10

574 51 65
                                    


"sadece, dikkatimi biraz fazla çektin kedi."

kurduğu cümleden sonra ayaklanırken dudaklarımı iki yana kıvırdım. sırtını arabanın açık kapısına yaslarken kollarını birbirine sardı ve başını hafif eğip kısa bir süre yüzümü inceledi.

"rusyadan gelmiştin değil mi?" dediğinde utanır gibi yapıp bakışlarımı yere indirdim ve başımı olumluca salladım.

"kaç yaşındasın?"

"aynı yaştayız." diye yanıtladım onu. tek kaşını havalandırırken "ben on sekiz yaşında değilim." dedi.

sesli bir şekilde gülüp önüme düşürdüğüm kafamı dikleştirip direkt gözlerinin içine baktım. "bak, yaşımı biliyormuşsun."

kalın dudakları hafifçe aralandığında kahverengi gözlerinden geçen şaşkınlığı yakaladım. fark etmemişti bile.

"beni yakaladın." deyip başını aşağı yukarı salladı ve bakışlarıyla beni tebrik etti.

"oynadığın oyuna düşer miyim sanıyorsun?" deyip ayaklandım. önünde dikildiğimde bana herhangi bir cevap vermedi ve devam etmemi bekledi. "ordan bakınca salak gibi mi duruyorum?"

baş parmağının iç kısmıyla burnunun dışına bir kaç kez vurduğunda başını biraz eğdi ve "evet." diye mırıldandı. ardından ekledi. "çünkü az önce beni kandırdığını ve bundan sonra da kandırabileceğini düşünüyorsun."

pekala, sanırım yüz ifadesine kadar her şeyi isteyerek gerçekleştirmişti. yani tamamen roldü. chaeyoung'un onun hakkında söyledikleri tekrar tekrar aklıma getirdim. bu konuşmayı bir an önce bitirmem gerekiyordu.

"onu burada arıyor olman saçmalık."

sinirle soluduğumda kapıya yasladığı sırtını dikleştirdi ve kapıyı kapatırken "aynı park chaeyoung'dan bekleneceği gibi. her şeyi anında yabancının tekine anlatmış." dedi.

"ben onun kuzeniyim."

bakışları keskin bir şekilde üzerime dönerken konuştu. "bana hala bir yabancısın."

"umrumda değil tamam mı? ruby jane mi her kimi arıyorsan ara ama beni bunun dışında tut."

dediğim şeyle bir açığımı yakalamış gibi parmaklarını şıklatıp 'ha!' diye bir ses çıkardı. "ismini söylememiştim."

bu dediği şey beni gerçekten şaşkına uğratırken "sen aptal mısın? okulda adım attığım her yerde bu isim yankılanıyor senin söylemene gerek var mı sence?"

ellerini pantolonun cebine zorla sokarken omuzlarını biraz hareket ettirdi ve gözlerini gökyüzüne dikti. "ordan bakınca salak gibi mi duruyorum?" diyerek beni tekrar ettiğinde ellerim saçlarıma gitti.

"hayır. bakınca salak gibi durmadığın için bu yaptığın saçma sapan şeylere bu kadar şaşırıyorum ya. mantıklı ol. birini öldürüyor. ve ülkeden elini kolunu sallayarak çıkacak kadar eli uzun biri. sence buraya geldiği anda öldürüleceğini bilmez mi? bunu biri ona söylemez mi? bu kadar dikkatsiz mi davranır?"

moonlight || jenkai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin