Evde

1.5K 120 196
                                    

Harry ve Helen ağır ve gürültülü bir şekilde yere indiler. Başlarını kaldırıp bakmadan bile, nerede olduklarını söyleyebilirlerdi. Anahtar'ın neden olduğu baş dönmesi de bu aşina oldukları zemini, havanın kokusunu ve etraflarında hissettikleri saf sihrin etkisini tanımalarına engel değildi. Artık evdeydiler.

Harry ve Helen, karanlığın içinden, malikâne gibi görünen şatoya, deliler gibi özledikleri evlerine baktılar. Baş dönmeleri durur durmaz ise uzun ve canlı adımlarla Riddle Malikânesi'ne doğru yol aldılar. Bella da yanlarında, onlara yetişebilmek için hızlı hızlı yürüyordu. Bir süre sonra, etraflarında pop sesleri yankılandı ve Ölüm Yiyen'ler Harry'nin ve Helen'in yanına Cisimlendiler. Görevlerini tamamladıkları için, Hogwarts'ta kalıp saldırıyı sürdürmelerinin hiçbir anlamı yoktu. Ölüm Yiyen'ler, yüksek sesle sevinç naraları atarak ve etrafa yeşil kıvılcımlar saçarak, Harry ve Helen ile Bella'yı arkadan takip ettiler. Zafer onlarındı. Hogwarts arazisinde cesurca yürüyebilmiş, Karanlık Prens'i ve Prenses'i, Dumbledore'un kemerli burnunun dibinden çekip kurtarmayı başarmışlardı. Efendi'lerinin bundan çok memnun olacağına hiç şüphe yoktu.

Harry ve Helen malikâneye yaklaşırken, bir Ölüm Yiyen'in tek başına kapıların orada beklediğini fark ettiler. Lucius Malfoy elleri arkasında kenetlemiş, başı yukarıda, gri keskin gözleriyle onların yolunu bekler bir halde duruyordu. Lucius maskesini takmadığı için, Harry ve Helen onunla göz göze geldiğinde, yüzünün her bir çizgisinde rahatlamanın verdiği izleri görebiliyordu. Lucius'un yüzünde kasıntısız, içten bir gülüş belirdi ve kapıyı açmak için onlara doğru ilerledi. Harry ve Helen kapıdan geçerken, Lucius da onlarla birlikte yürümeye koyuldular. Şimdi, bir yanlarında Lucius, bir yanlarında Bella'yla malikânede uzun adımlarla ilerliyorlardı.

Harry ve Helen giriş koridorundan geçerken, koridora konuşlanmış Ölüm Yiyen'ler onların önünde dizlerinin üzerine çökerek başlarını eğdiler. Ama Harry ve Helen onları görmedi bile. Tek istedikleri şey, babalarını görmekti. Karanlık Lord'un odasına yaklaştıkça, yara izi zonklamaya başladı. Ama Harry, ağrının nedenini bilecek kadar deneyim sahibi olmuştu artık; nedeni, babasının mutluluğuydu. İçi içine sığmayan mutluluğu. Helen yürüdükçe sihrini etrafa yayıyordu, uzun bir zamandır sihrini tam olarak kullanmamış ve şimdi sihri vücudunda bir çocuk gibi hareket ediyordu. Yüzünde pis bir sırıtışla yürümeye devam etti.

Ağrının şiddetlenmesiyle, Harry'nin adımları yavaşladı; ama aldırış etmeden yürümeye devam etti. Helen bir saniyelik duraksamayla kaşlarını çatı. Harry, babasını görmeyeli dört ay olmuştu; ağrısı ne şiddette olursa olsun, onu yolundan döndüremezdi. Harry'nin ve Helen'in gölgesi kapılara düşer düşmez, kapılar kayarak açıldı ve onları içeri davet etti. Harry ve Helen aniden durunca Lucius ile Bella da durmuş, arkalarındaki Ölüm Yiyen ordusu da sessizliğe gömülmüştü.

Lord Voldemort dev odanın ortasında duruyor, kırmızı gözleri şevkle parlıyordu; ancak, ifadesi okunaksızdı. Harry ve Helen içeri yürüdü, ama birkaç adım sonra durdular. Kalpleri göğüslerinde deli gibi çarpıyordu. Babalarının bakışları onları baştan ayağı süzer, sonra da onlarla göz göze gelirken, Harry yine acı içinde sendeledi. Helen ise babasına munzır bir şekilde bakıyordu.

Gözleri birbirlerine kitlendi ve Harry ile Helen zihninin derinlerinde Zihnefend'in dürtüsünü hissetti. Harry ve Helen Zihnlerine girilmesine izin verdi; zaten Harry'nin zayıf zihin kalkanı Lord Voldemort'u uzak tutmaya yetmezdi. Babalarının, zihninde ne aradığını bilmiyorlardı; ama anlaşılan, ne arıyorsa çabuk bulmuştu. Lord Voldemort Harry'nin ve Helen'in zihnini terk ederek onları sersemlemiş bir halde bıraktı. Harry'nin ve Helen'in yorgunluğu onları artık esir alıyordu; öyle ki, Harry ve Helen artık daha fazla dayanma gücünün kalmadığını ve ayaklarının üzerinde bile zar zor durabileceklerini hissediyorlardı.

Karanlığın Varisi (İçimdeki Karanlık) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin