~Evren~
Sinirden delirecek raddeye gelmiştim. Atlas'ın öyle bir şey yapmayacağını biiliyordum ama duyduklarıma başka bir anlam da yükleyemiyordum. Ben burada başına bir şey geldi diye endişelenirken o orada... Avcumun içinde sıktığım telefonu bırakıp odanın içinde tur atmaya devam ettim. Telefon art arda çalsa da Bulut'un da açmasına izin vermemiştim. Öfkemi zaten çok kontrol edemeyen birisiydim bir de söz konusu Atlas olunca hepten sıyırıyordum balatayı. Duvara iki kez yumruk attığımda Bulut yanıma gelerek daha fazla vurmamam için elimi tutmuştu.
"Evren sakinleş lütfen. Kendine zarar veriyorsun. "
" Kalbim acıyor Bulut. " dediğimde gözleri dolmuştu. Yere çöktüğümde o da benimle birlikte çökerek kollarını etrafıma dolamıştı. Sarılışına karşılık vererek başımı omzuna gömdüm. Hıçkırıklarım birbiri ardına firar ederken eliyle sırtımı sıvazlıyordu Bulut.
" Geçecek, hepsi geçecek... Geçmezse de ben burada olacağım. "
" Teşekkür ederim. " diyerek daha sıkı sarıldığımda " Arkadaşlar ne için vardır? " demişti.
Atlas bana bir adım atsa ben ona koşacaktım ama atmıyordu işte. O adımı başkalarına atıyordu ve işin kötü tarafı sadece bir adımla da kalmıyordu. Beni kollarımdan tutarak yatağa yönlendirdiğinde ona itiraz etmemiştim. Üstümü örtüp ben uyuyana kadar bir anne edasıyla saçımı okşamıştı. Uyku beni esir alırken fısıldadıklarını yarım yamalak duyabilmiştim.
"Ne zaman gün yüzü göreceksiniz benim bahstsız yavrularım? "
***
Uyandığımda yataktan hiç mi hiç kalkmak istemiyordum. Yaşam enerjim tükenmişti resmen. Odama giren annemle şaşkınlıkla ona baktım.
" İşe gitmedin mi sen? "
" Oğlum hastayken ne işiymiş? "
Yatağın kenarına oturduğunda doğrularak sırtımı yatak başlığına yaslamıştım.
" Annem, neyin var senin? Kaç gündür halsizsin, mutsuzsun. Sevgilinle mi kavga ettiniz yoksa? "
Alayla gülerek " Sevgili olabilseydik bu soruya cevabım evet olurdu. " dediğimde yanağımı okşamıştı.
" Geçen bizde kalan çocuk değil mi?"
Başımla onayladığımda konuşmasına devam etmişti.
"İkiniz de gençsiniz. Duygularınızı en dorukta yaşadığınız dönemlerdesiniz. Oğlum ben size sevmeyin demiyorum, yine sevin ama birbirinizi kırmadan, incitmeden sevin. "
" Sevmiyor ki beni. Sevse böyle yapmazdı anne. " dediğimde anlayışla gülümsemişti.
" Belki sen görmedin ama ben o çocuğun sana bakışlarını gördüm. Sevmeyen insan öyle bakmazdı. Çok fazla zaman geçirmedim belki onunla ama kolunu çatlattığınız gün onunla ilgilenen insanlara hayretle baktığını da gördüm. Sanki her şeyi ilk defa öğrenen küçük bir çocuğun hevesi vardı gözlerinde. Ne yaşadı bilmiyorum ama onu da çok üzmüşler Evren Can. "
" Ne yapmam gerekiyor o zaman benim? "
" Bekle, sadece bekle oğlum. Ben eminim ki bu sefer tıpış tıpış o sana gelecek. "
" Ya bu sefer de ben onu istemiyorsam ne olacak? "
" İkinize de temiz bir dayak çekeceğim o olacak. Kalk eşek sıpası, şu eline bir bakalım. "
Gülerek " Senin felsefik konuşman da buraya kadarmış. " dediğimde " Benim içimde cevher yatıyor da siz değerimi bilmiyorsunuz. " demişti. Elimin üstündeki kurumuş kanı temizledikten son sargı beziyle iyice sarmıştı. Ensemden tutup alnıma sulu bir öpücük kondurduğunda " Anne ya! " demiştim. Odadan çıkacakken durup dikilmeye başladığında yine edebiyatı parçalayacak diye düşünürken " Duvar da kan olmuş, silmek lazım." diyerek hayallerimi yıkmıştı. Cık cıklayarak odadan çıktığında göz devirmiştim. Klasik bir anneydi işte.
***
Saatler birbiri ardına akıp tik tak sesleri asabımı bozarken oyuna odaklanmaya çalışıyordum. Klavyenin tuşları üzerinde elimi hızla gezdirip fareye abanırken yenilince sinirle kapatmıştım oyunu. Gece olmak üzereydi ve o hala yoktu. Gözlerim komidinin üzerindeki çerçeveye takılırken uzanıp onu elime aldım. O gün de çok büyük kavga etmiştik ama hatalı olan bendim. Belki o gün ona o sözleri söylemeseydim bana daha çabuk güvenecekti ve şu an bu halde olmayacaktık. Uzun zamandır kalbimi kemiren aşkım karşılık bulacaktı. O kızın kolları yerine benim kollarımda olacaktı. Duyduğum inleme sesi aklıma gelirken sinirle resmi çerçeveden çıkardım. Çerçeveyi fırlattığımda gürültüyle komidinin arkasına düşmüştü. Çizimi yırtmak üzereyken arkasında gördüğüm gri diğer tarafını çevirdim.
"Tanıdığım en yakışıklı ve iyi yürekli adama... - Duvar bozuntusu"
Çerçeveyi geri almak için komidini çektiğimde kırmızı kaplamalı kalemi görmemle kaşlarımı çatmıştım. Bu Atlas'ın her zaman yanında taşıdığı kalem değil miydi? Eğilerek onu da çerçeveyle birlikte aldım. Çarpmanın etkisiyle çerçeve kırılsa da çizimi komidine bırakıp kalemi de uçmaması için üzerine koymuştum. Zilin çalmasıyla umut dolu bakışlarım odamın kapısına yönelmişti. Gelmiş miydi?
#
-h.i.p
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağlama Duvarı
Short Story🚫Dikkat: Bu hikaye kanser olmanızı sağlayacak düzeyde mesajlaşmalar içermektedir. 🚫 Evrence: Kimsin lan sen? Ağlama.duvarı: Okuma yazman vardır diye umuyorum. Evrence: Boş yapma. Arkamdan atıp tutuyormuşsunuz. Ağlama.duvarı: Yaş iftira. Evren...