~Atlas~
Geri dönüt alamayacağımı bile bile "Ben çıkıyorum!" dedikten sonra kapıyı kapattım. Evren'le okul çıkışı için anlaşmıştık ancak başım ağrıyınca ben müdürden izin alıp eve erken dönmüştüm. Evren'e kısa bir açıklama yapıp adresi atmasını söylemiştim. Okul bitene kadar eve gelip biraz uyumuştum başımın ağrısı geçer umuduyla. Şimdi daha iyiydim ama yine de kendimi biraz halsiz hissediyordum. Telefonum titreyince cebimden çıkartıp baktım.
Evren'in mesajını dikkatle okuduktan sonra verdiği karmaşık yol tarifine göre ilerlemeye başladım. Göbeğin oradaki şoktan sola dön, yürü, yürü, sola dön, dümdüz yürü, berberin yanında Yıldız diye bir bakkal var. Belli bir süre boyunca böyle yürüdükten sonra durarak sözü geçen berber ve bakkalı aradım. Ama böyle bir şey göremiyordum. Biraz daha mı gitmem gerekiyordu acaba? Tekrar yürümeye başlayacakken elimdeki telefon titreyince ekrana baktım. Evren arıyordu. Telefonum her zaman titreşimde olurdu. Yani birisi mesaj da atsa arasa da titriyordu.
"Efendim Evren? "
" Nerde kaldın lan yarım saat oldu? Yola çıkmadın mı daha? "
" Ya ben çıktım çıkmasına da galiba çok yanlış çıktım."
Bir süre duraksadıktan sonra "Ne demek istiyorsun?" demişti.
"Evren burada berber yok, bakkal yok. Ne biçim yer lan burası? Burada hiçbir şey yok!"
Anırarak gülmeye başlayınca o görmese de somurttum.
"Ya cidden kayıp mı oldun sen? "
"Çok komik eğv eğv mal. "
Zor da olsa gülmeyi kesmişti sonunda.
"Tamam, sen şimdi etrafını tarif et bana. Bir şekilde uzaya gitmediysen etrafında vardır illaki bir şeyler. "
Etrafımda göz gezdirirken bir yandan da saçmalamaya devam ediyordum.
" Ağaçlar, köpekler falan var. Bir tane dede var durmuş öyle bana bakıyor. Umarım yamyam falan değildir. Aa bir tane şey var burda şey, ne onun adı? Mumya mıydı? Yok of okulda Atartük'ün de var ya bir tane onlardan işte. "
Gülmemek için garip bir ses çıkarttıktan sonra " Heykel mi? " demişti.
" Evet, heykel. Elini alnıma koymuş uzaklara bakan adam heykeli. Niye böyle bir heykel var lan? "
" Haaa tamam, biliyorum ben orayı ya! Sen kapat telefonu ben geliyorum şimdi seni almaya. "
Benim kapatmamı beklemeden kapatmasıyla göz devirdim. Ne kadar da sözünün arkasında duran bir bey. Heykelin yanına çöküp ben de onun gibi uzaklara bakmaya başlarken az önceki dede yanıma gelmişti.
" Oğlum bir bakar mısın burda ne yazıyor? Yamyam değilim korkma. Sadece benim hanım sana bir şey gönderdim mesaj dedi ama gözlüklerim evde kalmış okuyamıyorum. "
Mahçupça gülümseyerek elindeki tuşlu telefonu aldım ve sesli bir şekilde okumaya başladım. Sen ta oradan yamyam dediğimi nasıl duydun hacı dede?
" Gelirken et al herif, torunumun misafiri gelecekmiş. Meyve var evde alma bak. Böyle diyor amcacığım. "
Ben okurken kafasını anlıyorum anlamında sallayıp durmuştu.
" Sağ olasın evladım. Yaşlanınca gözler de bozuldu benim. Gideyim de alayım şunları ben. "
Benim geldiğim yöne doğru ilerlemeye başladığında istemsizce onu izlemiştim. Evren'e benzeyen birini görünce oturduğum yerden kalkıp oraya ilerlemeye başladım. Uzaktan el salladığında o olduğuna emin olmuştum. Koşarak gelirken bir anda durunca ne olduğunu anlayamamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağlama Duvarı
Short Story🚫Dikkat: Bu hikaye kanser olmanızı sağlayacak düzeyde mesajlaşmalar içermektedir. 🚫 Evrence: Kimsin lan sen? Ağlama.duvarı: Okuma yazman vardır diye umuyorum. Evrence: Boş yapma. Arkamdan atıp tutuyormuşsunuz. Ağlama.duvarı: Yaş iftira. Evren...