~Atlas~
Yatakta uzanmış Evren'in gelmesini beklerken kendimi çok rahatsız hissediyordum. Sonuçta bu odada kavga etmiştik, ilk defa Evren de onlar gibi davranmıştı bana. Tamam ilk mesajlaşmalarım çok da iç açıcı değildi ama Atlas olduğumu öğrendiğinden beri daha yakın davranır olmuştu. Birden soğuk yapınca da afallamış ve daha çok yıkılmıştım.
Bu şeye benziyordu. Eğer daha önce hiç çikolata görmemiş, yememiş birisine çikolata vermezseniz üzülürdü belki ama çok da bir şey kaybetmezdi. Ama o çikolatadan bir kez tattırıp onu geri alırsanız üzülmekten çok daha beter olurdu. Çünkü ne kadar güzel bir şey olduğunu görmüştü artık.
Affettim desem de hala içimde buruk bir taraf vardı. Zamanla geçmesini ummaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Oflayıp puflayarak döndüğümde komidinin üstündeki çerçeveyi fark ettim. Geçen sefer burada yoktu. Hafif doğrularak baktığımda çizdiğim resmi koyduğunu gördüm. Kırış kırış olsa da belli oluyordu ne çizildiği. Şaşkınlıkla gözlerim açılmıştı. Kapının tıklatılarak açılmasıyla o tarafa döndüm.
"Evladım mis gibi çorba yaptım. Sıcak sıcak iyi gelir, iç de iyileş emi. "
Bana çok yabancı gelen bu cümlelerle gülümsedim. Elindeki tepsiyi çalışma masasına bırakarak yanıma gelip elini alnıma koymuş ve ateşimi ölçtükten sonra saçlarımı okşamıştı.
" Oh iyi iyi, ateşin de düşmüş. Yemeğini yiyip ilacını içtin mi hiçbir şeyciğin kalmaz. "
Minnet dolu gözlerle ona baktım. Normal bir aile böyle oluyordu demek.
" Teşekkür ederim. "
Dış kapının kapanma sesinin hemen ardından Evren adeta böğürmüştü.
" Nineeaağğ ben geldim! "
Yaşlı kadın ellerini semaya kaldırıp sabır çekmişti.
" Allah'ım sen sabır ver. Bir insan olmayı öğretemedik şu çocuğa. "
Patır kütür koşarak yanımıza gelip elindeki ilaç poşetini salladı.
" İlaç aldım. "
" Önce yemek yesin. "
" Ben yediriyim mi? "
Hevesle sorduğu soruya ellerimi sallayarak ışık hızıyla cevap vermiştim.
" Hayır, hayır. Ben yiyebilirim. "
Sultan nine gülerek odadan çıkmıştı. Ayağa kalkacağım sırada Evren beni durdurmuş, arkama yastık koyarak oturmamı sağlamış ve masadaki tepsiyi getirip kucağıma koymuştu. Kaşığı alıp çorbayı üfleyerek içerken yatağın ucuna oturmuş beni izliyordu.
"Sen böyle beni mi izleyeceksin? "
Abartıyla kafasını aşağı yukarı salladığında göz devirdim. Çorbayı sonuna kadar içip tepsiyi komidine koydum. Gerçekten çok lezzetliydi. Genelde hazır yiyecekler ya da atıştırmalık bir şeyler yediğim için çorba mideme çok iyi gelmişti.
" Eee, " dedim Evren hala bana bakmayı sürdürürken. " Şimdi sen benim evime mi geldin? "
" Evet? "
" İçeri de girdin yani öyle mi? "
" Evet Atlas. Evine geldim, içeri girdim, odana gelip seni sırtıma aldım, hastaneye götürdüm. Yanımızda reşit birini istedikleri için dedemi çağırdım. Serum falan taktılar sonra da seni buraya getirdim işte. "
" Sizinkilere zahmet oluyor. " dedim utanarak. Söylememiş olsa da annem ve dedemle tanıştığını anlamıştım. Bu fikirden acayip rahatsız olmuştum.
"Yok, ne zahmeti? Annemle babamı bir torun daha yapın bunlar ahır kaçkını gibi olmuş diye sıkıştırıp duruyorlardı zaten."
Gülmeye başladığımda o da benimle birlikte gülmüştü.
"Ahır kaçkını cuk diye oturmuş sana yalnız. "
" Teessüf ederim Atlas Bey. Hadi ilaçlarını iç. "
Kafamı sallayarak bana uzattığı ilacı içtim. Hap değil de şurup almıştı manyak sanki küçük çocukmuşum gibi. Tek tek hepsini içtiğimde kutuları poşete doldurarak bir kenara bıraktı. Sanırım ona bir teşekkür borçluydum. Yaptıklarını öz annem yapmıyordu sonuçta.
"Teşekkür ederim." diyerek utangaç bir ifadeyle elimin altındaki örtüyle oynadım. Daha yakınıma oturarak eliyle gözümün önüne gelen saçı çektiğinde ne yaptığını anlamayarak ona baktım.
"Atlas... Sen böyle tatlı tatlı konuşunca ben dayanamıyorum. "
" Neye dayanamıyorsun? "
Yüzü yüzüme daha çok yaklaşırken gergince yutkundum. Titreşim sesi geldiğinde telefonumu elime aldım. Bulut arıyordu. Açıp kulağıma götürdüğümde Evren de bıkkınca bana bakıyordu.
" Anneemmmmm hasta mı oldun sen? Yataklara mı düştünnn? Oy kıyamam ben sana. O Evren iti iyi bakıyor mu sana hı? "
Gülerek Evren'e bakınca kaşlarını çatmış olduğunu gördüm. Muhtemelen ses dışarıya taşıyordu çünkü Bulut dramatik bir ses tonuyla bağırıp duruyordu. Ve evet Bulut bir süre önce kendini annem ilan etmişti.
" İyiyim Bulut'um, merak etme sen. Birazdan eve geçerim zaten. "
" Nereye geçiyorsun sen ya? İyileşmeden bırakmam seni bak yatağa bağlarım beni delirtme! "
Bulut hattın diğer ucundan çığlık atarak " Ship ulan ship! " diye bağırmıştı.
Evren telefonu elimden alarak "Kapa güzelim kapa, sana yazmasın." demiş ve aramayı sonlandırmıştı.
"Ee nerede kalmıştık? "
#
-h.i.p

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağlama Duvarı
Short Story🚫Dikkat: Bu hikaye kanser olmanızı sağlayacak düzeyde mesajlaşmalar içermektedir. 🚫 Evrence: Kimsin lan sen? Ağlama.duvarı: Okuma yazman vardır diye umuyorum. Evrence: Boş yapma. Arkamdan atıp tutuyormuşsunuz. Ağlama.duvarı: Yaş iftira. Evren...