Gryffindor’lar hiç mutlu değildi. Dönem başladığından beri dört hafta geçmesine rağmen bina puanları sıfıra düşmüştü ve bunun için yapabilecekleri hiçbir şey yoktu; şimdi ise mutsuz mutsuz oturuyorlardı. Tüm bunlar, yalnızca aptal bir şaka yüzünden olmuştu. Büyük Salon’un tahribatından kimin sorumlu olduğuna dair söylentiler tüm okulda dolaşıyordu. Herkes, yıkıma yol açan icatların Fred ile George’a ait olduğunu biliyordu ve beklenildiği gibi, hepsi de baş belası ikizlerin tamamen masum olduğuna inanmıyordu. Fred ile George’a karşı büyük bir düşmanlık baş göstermiş, bazı Gryffindor’lar böyle saçma bir şaka yaptıkları için onları topa tutmuştu. İkizlerin okulu yok edecek kadar aptal olmadıklarını bilenler ise, ürünlerini Gryffindor binası dışında kimlere sattıklarını bilmek için onları darlıyordu. İkizlerin verdiği cevaplar diğerlerini sinirlendirmekten başka bir işe yaramadığı için, sonunda yalan söylemeye karar vererek ürünlerinin bazılarının çalındığını söylüyorlardı.
Şüpheli söylentiler, Slytherin binasına da düşmüştü, elbet; aralarından bazı öğrenciler, Gryffindor’lar ile açıkça alay ederek ve her seferinde bina puanlarının sıfırlandığını dile getirerek yangına körükle gidiyor, Draco Malfoy ise başlarını çekerek yoluna çıkan her Gryffindor’a sataşıp onlara eziyet ediyordu.
“Yemin ederim, şu Malfoy’un pis suratına bir yapıştırabilsem…!” Ron, Büyük Salon’dan geçen sarışın çocuğa gözlerini dikmiş, öldürecekmiş gibi bakıyordu.
“Bırak gitsin,” dedi Hermione; ama o bile Draco’ya yiyecekmiş gibi bakmaktan kendini alamıyordu.
“Bahse girerim, bunu yapanlardan biri de oydu!” diye öfkeyle tısladı Ron; önündeki yemeğine hiç dokunmamıştı.
“Ürünleri nasıl alabilirdi ki?” diye sordu Ginny. “Sonuçta çalınmış değiller,” diye fısıldadı.
Ron, gözünü kasten tabağından ayırmayan Damien’a baktı.
“Onları bir arada gördüğünü söylemiştin,” dedi Ron, Damien’a. “Onlar Malfoy’u tanıyor, değil mi?”
Damien isteksizce başını kaldırıp ona baktı.
“Gerçekten bilmiyorum, Ron,” dedi, yorgun bir halde. “Sana daha önce de söylediğim gibi, onları aslında birbirleriyle konuşurken görmedim. Yalnızca, üçü de sırasıyla aynı banyodan çıktı, hepsi bu.”
“Ama banyoda yalnızca üçü vardı,” diyerek vurguladı Ron. “Orada konuşmuş olabilirler. Lee’den aldıkları ürünleri ona orada vermeyi planlamış olabilirler.”
Damien omuz silkti.
“Olabilir, bilmiyorum.”
“Öyle de olsa, Harry’nin ve Helen'in Malfoy’u tanıdığına dair elimizde hiçbir kanıt yok, ya da Draco’ya şaka yapması için bir şey verdiğine dair,” diyerek araya girdi Hermione. “O yüzden şimdi sakin olalım, olanları unutalım ve bina puanlarımızı geri almaya odaklanalım.”
“Bunu nasıl yapacağız?” diye sordu Ginny.
“Sınıflarda her soruya doğru cevaplar vererek.” Masada öylece duran Biçim Değiştirme kitabına hafifçe vurdu. “Ders çalışma saatleri düzenledim, bir araya gelip çalışırsak her birimiz…”
Sözlerinin geri kalanı, Ron’un inlemelerinin arasında kaybolup gitti. Ron son bir kez başını döndürüp Draco’ya baktı; Draco’nun bakışlarının, masanın ortasında oturan Harry’nin ve Helen'in üzerinden belli belirsiz geçtiğini gördü. Mavi gözlerini kıstı. Ders çalışmaktan nasıl nefret ediyorsa, bu üçünden de o derece nefret ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Varisi (İçimdeki Karanlık) TAMAMLANDI
FanficBu hikaye benim değildir! İçimdeki karanlık hikayesinde eğer ki Harry Potter'ın bir ikiz kız kardeşi olsaydı nasıl olaylar gelişirdi diye yazdığım bir fan hikayesidir. ©Bu hikaye Kurinoone'a ait The Darkness Within'in Fan hikayesidir. ©Bu hikaye Kur...