9.BÖLÜM

98 30 22
                                    


Herkese iyi okumalar!

Keşke çocuk kalsaydım. Antep'te ailemin yanında olsaydım şu an. Korktuğum da babamın yanına koşup sarılsaydım. Saçlarımı anneme taratsaydım. Ama büyüdükçe aldığım nefesin bana yetmediğini hissetmiştim. Uzun yıllar sonra anne ve babamın karşısına geçmiş ve gitmem gerektiğini söylemiştim. Aslında evde prensesler gibiydim ama artık gitmem gerekiyordu. Ben oraya ait değildim. Başka şehirde, yeni soluklar almam gerekiyordu. İşte o zaman, ailemle yollarımız ayrılmıştı. 

Hayatımın her döneminde arkamda olsalar da babamın bir yanı bana hep kırgın kalmıştı. Gitmemi hiç istememişti. Orada yaşamamı ve oradan biriyle hayat kurmamı istemişti. Yine de saygı duyarak, kararımın arkasında durmuştu. Aslında babamla çok benziyorduk. İkimizde hırçın ve inatçıydık, ayrıca merhametli ve duygusaldık da. Şimdilerde babama hak vermeden kendimi alamıyordum. Acaba orada kalsaydım bütün bunları yaşamaz mıydım?

"Kahve?" diyen Devran'la, düşüncelerimden sıyrıldım. Daha sabahın çok erken saatleri olsa da Devran, odama uğramış ve uyanık olduğumu görünce de beni aşağıya indirmişti. Elinde iki kahve kupasıyla, bana gülümseyerek bakıyordu. Tebessüm ederek başımı salladım. Gelip yanıma oturduğunda, elinde ki kahve kupasını kendi elime almıştım. 

"Ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda, elimdeki kahve kupasına bakıyordum. "Ailemi, onları özlüyorum." dedim. "İstersen ayağın iyileştikten sonra seni ailenin yanına götürebilirim." dediğinde, kaşlarımı kaldırarak gözlerine baktım. "Tehlikeli olmaz mı?" diye sordum. "Olur ama ben her zaman bir yolunu bulurum. Eğer onların özlemi bu kadar sarsıyorsa, senin için bunu yapabilirim." dediğinde bakışları gözlerimi delip geçiyordu. 

"Teşekkür ederim, her şey için..." dediğimde, daha da yaklaştı. "Gecenin, elinden tutabildiysem ne mutlu bana." Nefesi yüzüme çarpıyordu. Başımı geriye çektikten sonra konuştum. "Arda ile nereden tanışıyorsun?" Konuyu değiştirmeme şaşırsa da bozuntuya vermedi. "Bir davette tanıştık, 2000'li senelerin başıydı daha. O zamandan beri arkadaşız." dediğinde başımı salladım. "Sence bacağım ne zaman iyileşir." diye bir soru yönelttim. "Bir haftaya kadar dikişlerini alacaklar. Sonrasında ufak ufak yürümeye başlarsın." dedi. "Celal'den haber var mı?"

"Katar da izini bulduk. Oraya gidip görüşmeler yapmış ama bizimkiler yakalayamadan gitmiş." dedikten sonra eline bir sigara aldı. "Burada mı içeceksin?" diye sordum, kaşlarımı kaldırarak. "Evet, bir sorun mu var?" diye sordu, ilgiyle. "Biraz bahçeye çıksak ve orada içsek. Açık havada içmeyi daha çok seviyorum." dediğimde, gülümseyerek başını salladı. Üzerimdeki ince pikeyle beni kucakladığında, başımı göğsüne yasladım. 

Bahçeye çıktığımızda, hava biraz serin olsa da güzeldi. Beni salıncaklı koltuğa yerleştirdi ve tam karşıma oturdu. Paketinden bir sigara bana uzattı ve bir tane de kendisi için aldı. Sigaralarımızı içerken beni izliyordu. "Alp ile aranız nasıldı?" diye bir soru yöneltti. Bakışlarımı havuza çevirerek konuştum. "Arkadaş gibiydik esasında. Zaten operasyondan önce ilişkimizi bitirmiştim ama kabul etmedi. Ben ona aşık değildim ama o bana aşık diye büyük bir vicdan azabı çekiyordum. Ne kadar aptalım değil mi?" dedikten sonra burukça tebessüm ettim. Kaşlarını çatıp, sigarasından bir nefes çekti. 

"İnanmak insanı aptal yapmaz komiser, inanmak insanı insan yapar. Teselli gibi görme ama mutlu olmalısın." dediğinde kaşlarımı çattım. "Neden?"
"Ya gerçekten aşık olsaydın? O zaman bu ihanetin altından nasıl kalkacaktın? Yanlış birine tutulmak nedir, iyi bilirim ben. Büyük bir çıkmazın eşiğinden döndün." dediğinde, sigaramı söndürmüştüm. Lavin'den bahsettiğini anladığım için sessiz kalmayı tercih etmiştim. 

KATLİAM GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin