48.bölüm: melek

133 11 0
                                    


~bora~

Dakikalar sonra kalkıyorum göz yaşlarıma mezar yaptıgım yataktan.

Bir şey olacakmış gibi geliyor. Bir şey olacak ve tüm düşüncelerim karanlığın ortasında çırılçıplak kalacak gibi. Aslında olmayan kaosun ortasında, düzenli adımlar atmaya çalışarak, kaldığım odanın şehir mezarlığına acılan cama doğru ilerliyorum. Hasta olmaktan, üşüyor olmaktan korkmuyorum. Cama yaklaştıkça, odanın içerisinde yayılacak soğuk hava dalgası ve rüzgarın beni kendime getireceğini hayal ediyorum. Ne hissediyorum? Kızgın mıyım? Kırgın mı? Yalnız kalmak mı istiyorum, yoksa etrafımda birilerin olmasını mı? Bağırmak mı istiyorum, sessizce ağlamak mı? Bilmiyorum... Bilmiyorum ve cevap bulamadığım tüm sorular, yeşil bir tahtadan çıkan iç gıcıklayıcı tebeşir sesi gibi yankılanıyor zihnimde.

Elim camın kulpunda birkaç saniye bekledim. Camı açtığım anda rüzgar yüzümle buluştu. Rüzgarın somut bir şey oldugunu hayal ettim gözlerimi kapatarak. O somut hayal, siyah bir dumana dönüştü. Bedenime çarpıp odanın içerisine yayıldığını hayal ettim. Dudaklarım gülümsemek üzere ağır ağır yanaklarıma doğru kıvrıldı. Gözlerimi açtım ve kendimi rüzgara bıraktım. Zihnim ilk önce odanın içine dağıldı. Duvara vurdu, yere çarptı, tavandan sekip halının üstünde debelendi. Güç bela bir araya geldiğinde,koşarak camdan aşağıya atladı. O kanlar içinde yerde yatarken, bedenim camın üzerinden onu izledi.kan dolu öksürüklerini, çırpınışlarını... Ama ölmedi. Bir melek geldi, alnına dokundu. Bir ışık huzmesi yayıldı etrafa. Melek kayboldu. Zihnim bedenim geri döndü. Küçük bir oyun oynadılar yine. Ölüme, kaçışa, saklanışa ve kavuşmaya dair.

 𝐼 𝓁𝑜𝓋𝑒 𝓎𝑜𝓊! / ʝʝⱪ ✓  {𝓉𝑒𝓍𝓉𝒾𝓃𝑔} Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin