Bir saat içinde başlanması planlanan yeni bir Yoldaşlık toplantısı vardı. James, uyanık kalabilmek için kendine kopkoyu bir kahve yaptı. Tüm gün Seherbazlık işleriyle burası arasında gidip geldiği için fevkalâde yorgundu; karargâhta bitmek bilmez gece nöbetleri de, tüm enerjisini emip bitiriyordu. Gece uyanık kalması gerekmediği halde uyuyamamıştı.
Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Harry ve Helen ile hiçbir ilerleme kaydedememişti ve oğlunun ve kızının ona beslediği büyük düşmanlığa şahit olmak, yüreğini parçalıyordu. Tüm geceleri, Harry’ye ve Helen'e nasıl ulaşacağını düşünmekle geçiyordu; Harry’yi ve Helen'i, düşmanı olmadıklarına ikna etmek için ne söylemesi ya da ne yapması gerektiğini düşünüp duruyordu. Harry ve Helen ile ilgili düşüncelerin yanında, onları nasıl bir geleceğin beklediği üzerine korkunç rüyalar da, James’in uykusuz geceler geçirmesinin diğer sebebiydi. Gün boyu ne kadar yorulmuş olursa olsun, geceleyin yatağa uzandığı zamanlarda tek düşünebildiği Harry’si ve Helen'iy di ve asla uykusu gelmiyordu. Bu, onu yavaş yavaş öldürüyordu. Biraz olsun dinlenmesi gerektiğini biliyordu, yoksa sonunda bitap düşüp büsbütün aklını oynatacaktı. Esnemesini bastırdı ve masada yemeğini bitirmek üzere olan Remus’un yanına gitmek için masadan kalktı.
Daha ona ulaşamadan, mutfağın kapısı açıldı ve Moody içeri girdi. James, Moody’nin Harry’ye ve Helen'e yapmaya çalıştıklarını Poppy’den öğrendiğinden beri, onunla hiç karşılaşmamıştı. Tam da o anda, öfke ve sinir James’in tüm vücudunu ele geçirdi ve Yoldaşlık üyesi Seherbaz arkadaşının üzerine yürüdü.
“Moody!” diye seslendi. “Harry’ye ve Helen'e iksir vermeye çalışarak ne halt ettiğini zannediyordun?” diye sorarak önüne çıkıp onu durdurdu.
Yüzü yara iziyle dolu Seherbaz’ın birbirine uymayan bakışları, James’in kızgın ela gözleriyle buluştu.
“İşimi,” diye cevapladı ters ters, “ve görünen o ki, bunu yapan bir tek ben kaldım.”
James ona bakarken, gözleri daha da kısıldı.
“Sakın saçmalıklarına başlama!” diye tısladı. “Görev arkasına sığınıp düşmanlık göstermen, işini iyi yaptığını göstermez!”
“Benim düşmanlığım, haklı bir düşmanlık!” diye cevap verdi Moody. “Yoksa Frank ve Alice’e olanları unuttun mu?”
James sustu; Moody’e olan siniri ve kızgınlığı, ölmüş arkadaşlarının bahsi geçince neredeyse kaybolmuş, kalbine bir huzursuzluk çökmüştü. Moody’nin yüzüne öylece bakakaldı; yüzünde dile getirilmeyen acıyı ve ıstırabı görebiliyordu.
“Frank ve Alice benim için de önemliydi,” diye başladı James.
“Hiç öyle görünmüyor!” diye homurdandı Moody.
“Alastor,” diyerek yorgunlukla soludu James. “Onlar benim oğlum ve kızım. Benden ne yapmamı bekliyorsun?”
“Senden doğru olanı yapmanı beklemiştim!” dedi Moody, burnundan soluyarak. “O çocuklar, bizden iki kişiyi öldürdü. Onlar senin arkadaşlarındı, Potter! Ölümlerinin intikamı alınmasın mı?”
James’in içi paramparça oldu; Frank ve Alice’in cinayetinin intikamının alınması gerektiğini biliyordu, ama o kelimeleri söylemesi, kendi kanından canından olanları suçlaması demekti.
“Hiç kimse için kolay değil.” Remus, James’in arkasından konuşmuştu. Masadan kalkarak arkadaşının yanına geldi. “James’i bu kadar zor bir duruma sokmaya hakkın yok,” diyerek Moody’yı azarladı.
“Bunun zor bir tarafı yok,” diye çıkıştı Moody. “Çocuklar suç işledi, bedelini ödemeliler.”
“Peki, bedelleri ne?” diye sordu Remus. “Canları mı? Öpücük mü? Parmaklıklar ardında bir ömür mü? Bu, Frank ve Alice’i geri getirecek mi?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Varisi (İçimdeki Karanlık) TAMAMLANDI
FanficBu hikaye benim değildir! İçimdeki karanlık hikayesinde eğer ki Harry Potter'ın bir ikiz kız kardeşi olsaydı nasıl olaylar gelişirdi diye yazdığım bir fan hikayesidir. ©Bu hikaye Kurinoone'a ait The Darkness Within'in Fan hikayesidir. ©Bu hikaye Kur...