"Ruhumun duvarlarını hırpalayan dalga senin özleminden midir?
Nedir bu mesafe? Kalbim kalbine hasret kalmış,
Girmiş hayatıma bir kere kahverenginin en güzel tonu...
Öldürsen de çıkmaz ki yüreğimden..."Yine acı çekiyordum eskisi gibi. Yine aynı evde, yine o evde kendi acılarımla beraber bu evde baş başaydım. Beni dinleyecek olan tek kişi eşyalardı. Yine benim dertlerimle dolacak kaldıramayıp bozulacaklardı. Keşke bende bir eşya olsaydım diye düşünmeden edemiyorum konuşamıyorsun sadece çalışıyor ve bozulup çöpe gidiyorsun. Duyguların yok, hislerin yok sadece eşyasın insanlar seni kullanıp atıyor fakat bir eşya olupta kullanıp ayılmayı tercih ederim. Bir insan olarak kullanılıp atılmak hiçte iyi bit his değildi.
Jungkookun nerde olduğunu bulmuştum. Numarasını bulduğum gibi numarasından konumunuda bulmuştum tam şuan da şirketteydi. Fakat gidince bana kötü laflar ederse kaldırabilirliyim bilmiyorum. Ama. Yinede gidecektim. Bilgisayar başından kalktım ve üstüme elime gelen kazak ve pantolonu giyip evden hızlıca çıktım. şirkete geldiğimde beni yine içeri almamışlardı fakat zaten gördüğüm şeyle içeri girmeme gerek kalmamıştı.
Jungkook elindeki telefonla şirketin arka tarafına doğru gidiyordu. Peşinden ilerledim telefonla biriyle konuştuğu için duvarın diğer kısmında durup dinlemeye başldım.
"Bıktım artık. Bunu nereye kadar sürdürecek!... kim bilir ne kadar üzülmüştür... bak yeter artık onun bunları kaldıracağını düşünmüyorum... pekii."
Telefonu sinirle cebine attı bende duvarın kenarında çıktım. bir anda arkasını döndü ve beni görünce korkup geri sıçradı. Ona buz gibi soğuk bakışlar attım ve sert bir ses tonuyla konuştum.
"Bir açıklama bekliyorum!"
Beni gördüğü için hem mutlu hemde gergin gibiydi. Gözlerini uzun süre kaçırdı ve gözlerini kapadı gözlerini açtı ve bana garip bakışlar atmaya başladı.
"Sana açıklama yapmak zorunda değilim!"
Ah! Demek öyle oldu artık. Kaşlarımı alayla yukarı kaldırdım.
"Öylemi!? Halla halla! O zaman ben deli olduğum için herhalde bizim sevgili olduğumuzu falan sanıyorum! Yani bir anda gitmenin başka açıklaması olmazda!"
Jungkook bana bir anda şefkatle bakmaya başladı fakat çok uzun sürmeden eski haline döndü. Yada ben yanlış gördüm.
"Nesin bilmem ama seni artık sevmiyorum. Sadece sana acıdığım için yardım etmişim onu anladım. Artık sevdiğim başka biri var ve seninle görüşmemi falan istemiyor. Bende artık seni görmek istemiyorum! Lütfen üzülme ve kendi hayatına bak."
Kesinlikle üzgün değildim. Sinirliydim! O kadar sinirliyim şuan karşımda duran tavşan suratlı şerefsizin üstüne atlayıp sacını başını yolabilirim.
Gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım ve gözlerimi açıp jungkooka dik dik baktım sonra elimi kaldırıp omuzuna vurup sıktım. Bana şaşkınca bakarken bende alayla konuşmaya başladım."Tamam. Artık beni sevmiyorsan burda durmamın da bir manası yok öyle değil mi!? Hem ben zaten terk edilmeye alışıyım ben üzülmem merak etme. En azından seni sevdiğimi bil istiyorum. Eğer bir gün annem gibi geri dönmeye karar verirsen beni bulmazsın bulmak isteyeceğini pek sanmıyorum zaten kendine çoktan yeni bir hayat kurmuşsun sen ama yinede seni son kez görmek istediğim için ve bir açıklama duymak istediğim için geldim. Ve son kez bunu yapmak istiyorum."
Omzundaki elimi çekip iki elimide yüzüne sabitleyip parmak uçuna kalktım ve dudaklarını dudaklarımla birleştirdim. Tam geri çekiliyordum ki beni belimden tuttu ve tekrar kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi. Anında ona karşılık verip dudaklımın üzerinde dudaklarının dans etmesine eşlik ettim. Dudaklarımız ayrılınca yüzüne son kez uzunca baktım ve arkamı dönüp gittim. Buraya kadardı bizim aşkımız bitmişti işte. Şimdi ise ben yine terk edilmiş biri olarak bu sefer kendim gidiyordum. Bu sefer yalvarmamıştım. Sadece gidiyorum. Gidiyorum çünkü onu görmek istemiyorum.
Ellerimi giydiğim kapüşonlunun ceplerine koydum ve içine akıttığım göz yaşlarımı akıttım. İşte gidiyorum yine. Seni arkamda bırakıp gidiyorum. Bütün kötü anılarımla beraber senide burda bırakıp gidiyorum. Belkide bir daha dönmemek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐼 𝓁𝑜𝓋𝑒 𝓎𝑜𝓊! / ʝʝⱪ ✓ {𝓉𝑒𝓍𝓉𝒾𝓃𝑔}
Hayran KurguAcılarım birleşip bir deniz olmuştu. Simsiyah bir deniz. Beni boş bir anımda tuttu çekti içine. Boğdu beni içinde. Kurtulmaya çalıştım. Çırpındım. Ama yüzme bilmiyordum. En derine doğru çekiliyorum. Acılarım beni içinine doğru çekiyordu. O d...