8.BÖLÜM

113 34 37
                                    


Herkese keyifli okumalar!

Hayatta verilen bazı yanlış kararlar, bizi çok büyük bedellere gebe bırakır. Yanlış insanlara inanır ve olmayacak yollara gireriz. Bundan ne kaçabiliyor, ne de kurtulabiliyordum. Her geçen gün ruhumdan bir parça kopuyordu. Uzay boşluğunda sallanırken yapabildiğim tek şey hayal etmekti. Tutunduğum umutların hepsi tek tek bedenimden koparılıyordu. Halbuki o umutlar benim ellerimdi, kollarımdı. Onlarla yaşıyordum ben. 

Hayallerim katledilirken yapabildiğim tek şey izlemekti. Yıllardır ne için yaşadım ya da birazdan ne için öleceğim bilmiyordum. Yapabileceğim tek şey acizce direnmekti belki de. Direnmek zorundaydım çünkü bir mucize olacağı falan yoktu. Ben zaten kaybetmiştim her şeyi. Birazdan ölecektim belki de ama yine de sonuna kadar savaşacaktım. Yaşamak için değil, bu hikayenin sonunda iyiler kazansın diye bütün bu uğraşlarım.

Silahı elinden bırakmadan içeri doğru girdiğinde, bende geriye doğru adım atmak durumunda kalmıştım. Sırtım vestiyerin yanındaki duvara dayandığında, sağ elimle fark ettirmeden vestiyerin dibindeki çakıyı almaya çalışıyordum. Ama bunun mümkün olması zor görünüyordu. Bu sefer de elinden silahı almak için kendimce hesaplamalar yaparken konuştu. 

"Telefonda bayağı şüpheli ve soğuk konuştun ama Celal telefon açmasa yine de bildiğini anlamayacaktım." dediğinde daha da yaklaşarak, silahın namlusunu anlıma dayadı. O da stresliydi, yoksa böyle bir hata yapmazdı. Doğrulttuğun silahı rakibine yaklaştırmamak okulda öğrendiğimiz ilk kurallardan biriydi. 

Silahı tutan eline aniden vurduğumda, silah bizden ileriye düşmüştü. Şoku üstünden atmasına izin vermeden, çenesine yumruk attım. Yere düştüğünde, hemen sağımda duran çakıyı elime aldım ve silahın olduğu tarafa bir adım attım. Tam eğilecekken sol bacağımdan tutup, beni yere düşürdü. Elimdeki bıçak, boynumu çizmişti. Boynumdan akan kanı umursamadan, yerden kalkmaya çalıştım. Benden önce davranan Ali, çoktan ayağa kalkmıştı. "Ne yaparsan yap, bugün ölmekten kurtulamayacaksın Devrim." dediğinde yüzünde pis bir sırıtış peyda olmuştu. 

Yattığım yere doğru eğildiğinde, elimdeki bıçağı Ali'ye doğru salladım. Salladığım bıçak karnına isabet etti. Bıçağı geri çekmeme müsaade etmeden elimden aldı ve bir anda bacağıma sapladı. Ağzımdan tiz bir çığlık yükseldiğinde, karnıma sert bir tekme attı. Yerimden kalkacak takati bulamıyordum kendimde. Yüz ifademden kalkamayacağımı anlamış olacak ki, karnını tutarak silahı almaya gitti. Acıdan soğuk soğuk terlerken, ailemi son kez görmeyi diliyordum. Silahla geri geldiğinde, yüzündeki terden acı çektiğini anlamıştım. Buna rağmen sırıtarak; "Son duanı et." dedi. "Geberip gitmeni diliyorum!" 

Tükürür gibi söylediğim sözler, yüzündeki gülümsemeyi soldurdu. Cevap olarak silahın emniyetini indirdi. Her şey bitmişti işte. Yine ve yine kötüler kazanmıştı. Gözlerimi kapatıp, gelecek olan sonu beklemeye başladım. O sırada binadan bir ses duyuldu. "Devrim!" diye haykıran kişinin Devran olduğunu sesinden tanımıştım. Ali'ye baktığımda sinirle bana döndü ve karnıma bir tekme daha savurdu. "Sonra görüşeceğiz." diyerek, evden koşar adımlarla çıktı. 

Artık iyice gözlerim kapanmaya yüz tutmuştu. Evin kapısı birden sonuna kadar gürültüyle açılınca, gözlerimi hafifçe açtım. "İyi misin Devrim?" diye telaşla konuşan Devran'ı, bulanık görüyordum artık. Zorlukla başımı sallarken, gözlerim tamamen kapanmıştı.

Bacağımda dehşet bir acı hissederken, gözlerimi zorlukla açmaya çalıştım ama kirpiklerimi kımıldatmaktan öteye geçemedim. Kendime birkaç dakika tanıdıktan sonra, tekrar denedim ve yavaşça gözlerimi açtım. 

KATLİAM GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin