Harry ve Helen, Nurmengard’ın bodrum katındaki bir hücreye kapatılalı neredeyse dokuz saat olmuştu. Her geçen dakika soğuk daha da keskinleşiyor, Harry’nin istemsizce titremesine sebep oluyordu. Helen ise donmuş gibiydi oturduğu yerde öylece etrafına bakınıyordu. Beton zeminden gelen soğuk daha da içlerine işlediği için oturmak da dayanılmaz bir hal almıştı. Ara ara destek almak için duvara yaslanarak ayakta durmayı tercih ediyorlardı.
Harry ısınmak için elinden geleni yaptı; titreyen bedenini olabildiğince sıkıca sarmaya çalışarak cüppesini çekiştirdi. Elleri, Kelso kelepçeleriyle bağlı olduğu ve kelepçelerin arasında da çok kısa bir zincir olduğu için pek beceremedi. Ellerini göğsünde birleştirerek elinden geldiğince ısınmaya çalıştı. Soğuğun bedeninde yarattığı uyuşukluğu geçirmek için ayaklarını yere vurdu. Isıtmak için ara sıra ellerine üflüyordu, çünkü elleri ve parmakları soğuktan donmaya başlamıştı. Ancak, üflemek, ağzının daha da kurumasından başka bir işe yaramıyordu. Sabah getirilen su dolu kadehi görmezden geldiği için kendine lanet etti. Bodrum kattaki hücrelere yemek veya su getirilmediğini fark etmişti. En son, dün sabah Riddle Malikânesi’nde bir şeyler yiyip içmişlerdi; yani şimdi, neredeyse otuz üç saat sonra, deli gibi acıkıp susamıştılar.
"Yeter artık otur oturduğun yerde!" diye çıkıştı Helen. Kardeşi sürekli hareket halindeydi ve bu onu çıldırtıyordu. Harry ikizin baktığında yüzü terler içindeydi hata tişörtü bile sırılsıklam olmuştu.
"Sen bu soğukta terliyormusun?" diye hayretçe sormuştu. Helen kardeşine Veritaserum olayını anlatmadığını hatırladı. Bir iç çekerek
"Zehir atıyorum ondandır." dedi kafasını yeniden soğuk duvara yaslıyarak.
Harry anlamaz bir şekilde."Zehir atıyorum derken... Zehirlendi mi?" şimdi Harry sinirliydi. Helen, kardeşine kısa bir an baktı. O da ilk başlarda sinirliydi ama şimdi sadece kafası puslanmıştı. İkisinin etkisi diye düşündü.
"Jackson... Veritaserum." dedi sadece. Harry iki şeyi bağdaştırdığı zaman gözleri şok içinde açılmıştı.
"Yok artık! Ölmezsin değil mi?" diye sorduğunda. Helen gülmüştü.
"Çocuken o iksir den iki kazan dolusu içtiğimi hatırlıyorsun dimi!" diye söylendi tek kaşını kaldırmıştı şimdi. Harry, yutkunmuştu o zamanda kendisi ve Draco yüzünden olmuştu.
"Hagırladıysan sus artık! Acımla beni başbaşa bırak." Helen son sözlerini söyleyerek gözlerini yumuştu. Harry kardeşine bulaşmadan. Yeniden kendi sorununa dönmüştü. Hücreye baktığında.
Hava çok soğuk olmasına rağmen ağır ve boğucuydu; Harry’nin başının dönmesine sebep oluyordu. Göğsü, nefes almak için harcadığı çabadan dolayı ağrıyordu. Helen zaten ateşinden birşey hissedemez duruma gelmişti. Kendilerini , sırf zaman geçsin diye bayılmayı dilerken buldular.
Dışarıdan gelen dalga seslerini duyabiliyorlardı. Hapishanenin dışında yavaş yavaş fırtına başlamıştı ve Nurmengard’ın bulunduğu, kayalıklardan oluşan adaya çarpan şiddetli dalgaların sesi ise, sinir bozucuydu. Harry ve Helen sesleri duymazdan gelmeye çalıştı, ama fırtınanın daha da şiddetlendiğini duydukça içlerinde ki kötü his git gide artmaya devam etti. Duvarların ardında uğuldayan şiddetli ve güçlü rüzgârın sesini neredeyse görebiliyordu.
Koridor boyunca yankılanan ayak sesleriyle birlikte bir kapının çarpma sesini duyunca, Harry’nin ve Helen'in dikkati dağıldı. Harry ve Helen, duvara yaslanmış bir halde oldukları yerde kalakaldılar ve tüm gücüyle titremelerini durdurmaya çalıştılar. Görüş hizalarına Jackson belirdi ve Harry ve Helen adamın pis pis sırıttığını görünce öfkeden deliye döndüler. Helen, kuduruyordu kesinlikle öldürecekti bu adamı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Varisi (İçimdeki Karanlık) TAMAMLANDI
FanficBu hikaye benim değildir! İçimdeki karanlık hikayesinde eğer ki Harry Potter'ın bir ikiz kız kardeşi olsaydı nasıl olaylar gelişirdi diye yazdığım bir fan hikayesidir. ©Bu hikaye Kurinoone'a ait The Darkness Within'in Fan hikayesidir. ©Bu hikaye Kur...