bölüm 32

33 4 0
                                    

Birbirimize sarılı halde dururken içerden Çağatayı sedyeyle dışarı çıkarmışlardı. İki adımda Çağatayın yanına varıp nasıl olduğunu görmek istediğimde Çağatayın hala baygın olduğunu gördüm. Taşıyan kişilere sorduğumda yoğun bakıma alacaklarını, bir süre orada yatacağını ve bize ihtiyaç olmadığı için gitmemiz gerektiğini söylediler.
Bizde Edis ile birlikte el mecbur hastaneden çıkıp evin yolunu tuttuk. Eve gelene kadar fark etmediğim bir şey o an da aklıma dank etmişti. Atakan neredeydi? Ne ablam kaçırılırken nede hastanede ameliyatı beklerken yanımızda değildi. Aklımda ki soruyla birlikte eve girecekken kapıda ki polisleri gördüm. Yanlarına yaklaşıp işlerinin bitip bitmediğini sordum. Olay yeri incelemenin işlerini bitirdiklerini her hangi bir delil bulduklarında ise bize haber vereceklerini söylediler. Daha sonra da ekibi toplayıp gittiler.
Ben eve girip etrafı incelemeye koyulduğum da sormaya cesaret edemediğim soruyu Edis bana sormuştu.
- Okyanus Atakan nerde?
İşte o an Edisin bana ben sana demiştim tarzında ki bakışını görmüştüm.
- bilmiyorum nerde olduğu ne yaptığı hakkında hiç bir fikrim yok.
- ama ben sana demiştim değil mı bu adama ne kadar güvenebilirsin demiştim. Sen ne dedin ondan zarar gelmez demekki anını kolluyormuş.  Bak gördün mü ilk fırsatta kaçtı gitti dedi.
Ben tam ona cevap verecekken kapının zili çaldı. Ben belki ablamdır umuduyla koşup kapıyı açtığımda karşımda bir kargocu gördüm.
- Okyanus hanım ?
- evet buyrun benim dedim.
- size bir paket var sahibi direk size teslim etmem gerektiğini söyledi dedi.
Ben elime paketi alır almaz da kargocu gitmişti. Kimdi bu kargoyu gönderen kişi bana ne göndermişti hiç bir fikrim yoktu. Hemen içeri geçip masanın üstüne paketi koydum. Paketi yavaşça açtığımda içerisinden bir not ve ablama ait olduğunu bildiğim kolye çıkmıştı. Bu kolyeyi ablam boynundan hiç çıkarmazdı. Babamın hediyesiydi aynısından bana da almıştı.
Ablamın kolyesinde ki kan lekesini görünce ben gözyaşlarıma hakim olamadan ağlamaya başlamıştım. Edis de  yanıma çöküp bana sarılmıştı.
Korkma ablana bir şey yapamazlar.  Dedi. Bu söylediğine o kadar çok inanmak istiyordum ki ama daha kimin neden kaçırdığını bile bilmiyordum. Bu yüzden de ablama ne yapabilecekleri konusunda hiç bir fikrim yoktu. Ben ağlamaya devam ederken Edis paketin içinde ki notu okumaya başladı.
- selam fırtına. Beni unutamadığına eminim ama yinede kendimi sana hatırlatmak  için bu küçük sürprizi sana yapmak istedim. Nasıl beğendin mi? Ablan nehir yanımda bir bilsen nasıl korkudan titriyor. Korkmalı da bence. Sana gelince beni aradığını duydum bana ulaşmak için maçlara girip kazandığını da. Bu yüzden bende olayları hızlandırmak istedim. Sana izin veriyorum maçlara gir kazan ve ablanı al o zamana kadar emin olabilirsin ablan sağ salim kalacak. Ama şunu unutma maçların bir tanesini bile kazanamazsan bir daha ablanı göremezsin. Şimdi seçimini yap maçları kazanıp ablanı kurtarmak mı yoksa direk beni bulmaya çalışmak mı seçim senin.
Edis notu bitirince  benim ağlamam daha da şiddetlenmişti. Benim planım bu değildi. Ablama zarar gelmeyecekti. Ben maçlar sayesinde Müfite ulaşırım sanırken o gelip beni bulmuş yetmemiş ablamı kaçırmıştı. Maçları kazanıp kaybetmem benim için çok önemli değildi. İsmim bir şekilde Müfite ulaşacağını biliyordum ama şimdi her şey tersine dönmüştü. Maçları kazanmalıydım çünkü ablamın hayatı buna bağlıydı.

NEHİRDEN

Beni evden kaçıran adamlar zorla arabaya bindirmişlerdi. Arabaya bindiğimde gözümü bağlamışlardı.  Ben debelenip kaçmaya çalıştıkça adamlar beni daha da sıkı tutuyorlardı. Arkamdan okyanusun geldiğini görmüştüm ama ondan sonrasını görememiştim. Bu insanlar benden ne istiyordu. Bilinmeze doğru yaptığım bu yolculuk beni çok korkutuyordu. Korkudan sürekli ağlayıp bağırıyor yardim istiyordum. Adamlardan biri daha fazla bagırmama dayanamamış olacak ki suratıma yediğim tokat sayesinde hava birden kararmış başım yan tarafa düşmüştü.
Gözlerimi açtığımda bir odanın içinde yatakta yatıyordum.  Ne ellerimin ne de ayaklarımın bağlı olmamasından faydalanıp kapıya doğru koştum. Kapıda açıktı. Doğruca aşağı hole indiğimde beni bekleyen 3 adam vardı. 2 si ayakta biri ise koltukta oturmuş sırtı bana dönüktü.
Ayakta duranlardan biri
- patron nehir hanım kendine gelmiş dedi. Ben korkudan ne yapmam gerektiğini kestirmeye çalışırken patron olduğunu söyledikleri adam yavaş yavaş ayağı kalkıp bana doğru dönmüştü.  Karşımda gördüğüm kişi yüzünden hem şoka girmiş hemde müthiş bir öfke patlaması yaşamıştım. Yaşadığım öfke patlaması yüzünden hızlı adımlarla yanına varıp suratına tokati basmıştım.
- Atakan sen ne hakla beni kaçırırsın benden ne istiyorsun okyanus sana güveniyor ve değer veriyordu. Okyanusun sana karşı olan bu sevgisinin karşılığı bu muydu beni kaçırıp Çağatayı vurmak mıydı? Dedim o an söylediğim sözle birlikte yüreğime derin bir acı yerleşmişti. Çağatay sevgilim vurulmuştu acaba o ne yapıyordu? Nasıldı öldü mü kaldımı hiç bir haberim yoktu. Üstüne üstelik bunu bize yapan Atakandı. Okyanusun bu zamana kadar yere göğe sıgdıramadığı atakan.
Atakan ise sanki hiç bir şey olmamış gibi gayet sakın bir sesle
- üzgünüm nehir vurulma olayı hesapta yoktu. Bizim çocuklar çağatay karşı koymaya kalkınca sıkmışlar. Yani abartacak bir şey değil dedi.
-Nasıl abartacak bir şey yok sen kendinde misin adam vuruldu vuruldu senin buna kafan basmıyor mı belki ölecek dedim.
- ha anlaşıldı senin derdin çagatay öldü mü ölmedi mı? Amamerak etme ameliyattan çıkmış önemli bir şey yokmuş yani dedi.
- Sana neden güveneyim sonuçta sana güvenip evimizin kapısını açtık ve beni kaçırdın bu lafına neden inanayım.
- O zaman nehir ister inan ister inanma. Çağatay yaşıyor. Ama bundan da önemlisi seni bir süre burada misafir tutacağım. Korkmana gerek yok dedi.

Bu adam benle dalga geçiyor olmalıydı. Korkmama nasıl gerek yok? Beni sanki hiç kaçırmamış gibi mı davranmalıydım? Tam Atakana cevap verecekken beni susturdu.
- Nehir hanımı odasına çıkarın akşam yemeğine kadar dinlensin  dedi.
Adamları beni zorla tekrar az önce ki çıktığım odaya kapattılar. Aklımda bir ton soru işaretleriyle birlikte hemde....
ATAKAN
okyanusun yanına varmam onu koruyormuş gibi yapmam tamamiyle oyundu. Onun daha fazla pişmesini istediğim için yanına varmış evine girmiştim. Sonra da ablasını kaçırmıştım. Aslında Çağatayı vurmak planda yoktu ama iyi olmuştu. Nasıl olurda okyanusla aynı evde kalabilirlerdi. Onun yerine Edisi vurmalarını tercih ederdim ama bu da bir şeydi. Okyanus kimbilir ne kadar korkmuştur ablasına zarar vereceğimden. Gerçi o ablasının benim kaçırdığımı bilmiyor. O müfit kaçırdı sanıyor çünkü ben öyle istedim. Aslında müfitin yerini biliyordum. Hemen Okyanusu ona götürebilirdim ama yapmamıştım. Çünkü benim istediğim okyanustu  okyanusun maçlarda kazanmasını sağlamaktı. Ablası onun zayıf noktasıydı. Bende onu bu zayıf noktasından güçlendirecektim. Maç yaparken gördüğümde onun daha tam pişmediğini anlamıştım müfid ile bu halde karşılaşırsa kazanma şansı çok azdı. Bu yüzden de böyle bir şey yaptım. Sonuçlarını ise bekleyip görecektim.

İNTİKAM ATEŞİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin