On 9: kokuna aşığım

17 7 0
                                    

O gece Barışlarla marketten aldığımız abur cuburları yedik ve televizyon izledik. Benim yanımda giyecek kıyafetim olmadığı için Barış bana kendi kıyafetlerinden vermek için odasına götürdü. Dolabını açtı ve gri salaş bir eşofmanla düz renkli mavi bir t_shirt verdi. Kıyafetleri alıp üstüme geçirdim. Barış ın mavi t_shirt ünü kokladım. O kadar güzel kokuyorduki sanki kendi kokumu onda bulmuştum. Zaten ergenlik zamanlarımdan beri erkek kıyafetleri ve parfümleri kullanmayı severdim. Ama daha önce bu kadar güzel kokan bir şey görmemiştim. Buna koku demek bile garipti. Öyle güzeldi ki ananastan bile güzel kokuyor. Ben hala t_shirti koklarken içeriye Barış girdi.

"Nazlı." T_shirt i koklamayı bırakarak
"Ha..." Dedim.
"Sen iki saatir burada durunca merak ettim. Az önce benim t_shirt imimi kokladın? Bak eğer pisse söyle. Değiştiririz. Gerçi dün yıkamıştım."

"Yok kötü kokmuyor." Kötü kokmak mı o kadar güzel kokuyordu ki senin kokuna aşık oldum demeyi isterdim ama demedim. Barış a bakıp

"Aslında güzel kokuyor. Yani... parfümün güzelmiş söylesene ne kullanıyorsun?" Güler bir ifadeyle bana bakıp

" Bilmem parfüm kullanmıyorum."
"Ne kullanıyorsun?"
"Birşey kullanmıyorum."
"Peki demekki ben yanlış anladım."
" sence ne gibi kokuyor?" Dediği an saçımı kaşıyıp
"Bilmem. Sen gibi kokuyor." Dediğimden pişman olup elimle kafama vurmak istedim. Ama yapamazdım. Barış bana bakıp

" Nazlı sen beni mi kok... Bi dakika ben nasıl kokuyorum." Telaşlanarak Barış ın suratına baktım ve

"Sen... şey.. gibi kokuyorsun,"
" hadi söyle ne gibi?" rüzgar gibi kokuyorsun. Öyle naif öyle narin ama hırçın. Kimsenin alamadığı bir kokusun sen. Boynumu gıdıklayan bir rüzgarsın sen. Seni içime çektiğimde kendimi mutlu etmemi sağlayan bir kokusun sen. Ben senin kokuna aşığım. Demeyi çok isterdim ama bunu söylemeye cesaretim olmadı.
"Barış sen..." Dediğim sırada odaya Emre girdi. Ve
"Eee hadi gelsenize? Ne konuşuyorsunuz?" Diyince hemen atlayark
" Ha tamam geliyoruz." Dedim ve Barış Emre ve ben içeriye gittik. Bir kaç saat televizyon izledikten sonra hala kimsenin uykusu yoktu. Ben hariç. Televizyon izlerken o kadar uykuluydum ki yanımda oturan Barış ın omzuna kafamı yasladım. Ve uykuya daldım. Uyanmaya yeni yeni başlıdığımda Barış bana

"Nazlı kalk da yatağına yat. Nazlııı hadi uyan." Barış ın söylediklerini gözlerim kapalı dinlerken gözlerimi yavaş yavaş açtım ve

"Uyku" Diyip geri kapattım. Sonra Barış beni kucağına alıp kendi odasına götürdü. Bir ara gözümü açtım ve beni kucağında taşıyan Barış a baktım. Barış beni kucağından yatağına bıraktı. Yatağa yatar yatmaz nevresimlerin yeni değiştirildiğini fark ettim. Barış benim için kendi yatağını hazırlamıştı. Bu çok hoşuma gitmişti. Barış odadan dışarıya çıkarken sessizce mırıldandım
"Ananas" Barış çıkmak üzere olduğu odadan çıkmaktan vazgeçip yanıma geldi. "Ananas mı istiyorsun? Anlamadım." Dediğini duydum. Gözüm kapalı ve mıyışık bir şekilde
"Hayır ananas istemiyorum. Çünkü artık pişman olacağım şeyler yapmayacağım." Barış yatağıma oturup önce saçlarımı okşadı ve sonra
" Sen daha güzel kokuyorsun." Diye mırıldandı. Barış tam yataktan kalkıp gideceği sırada istemsiz bir şekilde ve yarı uyku haliyle Barış ın elini tuttum. Ve gerisinde uyuyakaldım. Hikayenin en güzel kısmında uyuyakaldım. Şaka gibiydi resmen. Uyandığımda hala geceydi. Telefonumdan saate  baktığımda sadece bir kaç saatlik uykuya dalmıştım. Kalkınca Barış ın yatağında olduğumu fark ettim. Ve aklıma ben Barış ın yatağındaysam Barış nerede? Sorusu geldi. Ayağa kalkım ve oturma odasına gittim. Barış kanepede dört büklüm bir şekilde uyuyordu. O an sanki Barış benim kocammış ta evlilik yıl dönümümüzü unutmuş ve bende onu odadan kovmuşum gibi hissettim. Barış uyurken onun mavi gözlerini görebilmeyi çok istedim. Ama o kadar güzel uyuyordu ki uyandırmaya kıyamadım. Zaten uyandırsam da ne diyecektim. Barış yaa gözlerin o kadar güzel ki onları görebilmek için seni uyandırdım mı diyecektim? Bunu asla yalmazdım. Asla!

Bir süre Barışın uyuduğu kanepenin yanına oturdum ve onu izledim. Arada da kumral saçlarında ellerimi gezdirdim. O kadar ipeksi ve güzeldi ki saçları onlarla oynamamak için kendimi tutamıyordum. Barış ı izlerken yan odadan sesler ve parkenin çıtırdısı kulağım a geldi. Sonrasında ışıklar açıldı. Birisi uyanmıştı ve beni burada Barış ı izlerken görmemeliydi. Hemen kanepenin yanından kalktım ve kapının arkasına saklandım. Gelen kişi Emre ymiş onu kapının arkasından izledim ve benim odama, pardon Barış ın odasına gidiyordu. Galiba odada açık bıraktığım ışığı fark etti. İyi de o odada benim olmam gerekirken ben buradaydım. Ve Emre beni göremeyice ne yapacaktı. Derken emre odamdan ayy odadan çıktı ve oturma odasına gelip Barış ı uyandırdı.
"Barış kalk Nazlı yok!" Dedi. Bu çocuk neden herşeyi böyle büyütüyordu ki? Barış hemen ayağa fırladı ve
"Emre nasıl Nazlı yok. Şaka mı bu?" Diyince Bulut ve Berkede kaktı. Ve ben hala kapının arkasındaydım. Onların çok fazla telaşlandığını görünce kapının ardından çıktım.  Bana garip garip bakarlarken

"Iıı şey sadece uyurgezerim ben." Dedim.

KIRMIZI ANANASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin