57

614 57 40
                                    

~Atlas~

"Bir bu eksikti başımızda! Neden tanımadığın etmediğin birini evimize alıyorsun? "

" İkimiz de gayet iyi tanıyoruz onu. Hem ne yapsaydım? O soğukta, o yaralarla sokakta bıraksaydım çocuğu? "

" Sen sadece vicdanını rahatlatmaya çalışıyorsun! "

Tanıdık gelen tartışma sesleriyle gözlerimi aralayarak etrafıma baktım. Antika mobilyalarla dizayn edilmiş odanın duvarları tezat bir şekilde fıstık yeşiliydi. Nerede olduğum konusunda hiçbir fikrim yoktu ancak üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum. Sanırım bu hayatın "Ölme Atlas, sürün." deme şekliydi.

"Bir an hiç uyanmayacaksın sandım. "

Görüş açıma giren Ercan abiyle doğrulmaya çalışmış ancak karnıma giren ağrıyla inlemiştim.

" Yat lan geri! Eşek sudan gelinceye kadar dayak yemiş bir de kalkmaya çalışıyor. "

Üzerimdeki örtüyü düzeltiğinde her hareketini izliyordum. Örtünün kenarlarını bedenimin altına sıkıştırdığında yaptığı harekete anlam veremedim bir an. Sormak istediğimde boğazımdaki kuruluk nedeniyle öksürmüştüm.

" Kızım bir bardak su getir arkadaşına."

"Nerden arkadaşım oluyormuş benim?"

"Helin! "

Ercan abinin uyarıcı ses tonuna karşı oflayarak çıkmıştı odadan.

" Ilık getir! " diye bağırmıştı arkasından Ercan abi. Ardından da bana açıklama yapmaya koyulmuştu.

" Seni bulduğumda yerde tir tir titriyordun. Zatüreye çevireceksin diye çok korktum. Zaten yüzün, gözün yara bere içindeydi. Yakınlarda oturmasam ne yapacaktın acaba genç adam? "

Helin'in getirdiği suyu onun yardımıyla azar azar içtim. Ercan abinin dediği gibi ılık getirmişti suyu. Bardağı sehpaya koyup karşımdaki koltuklardan birine oturmuştu.

"Teşekkür ederim."

Zar zor çıkan sesimle bunu diyebilmiştim sadece. Avazım çıktığı kadar bağırarak şarkı söylediğim için sesim kısılmıştı. Ama bundan da yediğim dayaktan da şikayetçi değildim.

"Sana saldıranları tanıyor musun? Yüzlerini görebildin mi? "

İçki kokan adamın sakalları gözümün önüne geldiğinde başımı iki yana sallayarak " Hayır. " demiştim.

" Bak şikayetçi olmak istersen ben arkandayım. Asıl mesleğim avukatlık benim, hobi olarak işletiyorum pastaneyi. "

Benden istediği cevabı alamayacağını anladığında pes etmişti. Avukat olma olayına ise gerçekten şaşırmıştım. Yemek hazırlama bahanesiyle odadan çıktığında Helin'le baş başa kalmıştık.

"Aramak istediğin birisi falan var mı?"

Yok diyecekken aklıma Bulut'un gelmesiyle duraksamıştım. Bu zamana kadar yanımda olan, bana destek çıkan tek kişiydi belki de. Hiçbir karşılık beklemeden, saf bir koruma içgüdüsüydü onunki. Endişelenmesini istemiyordum ama haber alamayınca daha çok endişelenecekti. Bazı detayları atlayarak konuşabilirdim onunla belki de.

"Evet, var. "

Telefonunu açıp bana uzattığında ezberimde olan numarayı girdim. Zaten hepi topu 4 numara kayıtlıydı rehberimde. İş yeri, annem, Bulut ve Evren...

Telefon uzun süren bir çalışın ardından açıldığında Bulut'un keyifsiz çıkan sesi canımı yakmıştı.

" Alo? Kimsiniz? "

" Bulut... Benim. " dediğimde yanımdaki Helin göz devirmişti.

" Atlas! Allah'ım sana şükürler olsun. Nerdesin sen, kimden arıyorsun beni, iyi misin? | Atlas mıymış? Sorsana kızım nasılmış? |Sordum zaten Evren, bir sessiz ol! "

Uzaktan gelen sesin ve Bulut'un sonda ne dediği tam anlaşılmasa da Evren ismini çok net duyunca dalmıştım bir anlığına. Algıda seçicilikti belki de benimkisi. Şu an birlikteydiler. Belki de kapatmasını istiyordu telefonu. Bulut " Atlas, konuşsana. " dediğinde anca kendime gelebilmiştim.

"İyiyim, bir arkadaşımdan arıyorum. Telefonum çalındı galiba emin değilim."

Helin gülerek " Pabucumun arkadaşı. " dediğinde sinirle ona bakmıştım.

" Kız sesi mi o? |NE KIZI LAN?"

Bu kez Evren'in sesini, pardon kükreyişini çok net duyabilmiştim. Helin de duymuş olacak ki kaşlarını kaldırarak bana bakıyordu.

"Evren ver şu telefonu! |Karışma sen. "

Şimdi Bulut'un sesi arkaplanda geliyordu.

" Atlas nerdesin? Seri konum atıyorsun bana, ben de gelip seni alıyorum okey?"

"Yok tavla. " diyen Helin'e yaptığı espiri yüzünden göz devirdim.

" Kim o konuşuyor yanında bık bık? "

Benim konuşmama fırsat vermeden Helin kahkaha atıp " Aşkım hadi yeter telefonla oyalandığın. " demişti. Refleks olarak gözlerim irileşirken kaşımdaki yara acıyınca inlemiştim. Olay yanlış anlaşılmaya çok müsaitti.

" LAAAAAAN! "

Evren'in bu seferki haykırışını bırakın Helin, mutfaktaki Ercan abi bile duymuş ve yanımıza gelmişti.

" Çocuklar noluyor deprem mi oluyor?"

Abi bir dur zaten ortalık karışık demek istesem de yüzüme kapanan telefonla neye uğradığımı şaşırmıştım. Her şey birkaç saniye içerisinde gerçekleşmişti.

"Niye yaptın bunu? " diyerek öfkeli olduğunu düşündüğüm bakışlarımı Helin'e gönderiyordum.

" Ağzınla burnun yer değiştirmemiş olsaydı şu an çok daha korkutucu olabilirdin Atlascığım. "

Ercan abiyle aynı anda sorarcasına "Atlascığın?" dediğimizde gülerek bize bakmıştı.

"Evet, arkadaş olmaya karar verdim seninle. "

Ercan abi kızının arkadaş edinmesine keyifle gülümserken ben surat asıyordum. Arkadaşlığın batsın Helin! Ocağıma incir ağacı diktin Helin! Allah'ından bul Helin!

#

-h.i.p

Ağlama DuvarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin