59 Final

819 60 123
                                    

~Atlas~

Kapının önünde Helin'in desteğiyle zar zor ayakta duruyordum. Her ne kadar Ercan abiden yardım istesem de Helin'in iyilik periliği yapacağı tutmuştu ve işte şimdi buradaydık. Ondan olsa olsa şam şeytanı olurdu ya neyse.

"Zili çaldıktan sonra gidiyorsun. "

" Sen önce bir ayakta dur da öyle konuş istersen. "

Sinirle birbirimize bakarken zili çalmıştı Helin. Birkaç dakikanın ardından kapıyı Muhittin dede açmıştı. Bir kolumun altına girmiş kıza bir de bana baktıktan sonra cık cıkladı.

" Muhittin dede bana bir el atsan? " dediğimde kolumdan tutmuştu. Eve girdiğimde canımı yaksa da elimi pervaza dayayarak peşimden girmeye çalışan Helin'e barikat kurmuştum.

" Şam şeytanları evine artık. "

" Sensin be şam şeytanı! "

" Çemkirme bana! Zaten senin aptallığın yüzünden daha da mahvoldu her şey. Şimdi git ne halin varsa gör! "

Helin şoku atlatamadan kapıyı yüzüne kapatmıştım. Benden bu çıkışı beklemiyor olacak ki Muhittin dede de şaşırmıştı. Saçma sapan bir yalan söyleyerek hak etmişti bu tavrımı. Herhangi bir sebebi olmadan sırf yapmak için kötülük yapmıştı. Evren şimdiye kadar neler düşünmüştü kim bilir? Muhittin dedenin yardımıyla Evren'in odasının önüne geldiğimizde kapıya tutunarak ayrıldım ondan.

"Buradan sonrasında tek başıma gitsem daha iyi olacak. Size de rahatsızlık verdim gece gece, kusura bakmayın. "

" Emin misin evladım? Üflesem düşecek gibi duruyorsun. "

Başımla onayladığımda odasına geri dönmüştü. Kendimi karşılaşacağım her şeye hazırlayarak dik durmaya çalıştım ve kapının kulpunu aşağı indirdim. Kapıyı ittirdiğimde Evren'le göz göze gelmiştik. İçeri girdikten sonra kapıyı ardımdan kapattım ve tekrar ona döndüm. Yanına ilerlerken o da bana doğru gelmeye başlamıştı. İkimiz de birbirimizi süzerek hasar kontrolü yapıyorduk sanki. Ortada buluştuğumuzda doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. "Hadi bir şey yap!" der gibiydi bakışları. Gözlerinden gözlerimi bir saniyeliğine bile çekmezken uzanarak sargılı elini tuttum ve yukarı kaldırdım. Sargının üzerine uzun bir öpücük bırakırken gözleri kapanmıştı.

"Bir daha kendine zarar verme Evren Can. "

Gözlerini açarak " Bunu sen mi söylüyorsun? Şu haline bak bir. Ne oldu da eciş bücüş oldun? " dediğinde gülmüştüm. Dudağımın kenarındaki yara acıyınca yüzümü buruşturmuştum.

" Anlatırım anlatmasına da önce seni öpsem? " dediğimde dudakları kıvrılmıştı. Bir anda tekrar düşen yüzüyle "O kız?" demişti.

"Kız mız yok Evren, sadece sen varsın. Hep sen varsın. "

Dudaklarımı onunkilere bastırdığımda anında karşılık vermişti. Bu kez geri çekilmek yoktu, kaçmak yoktu. Alt dudağımı ağzının içine aldığında inlemiştim. Hemen kafasını geriye atarak endişeli gözlerle bakmıştı.

" Canın mı yandı? "

Kafamı iki yana sallayarak " Bu kez acıdan değildi. " dediğimde gözlerindeki renk değişimine anbean şahit olmuştum. Tekrar dudaklarımızı birleştirdiğimde bu kez daha bir şehvetle öpüşüyorduk. Dudaklarımızı ayırmadan geri geri giderek yatağa oturduğunda ben de bacaklarımı iki yanından açarak kucağına oturmuştum. Dudağından ayrıldığımda homurdansa da boynuna kondurduğum öpücükler sayesinde susmuştu. Damarının belirgin olduğu kısmı emmeye başladığımda nefes nefese kafasını geriye atmıştı. Elleriyle beni daha çok kendine çekerken karnımdaki sızıyı görmezden gelmeye çalışıyordum. İstemsizce kendimi ona bastırdığımda inleyerek tişörtümü atletimle birlikte çıkartmıştı. Tenime sürtünen kumaşla anlık olarak kasıldığımda geri çekilerek bana bakmıştı. Gözleri karnımdaki morluğa ulaştığında kocaman olmuştu.

Ağlama DuvarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin