37

820 73 35
                                    

~Atlas~

Okulun önüne vardığımda Evren'in çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Ellerini pantolonunun cebine koymuş yere bakarak etrafında dönüyordu. Yaklaştıkça bir şeyler mırıldandığını duymuştum ama ne olduğunu anlayamamıştım.

"Selam. "

" Hasiktir! " diyip sıçrayınca ona gözlerimi kısarak baktım. Niye böyle bir tepki vermişti ki bu şimdi?

" Niye sanki geleceğimi bilmiyormuş gibi davranıyorsun? "

Elini ensesine götürüp kaşıyarak "Dalmışım, öyle birden selam diyince korktum. " demiş ve gülümsemişti. Omuz silkerek kaldırıma oturdum. Evren'di bu, sorgulamak bir şey kazandırmazdı.

"Niye oturdun sen, gitmiyor muyuz?"

Alttan yüzüne baktığımda güneşle aynı hizaya geldiği için gözlerim kamaşmış ve hemen geri indirmiştim kafamı.

"Bulut'u beklemeyecek miyiz? "

Öyle bir iç geçirmişti ki yan mahallede olsam bile duyardım.

" Bekleyelim bakalım. " demiş ve yanıma oturmuştu. Ben yerde bulduğum taşla yola değişik şekiller çizerken beni izliyormuş gibi hissetsem de ona dönmedim.

"Çok güzel resim çiziyorsun."

Omzumun üstünden ona baktığımda hayranlıkla yerdeki şekillere bakıyordu. Hızla üstünü karalarken "Alt tarafı birkaç çizik." dedim. Elimi tutup beni durduğunda tekrar yüzüne baktım. Gerçekten sinirli gözüküyordu.

"Niye bozuyorsun lan resmi? İyi ki bir güzel dedik. "

"Canım istedi."

Eli hala elimin üzerindeyken aramızdaki bakışma uzadıkça uzuyordu. Az öncekinin aksine bakışları değişmişti ama bu kez yüz ifadesini çözemiyordum. Aniden elini çekip başka tarafa bakmaya başlayınca elimdeki taşı yere bıraktım. Telefonum titreyince cebimden çıkartarak ekrana baktım. Bulut arıyordu.

"Efendim Bulut'um. "

Anında Evren'in bakışları bana dönerken yerimde rahatsızca kıpırdandım.

"Ya Atlas ben gelemiyorum. Annemler misafirliğe gitti. Güneş'i de bana bıraktı."

Güneş, Bulut'un küçük kız kardeşi oluyordu ve gerçekten tatlıydı. Gülerek "E onu da getirsene." dediğimde Evren ağzının içinde bir şeyler gevelemişti.

"Yok kuzum, şimdi durmaz o. Huysuzluk yapar. Takılın siz Evren'le, biz de başka zaman çıkarız dışarı. "

Kısık sesle " N'apcam ben onunla tek başıma? " desem de Evren'den gelen "Seni duyabiliyorum. " sesiyle o kadar da kısık konuşmadığımı anlamış oldum.

"Atlas'cım, mesajlaşıyormuşsunuz gibi düşün. Hadi ben kaçtım. Çok sıcakta durmayın hasta olursunuz. Öpüyorum sizi, baay. "

Yüzüme kapanan telefonla şaşkınca ekrana baktım. Çok sıcakta durmayın hasta olursunuz demişti.

"Niye telefona gülümsüyorsun mal mal?"

"Hiiiç."

Telefonun aniden elimden gitmesiyle kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ne yapıyorsun Evren? "

Sanki çok normal bir şeymiş gibi " Numaramı kaydediyorum. Bulut'ta varsa bende de olsun. " demişti.

"Niye sende olsun numaram ya?"

"Bulut'ta niye var? "

" Çünkü arkadaşız. "

" İyi ya, biz de arkadaş oluruz. "

Kendini çaldırıp telefonu bana geri uzattığında masumca gülümsüyordu. Ayağa kalkıp tozlanan pantolonumu temizlerken " Bulut gelmiyormuş. " demiştim.

" Eve dönüyorum falan demeyeceksin değil mi? "

Korkuyla konuştuğunda onun bu haline güldüm.

" Onsuz gidelim diyecektim. "

Sevinçle ayağa kalkıp arkasını bile temizlemeden beni çekiştirmeye başladı.

" Açlıktan ölmek üzereydim. Hadi bir an önce gidelim. "

Küçük dükkandan içeri girdiğimizde siparişlerimizi verip bir masaya geçtik. Yan yana oturuyorduk. Ayağıyla yerde ritim tuttuğu için masa sallanıyordu. Bacağını tutup " Deprem olacak dur artık. " dediğimde gözleri kocaman olmuş, ağzı hafif aralanmış bir şekilde bana bakıyordu. Rahatsız olduğunu düşünüp elimi geri çektim ve siparişler gelene kadar telefonumla ilgilendim.

Balinaya benzer bir ses duyduğumda şaşkınlıkla Evren'e bakmıştım. Orta yaşlarındaki adam göbeğini hoplata hoplata gülerek yanımıza geldi ve çiğköftelerimizi koydu.

"Bu kadar aç olduğunu bilseydim ilk seninle ilgilenirdim yeğenim. "

Evren kızarmaya başlarken kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım. Normalde çok gülen birisi değildim ama onunlayken her seferinde gülüyordum nedense. Nefeslenerek gülmeyi sonlandırdığımda Evren'in az önceki resmime bakar gibi bana baktığını fark ettim. Kendi dürümümden bir ısırık alırken "Yemeğini ye." demiştim. Bu sefer gülen o olmuştu.

Havadan sudan sohbet edip yemeğimizi yerken saat epey geç olmuştu. Benim için sorun değildi gerçi ama ailesi onu merak edebilirdi. Yani normal aileler öyle yapardı herhalde. Hafta sonu olduğu için rahat rahat takılıyorduk zaten.

"Artık kalksak mı? "

Suratı düşerken " Tamam. " demiş ve birleştirdiğimiz parayla hesabı ödemişti. Okula doğru yürürken ayağım takılınca yere yapışmıştım. Ama böyle dümdüz, ellerimi bile koyamadan yere kafa atmıştım.

" Oha! "

Evren kolumdan tutup beni yerden kaldırırken gördüğüm yüzle donup kalmıştım. Çenem deli gibi yanıyordu ve ben ağlamamak için kendimi sıkıyordum. O hiçbir şey olmamış gibi yanımızdan geçip giderken bir hıçkırık kaçtı ağzımdan.

" Lan! İyi misin oğlum? Betin benzin attı resmen. Çok mu acıyor? "

Beni kaldırıma oturtup, önüme çökerek eliyle hafifçe çenemi tutup bakmaya başladı. Endişeli görünüyordu ve bu canımı çok daha fazla yakıyordu. Annemin hiçbir şey görmemiş gibi davranması, birkaç hafta önce tanıştığım bir yabancınınsa bu kadar ilgilenmesi ağlama isteğimi kamçılıyordu.

Gözlerim git gide dolarken "Tamam bir şey yok. Biraz soyulmuş sadece." diyip yarama üflemesiyle daha fazla kendimi tutamamıştım. Yine her şeyi mahvetmiştim. Ellerimle yüzümü kapatırken omzuma dolanan kollarla başımı omzuna yaslamıştım. Eliyle sırtımı sıvazlayarak sarılması Bulut'la yaptığımıza benziyordu ama çok daha farklı hissettiriyordu.

#

-h.i.p

Ağlama DuvarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin