Dağ evinde 1 gün daha kalıp şehire geri dönmüştük. Aslında orası çok güzeldi ama şehire geri döndüğümüz için de acayip mutluydum. İçimde büyük bir heyecan vardı. Sakarlıklarım artmıştı. Uyku tutmaz olmuştu artık. Her gün onu hayal ederken buluyordum kendimi . Onu ilk göreceğim anı hayal ederek uyuyor uyanıyordum. Bana ilk defa kendimi değerli hissettiren oydu. Benim duygularımı göstermeme doya doya yaşamamada yardım eden oydu . Ne desem az kalırdı ben sevgiyi onla tatmıştım . Aşkın ne olduğunu anlamıştım. Dokunmadan sevmenin mümkün olduğunuda . Tek bir mesajla kalbimi hızlandırmasını seviyordum. Kalbindeki güzelliği hissedebiliyordum. Duygularımın bi anda sönmesinden korkuyordum. O zaman mahvolurdum ben. Aramıza birinin girmesine de asla izin vermeyecektim.
Belimdeki yaralarda geçmişti acımıyordu ama sadece izi kalmıştı. Babam hapishanede annemde bulunmuş o da oraya tıkılmıştı . Ben ise şuanlık ortada kalakaldım. Niye anne baba diyorsam hâlâ ? Alışkanlıktı işte unutamıyordu insan yediremiyordu kendine. Susup otursalardı bir kenarda yine ona da razıydım ama böyle olunca gerçekten garip hissediyordum kendimi. Galiba ben çok merhametliymişimde haberim yokmuş .
Hocanın sınıfa girmesiyle başımı sıradan kaldırdım. "Eylül denizin yanına geç , hayal boranın yanına otur , mert ve dolunay kaleminizi alıp öndeki boş masaya geçin çabuk çabuk vakit gidiyor."
Bugün son sınavımıza giriyorduk koskoca 1 hafta . Gece mavisi az kaldı diyordu ama beni kandırmasından duygularımla oynamasından acayip korkuyordum. Elimdeki uçlu kalemle silgiyi alıp sıramdan kalktım . Emir geçmeme izin verirken egemende mert için ayağa kalkmıştı. Mertle beraber ön masaya geçtiğimizde garip bir şekilde sağa sola bakındım.
Abi ne işim var benim ön masada ?
Tamam sınava girelim ama burda da oturulmaz ki. Mert sırıtarak beni izliyordu. "Ne bakıyorsun sen kopya çek çek suçlusu ben olayım."
"Dolunay hoca seni tembelsin diye yanıma oturttu bunun farkındasın dimi ? " sırıtması devam ederken başımı olumluca sallayıp arkama yaslandım. "Ee yani tembellik de güzeldir sıkma canını ."
Mert sırıtmayı bırakıp bana ters ters bakışlar attı. "Gerizekalısın harbi."
Günaydın mert bunu yeni mi görüyorsun kardeşim.
Bizi susturan ise önümüze koyulan 2 kağıt parçası olmuştu. "Hocam bizimki yanlış gelmiş matematik sınavındayız biz değilmi ?"diye sorduğunda kağıdına eğildim. Hakikaten bunun matematikle bir ilgisi yoktu ki. Matematik neydi ?
"Aynen evladım matematik sınavı ver bakayım."
"Hocam hep arapça birşeyler yazıyor ben Türküm bunları bilmiyorum."
Mertin uzattığı kağıdı alıp incelemeye başladı. Bir süre sonra sinirle kağıdı mertin eline tutuşturdu.
"Dalga geçmeye utanmıyor musun sen ?"
"Aa dolunay ben dalga mı geçiyorum?"diye sorduğunda "hayır"diye yanıtladım.
"Kesin zevzekliği dönün önünüze soruları çözün çabuk."
Hocanın talimatıyla kağıda kapandım. Soruları okuyordum okuyordum daha sonra tekrar okuyordum ama okumak fayda etmiyordu . Hiç bir bok anlamıyordum. Sınıfta çıt çıkmazken mertle bir süre bakıştık. Ayvayı yedik biz der gibi dudağını ısırdığında gülümsedim. Tekrar boş kağıdıma dönüp bir şeyler çözebilecekmiyim diye bakınırken mertin hafifçe sesi yükselmeye başladı. Sanırım bunu fark etmiyordu. Bütün herkes onu izlerken bende onu dürtüyordum. Kağıda o kadar odaklanmıştı ki beni bile fark etmiyordu.
"Bir iki ... ikiyle üçü çarparsak kaç eder ? Yapıştır bir tokat aaa 6 çıktı ya. Enayi hemen kendini ele verdi. "
"Abi bunlar ne böyle ya arapça diyorum anlamıyorlar işte ben en son bunları 8.sınıfta gördüm o da annemin mecburiyetinden."
Hoca dayanamayıp"Oğlum susmayı deneyecek misin arkadaşların rahatsız oluyor "dediğinde mert şaşkınlıkla başını kaldırıp kaşlarını çattı. "Bana mı diyorsunuz hocam ?"diye sorduğunda utançla başımı sıraya gömdüm.
Tanımıyorum tanımıyorum yakından uzaktan bir alakamız yok asla.
"Evet sana diyorum yapamıyorsun dimi kopya çekecek kimse yok yanında."
Başımı kaldırıp hocaya terst ters baktım. Şuan aptal konumuna düşüyordum ama ben. Neyse zaten aptaldım pek sorun olmazdı benim için.
Mert sırıtarak bana döndüğünde ona cevap olarak gözlerimi devirip başımı tekrar sıraya koydum. Esnerken uyumamak için kendimle savaş içerisindeydim. Mert kolumu dürterken başımı kaldırıp ona döndüm. "Ne var lan?"diye çemkirdim fısıltıyla.
"Adını soyadını yaz garanti on puan birde sorulardaki sayıları birbirleriyle topladın mı notun yükselir hadi aylak aylak oturma ."
Oflayarak " çok sağol kardeşim"dedim ve önüme dönüp masadaki uçlu kalemi elime aldım. Mertin dediklerini yaparken çaktırmadan onun kağıdına baktım.
Doldurmuş ya bu kağıdı süper yalancı kesinlikle.
Kalemin sivri kısmını koluna batırıp sinirli bir şekilde gülümsedim. "Hani bilmiyordun her yeri doldurmuşsun yalancı ."
"Aa ayıp oluyor yalancı filan sana verdiğim taktiklerle doldurdum işte. "
Oflayarak tekrar önüme döndüm. Eğer bu sınavları geçemezsem gerçekten benim için çok kötü olacaktı. Mert bir şekilde yırtardı. Babası onu kurtarırdı ama beni kurtaracak kimse de yoktu.
Etrafa bakarken yanımdan kolunu bana sürterek ve elindeki kağıdı benim gözüme sokmak istercesine geçen emire odaklandım. Yavaş yavaş geçiyordu. Soruların cevaplarının bir kısmına göz gezdirdim . Hepsini yapmıştı akıllı çocuk. Ama niye burdan geçip yolunu uzatıyordu ki . Bu seferde mertin yanından geçen denize takıldı gözlerim. Mert denizin kağıdına göz gezdirdikten sonra hemen kendi kağıdına gömüldü.
Gerizekalı dolunay çocuklar size yardım ediyor ve sen anlamıyorsun. Emir hocanın yanına geçip kağıdını işaret ederek bir şeyler anlatıyordu. Denizde sırada bekleyip elleri arkada kağıdı hafifçe arkasına önüne değiştiriyordu . Mert kalemi masaya atıp derin bir oh çektikten sonra deniz çaktırmadan yerine geçti. Emir başını sallayıp masadan kağıdını geri aldı. Tekrar yanımdan yavaşça geçerken bütün soruların cevaplarını aklıma kazımaya çalıştım. Emir yerine geçerken bende hatırlayabildiğim kadarını işaretledim.
Bir süre sonra teneffüs zili çaldığında hoca bütün kağıtları topladı. Mert ile tekrar yerimize geçip oturduk. Mert gülümseyerek "Abi çok sağolun valla " dedi .
"Yanımda zeki birisi olsaydı gerek kalmayacaktı "dedi bana laf sokarcasına. Gözlerimi devirip "sanki sen çok zekisin " diye mırıldandım.
Egemen ucunu kemirdiği kalemi masaya koyup bize döndü. "Abi hadi kantine gidelim ben çok acıktım şimdi bayılacağım ."
Hepimiz ayaklanıp kantine doğru yürümeye başladık. Gerçekten benimde midem kazınıyordu. Bir tost yesem hiç fena olmazdı. Boş bir masaya geçip ne yiyeceğimize karar verdik . Mert tost ve ayranları almak için giderken sıkıntıyla etrafı taradı gözlerim. Acaba o da burdamıydı ? Beni izliyor muydu ?
Bu düşüncelerle hafif tebessüm ettim. Önüme döndüğümde mertin elinde tepsiyle karşıdan bize doğru geliyor olduğunu gördüm. Yanımıza ulaşabildiğiğinde tepsiyi masaya bırakıp soluk soluğa oturdu hemen. Egemen tostunu alıp hemen büyük bi ısırık aldığında güldük. En çok acıkan egemendi kesinlikle . Emir pipeti ayranın içine sokup bana uzattı. Gülümseyerek elindeki ayranı aldığımda kenardaki bizi izleyen kızlara ilişti gözüm. Bir elindeki telefonlarına bakıp bir bize bakıyorlardı. Fazla takmayıp önüme döndüm. Tostumu da elime aldıktan sonra yavaşça yemeye başladımm . Tadını çıkarmak gerekiyordu dimi.
Bu tost gerçekten bi efsaneydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE MAVİSİ | Texting
Teen FictionÖlmek için doğmuştur ya insan, o yüzden her yağmur sonrası toprak kokusunu sever. ♡