17

7.3K 394 320
                                    

Herkesin bir maskesi vardır. Kendini sakladığı, belki de koruduğu için maske takar insanlar. Tanınmak, bilinmek istemezler.

Hogwarts'ta en sık maske takanlar genelde Slytherin evinden çıkardı. Kendileri arasında fazla saklanmasalar bile dışarıda yüzlerine geçirdikleri maskeler onları tanınmaz hale getirirdi.

Şimdi maskeli balo yapılıyor olması da bir şekilde ironikti, en azından Bianca için.

Geçen gün sipariş ettiği maskesini elbisenin üzerine bıraktı ve iç çekti. Ne kadar güzel olacağını şimdiden görebiliyordu ancak kollarını sarıp dans edeceği kişi Igor olacaktı, Tom değil.

"Bianca, siyah ayakkabılarımı gördün mü?" Audrey telaşla içeri girip etrafa bakınmaya başlamıştı. "Görmedim ama bulamazsan benden ödünç alabilirsin."

"Ya sen ne yapacaksın?" Başını kaldırıp dağılmış saçlarıyla ona baktığında Bianca sırıttı, çok tatlı gözüküyordu. "Ben bu gece gri ayakkabı giyeceğim."

"Hayatımı kurtardın." Sonra kendini yatağına bıraktı. "Bu gece bana Abraxas eşlik edecek. Ailelerimiz için çok önemli, çok korkuyorum."

"Nişanlanmanızı mı istiyorlar?" Kız başını salladı, sarı bukleleri dağılmıştı. "Malfoy ailesi ve Greengrass ailesi birleşse çok mutlu olurlardı. Bu yüzden... Biz de..." Ofladı. "Öyle işte."

"Umarım mutlu olursunuz Audrey. İkiniz de iyi insanlarsınız." Bunu gerçekten hissederek söylemişti.

"Sağ ol hayatım, bakalım halledebilecek miyiz?" Sonra ayaklandı. "Nişanlanacak kadar büyümüş olmamız ne tuhaf değil mi? Bizi hala on bir yaşında gibi hatırlıyorum."

Bianca bir an durdu. Yıllar gerçekten çok hızlı geçmişti ve hiçbiri anlayamamıştı. Oysa Seçmen Şapka'nın başına değdiği ilk anı hala hatırlıyordu, sanki dün yaşanmış gibi değil miydi?

Şimdi ise nişanlanma vakitleri gelmişti. Evlilik, çalışacakları yerler ve doğacak çocuklarını düşünmeleri gereken yıllara giriş yapmışlardı. Bianca hala ailesini gururlandıracak birini bulamamıştı. Nişanlanmak için az bir zamanının kaldığını biliyordu ve bir adayla ailesine gitmezse onlar birini bulacaktı.

"Hey, neye daldın öyle?" Audrey'in yüksek sesiyle kendine gelip arkadaşına döndü. Yüzünde maskesinin bir parçası olan gülümsemesi vardı. "Ne kadar hızlı büyüdüğümüzü düşünüyordum."

Sarışın kız iç çekti. "Haklısın. Mezun olmamıza az kaldı."

"Ay deme öyle! Daha çok var, henüz kasımdayız." Panikle söylemişti bunları. Henüz Hogwarts'taki hayatının biteceği gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordu.

"Hazırlanmaya başlamak için erken mi sence?" Bianca duvardaki saate baktı. Balo akşam sekizde başlayacaktı ve saat altıydı. "Evet, biraz erken sanki. Yediyi bekle." dedi.

"Çok heyecanlı! Sen heyecanlı değil misin? Igor'la gidiyorsun sonuçta. İnanılmaz yakışıklı."

"Evet, öyle ama... Bilmiyorum balolar pek benlik değil." Yalandı. Igor ona nazik davranıyor, ilgisini belli ediyor olsa da Tom'un kendisini saran gücüne sahip değildi.

Yine de Charlus'un dediklerine kulak verip sevgisini hak eden biriyle olmayı deneyecekti. Ve bu kişi Igor olabilirdi.

Audrey hala odada ayakkabısını ararken Bianca ortak salona indi ve kuzenlerinin arasına katıldı. Marsius ve Orion patlamalı pişti oynarken Regulus, Dorea'ya şikayetlerini aktarmakla meşguldü. "Bir gün çocuğumun adını ne koyacağımı bilmiyorum. Galakside yıldız ismi kalmadı!"

𝐊𝐀𝐑𝐀𝐍𝐋𝐈𝐊 𝐌𝐄𝐋𝐄𝐙「ᴛᴏᴍ ᴍ. ʀɪᴅᴅʟᴇ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin