52

660 63 19
                                        

~Atlas~

Ayakkabılarımı çıkartarak eve girdim ve bu kez odam yerine oturma odasına geçtim. Bulut'un tavsiyesine uyarak parkta daha fazla durmamıştım. Alınalı birkaç yıl olmasına rağmen eskiyen koltuklardan birine oturdum. Annem her zamanki gibi televizyon izliyordu. Saçma sapan bir yarışma programı vardı. Koltuğun kenarına dirseğimi dayayarak çenemi elime yasladım ve ben de onu izlemeye başladım. Çaktırmasa da beni fark ettiğini biliyordum.

"Seni seviyorum. " dediğimde öfkeyle bana dönmüştü. Onun aksine ben gülümsüyordum.

" Amacın ne? "

Omuz silkerek ona bakmaya devam ettim. Nasılsa birkaç gün sonra onu bir daha görmeyecektim. Nefret dolu bile olsa bakışlarını üzerimde hissedemeyecektim. Doğduğumdan beri bir kere bile bana sevgi göstermemiş olsa da onu anlıyordum. Bazı zamanlar anlayamayıp içimdeki duygu selinde boğulsam da anlamaya çalışıyordum.

"İş buldun mu? "

Kafamı iki yana salladım.

" Kimse bir lise öğrencisine iş vermek istemiyor. Üniversitede olsaydım daha kolay olurdu. "

Alayla gülerek elindeki çerez dolu kaseyi sehpaya bıraktı.

" Üniversiteye kadar bekleyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Seni görmeye bile tahammül edemiyorum. "

Zorlukla yutkunarak gülümsedim.

" Biliyorum. Ben halledeceğim bir şekilde. "

" Canın isterse halletme. 18 olduktan sonra tek başınasın. Sana bakma zorunluluğum kalkıyor artık. "

" Ne zaman tek başıma değildim ki? " dedim kısık bir sesle. Duyduğunu biliyordum. Bana cevap vermedi ama ilk kez hüzünle baktı gözlerime. Sadece birkaç saniye sürse de o bakışı gördüğüme emindim.

" Anne-" derken kaseyi duvara fırlatarak sözümü kesmişti hemen.

"Kes sesini! Sonunda kurtuluyorum senden piç! "

Saçını çekiştirerek ağlamaya başlamıştı. Sanırım yine o krizlerinden birini geçiriyordu. Benim de gözlerim dolarken bir kez daha kendimden nefret ettim. Hızla odama giderek kapıyı kilitledim. Bağırma ve kırılma sesleri gelmeye devam ediyordu. Yatağın içine girerek battaniyeyi tamamen üstüme çektim ve çoktan akmaya başlayan gözyaşlarımı silmekle uğraşmadım bile.

***

Okula girdiğimde birinin sırtıma atlamasıyla Evren'dir diye düşünerek küfür edecektim ki Bulut olduğunu görünce kendimi son anda tutmuştum.

"Sizin sırtımla ne alıp veremediğiniz var ya? "

" Bırak sen şimdi onu bunu da söyle bakalım. Konuştun mu Evren'le?"

Aniden durarak gözlerimi irice açarak Bulut'a baktım.

"Sakın unuttum deme. "

" Tamamen aklımdan çıkmış be Bulut'um. "

" Atlas sen bu çocuğu sevmiyor musun? Nasıl aklından çıkmış olabilir ya? "

Göz devirerek yürümeye devam ettim.

" Bu aralar bir sürü şeyle uğraşıyorum. Ayrıca hislerimden de emin değilim. "

" Emin değilsen oyalama boşuna da dalgasına baksın. Nasılsa Evren'in talibi çok. "

Sinirle ona döndüğümde gülüyordu.

" Ne o? Sen kızdın sanki. "

" Tepkimi ölçmek için yaptığını biliyorum. "

" Valla ben aldığım tepkiden memnunum. Sevmesen talipleri olmasına niye kızasın? "

" Üstüme gelme Bulut. "

Oflayarak ayağıma bastı.

" Tamam ama hiç değilse Evren'e karşı dürüst ol. Mutluluğunuzu engelleyecek yanlış fikirlere kapılma. "

Ayağını ayağım üzerinden ittirerek kolumu omzuna attım. Ağırlığımı üstüne verince sendelemiştik.

"Oha Atlas!" diye gülerek konuştuğunda ben de gülmüş ve saçlarını bozmuştum. Karşımızdan kaşları çatık bir şekikde gelen Evren'i görünce ayrılmıştık. Ben çıkışa doğru gidecekken Bulut çantamdan geri çekmiş, bana şans dileyerek kendi sınıfına gitmişti. Evren yanıma ulaştığında gözlerimi yere dikmiştim.

"Konuşalım mı biraz? "

Başımı olumlu anlamda salladığımda bileğimden tutarak beni okulun arkasına yönlendirmişti. Ben ısrarla yere bakarken bir eliyle çenemden tutarak yüzüne bakmamı sağlamıştı.

" Neden yüzüme bakmıyorsun Atlas? Seni sevmemden rahatsız olduysan çıkmam karşına. "

Endişeli ve üzgün görünmesine karşılık telaşla konuşmuştum.

" Hayır, hayır. Rahatsız olmak değil de of ne bileyim. " diyerek saçlarımı karıştırdım ve yere oturarak sırtımı duvara yasladım.

" Tüm bunlar benim için çok yeni. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ne düşüneceğimi bilmiyorum. "

Çömelerek benimle aynı hizaya geldi ve " Birlikte öğreniriz o zaman. " dedi. Gözlerime şefkatle bakıyordu.

" Evren seni üzmek istemiyorum ama ben kendimi bir ilişkiye hazır hissetmiyorum. "

Yüzü bir anlığına düşse de hemen tekrar anlayışla gülümsemişti.

" Ben sana illa bir ilişkiye girelim demiyorum ki. Sen hazır olana kadar bekleriz. Önemli olan beni sevip sevmediğin. "

Ona sarılmak ya da öpmek güzeldi doğrusu. Ama bu onu sevdiğim anlamına mı geliyordu yoksa sadece birinin beni sevme düşüncesini mi seviyordum? Beni asıl korkutan şey buydu işte. Evren'den başka kimse beni o anlamda sevmemişti ki. Bu hisleri bana ilgi gösteren ilk kişiye de göstermeyeceğim ne malumdu? Onu kandırmak ya da boşa umut vermek istemiyordum. Onu gerçek anlamda sevdiğimden emin olmak istiyordum. Onu kabul ettiğimde tam anlamıyla kabul etmek istiyordum. Gaza gelerek ya da hislerimi yanlış yorumlayarak değil. Geçiçi bir heves uğruna üzülemeyecek kadar değerliydi o benim için.

Kendimi düşüncelere öyle kaptırmıştım ki Evren'in sesini duyunca irkilmiştim.

"Anladım ben seni. Tamam sorun değil. Sevmeyebilirsin. O kadar güzel kız varken beni sevmeni bekleyemem zaten. "

" Kız ne alaka şimdi?" dediğimde dudakları kıvrılarak yere tamamen oturmuştu.

"O kadar şey içinden sadece kıza mı takıldın Atlas? "

Oturduğum yerde ona yaklaşarak gözlerinin içine baktım. Nefesini tutmuştu.

" Ben sana şu an net bir cevap veremem Evren. Hislerimden, kendimden emin olmam gerekiyor. Bunun cinsiyetinle bir alakası yok tamam mı? "

Hipnoz olmuş gibi kafasını aşağı yukarı sallamıştı." Tıamam da az geri mi çekilsen? Nasıl nefes alındığını unuttum. "

Gülerek geriye çekildim. Evren'le tanıştığımdan beri ne sık güldüğümü fark ettim. 17 yıllık hayatım boyunca gülmemin toplamından daha çok gülmüştüm. Ayağa kalkarak arkamı çırptım ve kalkması için elimi ona uzattım.

" Derse geç kalacağız. "

#

-h.i.p

Ağlama DuvarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin