Odamdan çıktım ve mutfaktan gelen kokuya doğru gittim. Annem kahvaltı hazırlamıştı ama okula geç kalmak üzereydim bu yüzden mutfağa girip anneme okula geç kalamak üzere olduğumu söyleyip evden çıktım. Hızlı adımlarla yürürken yanıma bir araba yalklaştı "Sizi gideceğiniz yere kadar bırakayım istersen." Arabadan gelen sese doğru baktım. "Benim sevgilim var. Olmaz." Dedim. Yürümeye devam ettim arabada peşimden geldi. "Tühh ya kim kaptı senin gibi güzel kızı?" Güldüm ve arabanın camından içeriye baktım. "Sen." Dedim ve arabaya bindim. Çantamı arka koltuğa koyduktan sonra Barış'la sarıldık. "Bugün iyi görünüyorsun." Diyerek sırıttı. Bende yüzümü buruşturarak " iyiyim ama okula geç kalmassam daha iyi olurum." Dedim. Güldü. "Tamam o zaman gidelim."
...Dışardaydım hava güzeldi hafiften esiyordu. Artık kışa giriyorduk. Mutluydum. Sadece mutluydum. İpek'in dersi olduğu için tek başımaydım. Sakin sakin yürümeye başladım. Hava almak oksijeni içine çekmek iyi hissettiriyordu bana. Güvende gibiydim. Güvendeydim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, verdim. Gözlerimi açtığımda karşımda Sinan'ı gördüm. "Haaah! Sinan senmiydin korkuttun beni." Dedim. Sinan elleri cebinde bana baktı. "Korkuttuysam özür dilerim. İyimisin?" Ne kadar cool'du benimle konuşurken. Sanki farklı gibiydi. Sinan'ı uzun zamandır görmüyordum. Aşk itirafından somra pek konuşmamıştık. "İyiyim." Dedim. Sinan'ı geride bırakarak bahçedeki bir masaya oturdum. Sinan'ın arkamdan geldiğini fark ettim. Geldi ve masama oturdu. "Saçını kesmişsin. Yakışmış. Değişiklik olmuş." Şuan fazlasıyla ciddiydi. Mutsuz gibi görünüyordu. "Neden beni seviyorsun? " Dedim. Güldü. Yalnız ben seni nedensiz seviyorum ." Dedi. Utandım ama mutlu olduğum için değil aksine mutsuz olduğum için yüzüne bakmadım. "Ben Barış'ı seviyorum. Unutma Barış olmasa karşılaşmazdık. Sana ne zamandır tahammül gösteriyorum ama lütfen uzatama Barış'ı bununla sıkmak istemem. Hem sen arkadaşının sevgilisinden hoşlanmaya utanmıyormusun?" Dedim. Yüzüne baktım etrafa bakarak burnunu çekti. Onu izlerken birden kafasını bana doğru çevirdi. Bakışları yüzüme denk gelince korktum. Bana doğru yaklaştı. "Sana Barış hakkında bir sır vereyimmi? Onun senden hoşlanmam canını sıkamaz. Çünkü o... benim sevdiğim kızla sevgili oldu. Ben yinede sustum bir şey demedim. Diyemedim... buna hakkım olmadı. Sevdiğim kızda onu seviyordu." Sinan'ın dedikleri karşısında şok olmuştum. Sırma'dan bahsediyordu. Sinan Sırma'ya aşıktı ama Sırma'yla Barış sevgiliydiler. Barış Sinan'ın Sırma'yı sevdiğini bile bile Sırma'yla sevgilimi olmuştu? Sinan'a baktım ve " İntikammı amacın? Barış'ın sana yaptığının acısınımı çıkartacaksın?" Dedim. Sinan telaşlı bir ifadeyle "hayır ben sana gerçekten aşığım amacım intikam falan değil. Ben artık Sırma'yı sevmiyorum. Ben seni seviyorum. İntikam umrumda değil." Dedi. Masanın üzerinde duran ellerimi elleriyle sardı. Şaşırdım. Nasıl bu kadar ileri gidebildiğine şaşırıyorum. Ellerimi hızlıca ellerinden çektim. Ayağa kalktım. O an beklenmedik bir şey oldu. Barış hızlı adımlarla masaya geldi ve Sinan'a yumruk attı. Titredim. Sadece titredim. Barış beni Sinan'la el ele gördü ve kıskanıp ona yumruk attı. Hemen Barış'ın yanına gittim kolunu tuttum. Bana baktı ve onu okulun çıkışına doğru sürükledim. Onu okuldan çıkarmaya çalışırken Sinan'a hala bağırıyordu. Öfkeliydi. Garip bir tavrı vardı. Nihayet okuldan çıktığımızda öfkeden deliye dönmüş olan erkek arkadaşımı sakinleştirmeye çalışıyordum. "Nazlı! Çabuk söyle ne dedi o herif sana?" Barış fazla bağırdığı için etraftaki insanlar bize baktılar. "Boş konuştu işte takmadım zaten." Dedim. Barış dişiyle parmağını ısırdıktan sonra konuşmaya devam etti. "Lan ben ona kardeşim demiştim. Nasıl benim sevgilimden hoşlanır?..." Barış'ın söyledikleri Sinan'ın söylediklerine benziyordu. Barış'ta zamanında Sinan'ın sevdiği kızla olmuştu. Şimdide bu ona garip geliyor. Belki Barış hiç Sırma'yı sevmedi ama sonuçta sevgili oldular. "...nasıl? Hala aklım almıyor. Biliyordu benim ona ihanet etmediğimi biliyordu. Ama yinede intikam almaya çalışıyor. Nazlı seni benden almaya çalışıyor. Bizi ayırmak istiyor. Ama buna izin vermeyeceğim..." elleriyle saçlarımı okşadı ve sarılarak "hiçbirşeyin seni benden ayırmasına izin vermeyeceğim. Seni gözüm gibi koruyacağım." Dedi. İlk defa bir yalana bu kadar çok inandım. Biliyordum çünkü. Bizi ayırabilecek birşey var. Bizi ancak ölüm ayırır. Belki toprağımız aynı renk olacak , kefenlerimiz aynı renk olacak ama birlikte aynı renkteki toprakta , aynı renkteki kefende olmayacağız. Aynı renklerle ama ayrı yerlerde olacak bedenlerimiz. Zaten ruhumuz birleşse yeter. Bedenlerimiz çürüsede olur. Dokunmak değil her zaman hasret kalmak . Çünkü kimsenin bedenine hasret kalamazsın yüreğine hasret kalırsın. Asla dokunamayacağın bir şeye hasret kalırsın. Özlersin. Özlediğininde ruhunu okşarsın yüzünü değil.
...
Sevdiğimin yüzüne elimle dokunmaktan ziyade yaralarına elimle dokunup merhem bulmak isterim. Merhemini bulamazsamda yarasına ortak olurum. Yanarsa yanarım... donarsa donarım... Onun dokunabileceğim o kadar çok şeyi varken bedeninimi görsün gözüm? Düşündümde beni Barış'tan ölümde ayıramaz. Bedenimi ayırsada ruhumu asla!Dokunmakmı önemli? Ruha dokunmakmı? Bana sorarsanız ruha dokunabilmek derim. Hem aşkların en güzeli değilmidir yaşanamayan olanı?. Birine ben senin bedenini değilde kalbini seviyorum demek bu kadar zor olmamalı. Gerçekten diyebilmek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI ANANAS
Short StoryAnanas bizi sevmedi diye bizde ananası sevmekten vaz mı geçelim? Ben ne bana kırmızı anası verdikten sonra kaybettiğim Barış tan vazgeçtim ne de kırmızı ananası düşürdüğümde kaybettiğim Barış tan vazgeçtim.