarak şöyleydi;

Mingi içli içli ağlayan sevgili Jongho'nun yanına oturmuş ona sarılarak onu rahatlatmaya çalışıyordu.

Wooyoung ise Jongho'nun diğer tarafına oturmuştu. O da ağlıyordu.

Yunho ve Yeosang az önce anlattığım gibi yere çökmüş birbirlerine sarılıyorlardı.

San aralarında yoktu. Çünkü çoktan yurtdışındaydı. Ama emin olun ki onu arayıp haberi verdiklerinde nasıl da ağlamıştı.

Peki Hongjoong ne yapıyordu bilir misiniz?

Hongjoong en köşedeki koltuğa oturmuş kimseye farkettirmeden sessizce ağlıyordu. Bağırıp çağırmadan, kimseye rahatsızlık vermeden, yüzünde buruk bir ifade ile ağlıyordu sadece. Kollarını gövdesinde bağlamış ve bacaklarını üst üstte atmıştı.

Sadece bekliyordu. Doktordan gelecek iyi ya da kötü haberi. Gözleri ise sevgilisinin yattığı odanın kapısındaydı.

Doktor odadan çıktığında yavaşça ayağa kalktı ve doktora ilerledi.

Umut dolu, parıldayan gözlerle karşısında dikilen önlüklü adama bakmaya başladı.

"Peki evlat. Daha önce de buraya gelmiştin sevgilin ile."

Hongjoong diğer çocuklar arkasına doluşurken yavaşça kafa salladı.

"Maalesef oğlum... Üzülerek söylüyorum ki kurtaramadık."

Hongjoong'un parlak gözleri bir anda sönmüş ve dolu olmasına rağmen biraz daha dolarak yaşların akmasına izin vermişti.

Bu kötü haberle daha da kahrolan diğer oğlanlar şiddetlice ağlamaya başlarken Hongjoong kendini dizlerinin üstüne attı.

Doktor onun yanına çöktü ve elini küçüğün omzuna koyup sıvazladı hüznünü almak istermişcesine.

"Evlat. İsterseniz sırayla onu görebilirsiniz. Tanrı size bir can daha bağışlar umarım."

Doktor ayrılırken Hongjoong ayağa kalktı ve odaya girdi.

İşte tam da karşısındaydı. Güzel sevgilisi.

Normalde canlı ve parlak duran teni soluk bir renk almıştı. Kiraz rengi dudakları ise rengini kaybetmişti. Tavana bakarak ağlıyordu.

"Seonghwa... Bebeğim."

Hongjoong yatağa oturdu ve dudaklarından öptü sevgilisini.

"Hongjoong. O gitti değil mi? Kızım, kızımız?"

Hongjoong kafasını salladı.

Seonghwa içi parçalanırken şidddetlice ağlamaya başladı.

"Hongjoong yaparız bir tane daha değil mi?"

Hongjoong bu cümleye burukça gülümserken konuştu.

"Yaparız birtanem. Tabii ki yaparız."

Bu anı ilk önce kapıdan konuşulanları dinleyip daha sonra hastaneyi inletecek şekilde bağırarak içeri dalan Wooyoung bozdu.

"HYUNGLARIM BOKUNUZU YİYEYİM BİR TANE DAHA YAPIN HATTA GELİN SEVİŞİN ÖNÜMDE YA DA SEVİŞİRKEN BENİ DE ÇAĞIRIN BEN KARDEŞ ISTIYORUM!"




****
gitti ya minik fetüs

neyse merak etmeyin sürprizlerim var
ipucu: gerdekte kardeş geliyor bunlara

la bu nasıl ipucu söyledim zaten her şeyi neyse...

group of hoes | ateezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin