~Jungkook~Uyku ve uyanıklık arasında gidip geliyordum uyanıktım fakat asla kalkasım gelmiyordu öyle rahat bir yerdeyim ki kafamı kaldırmak istemiyorum. Ben hayatımda böyle yumuşak bir yastıkla ilk defa karşılaşıyorum. Kollarımı bir şeye dolamıştım. Bir dakika! Ben bir şeyin üstündeyim. Gözlerimi araladığımda karşılaştığım görüntüyle gülümsemiştim.
Demek yastığım sevgilimin göğüsleriymiş. Kafamı kaldırmadan sevgilimin yüzüne baktım. O kadar güzeldi ki anlatamam hele gülümserken o kadar güzel gözüküyorki bide yanaklarında kocaman çukurlar oluşuyor o gamzelere ölüyorum.
"Nasıl oldu bilmiyorum, öyle bir geldin ki hayatıma...nefes almak kadar normal, nefes almak kadar önemli ve nefes almak kadar vazgeçilmez..."
Ah be güzelim sen bi iyileş varya seni nerelere götürüp eğlendireceğim şimdi sadece iyileşmeye bakmalıyız. En kısa zamanda iyileşeceksin buna inanıyorum. O kadar güçlü ki yıllarca yanlız yaşamış bütün her şeye tek başına katlanmıştı açı çekiyor olmasına rağmen susmuş konuşamamıştı. Ah be gülüm daha önce karşına çıkamadığım için çok özür dilerim.
Ama geçte olsa şimdi yanındayım şimdi kimsenin onu üzmesine izin veremezdim. Saat kaçtı bilmiyorum fakat burdan kalkmak asla istemiyordum ve zaten hava daha tam olarak aydınlanmadığı için kalkmama gerek yoktu. Ama burda durmaktansa sevgilimle yatakta rahat rahat uyumayı tercih ederim. Bu yüzden kalktım ve bora'nın bacaklarının ve boynun altından kollarımı geçirip onu kucakladım. Yatak odasına çıkıp onu yatağa yerleştirdim pantolonla rahat edemediğim için çıkarttım yanına uzandım ve ona sarıldım ve kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım. Sabah telefonumum çalmasıyla sevdiğim kızın kollarının arasından ayrılıp telefonu elime aldım.
Namjoon hyung arıyor...
Telefonu açtım ve cevap verdim.
"Efendim hyung."
"Jungkook nerdesin sen hemen şirkete gel."
"Off hyung tamam geliyorum."
Telefonu yüzüme kapatınca ayaklandım ve çıkardığım pantolonu giyip evden çıktım.
~bora~
Sabah uyandığımda ilk başta şaşırdım fakat şaşırdığım şey yatakta uyanmam değildi kabus görmemiş olmamdı. Kesinlikle ilk defa kabus yerine güzel ve huzurlu bir rüya görmüştüm. Ama hatırlamıyorum. Sadece güzel bir rüya olduğunu biliyorum o kadar birde içinde jungkook olduğunu dahasını hatırlamıyorum. Ah işte geri zekalı ben. Yanımda jungkook yoktu sanırım şirkete gitti. İyi yapmış eğer beni beklemeye kalkarsa zaten geç kalır.
Yataktan doğrulup biraz öylesine etrafa bakındım. Beni jungkook taşımış olmalı zaten başka kim taşıyabilirki rubi'nin taşıyacak hali yok ya. Yataktan kalkıp ağıya indim kendime bişeyler hazırlayıp bir güzel yedim. Bir anda kapının sert bir şekilde vurulmaya başlayınca korkup yerimden sıçradım. O kadar hızlı ve sert vuruluyordu ki birde sanki bir kaç kişi birden vuruyor gibiydi.
Tedirgin bir şekilde ayaklanıp kapının dürbününden bakınca içime bir rahatlama gelmişti. Bi dakika! Evimi nerden biliyorlarki!? Kapıyı açtım ve anında hiçbir şey demeden içeri girdiler. Mi cha etrafı biraz göz attı ve bana döndü ben tabii şokta olduğum için elim kapı kulpunun üstünde put gibi duruyordum.
"Evin güzelmiş bora."
Ona 'öylemi' bakışları atıp katıya tekme atıp sertçe kapanmasını sağladım sesten dolayı dördü birden bana dönmüştü. Sonra hiçbir şey olmamış gibi onlara güldüm ve yanlarına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐼 𝓁𝑜𝓋𝑒 𝓎𝑜𝓊! / ʝʝⱪ ✓ {𝓉𝑒𝓍𝓉𝒾𝓃𝑔}
FanfictionAcılarım birleşip bir deniz olmuştu. Simsiyah bir deniz. Beni boş bir anımda tuttu çekti içine. Boğdu beni içinde. Kurtulmaya çalıştım. Çırpındım. Ama yüzme bilmiyordum. En derine doğru çekiliyorum. Acılarım beni içinine doğru çekiyordu. O d...