tek kelime dahi etmedim. edemedim. kan damlaları onun bedenine çok yakışıyordu. yine de hiçbir şey demedim.ellerime yere yaslayıp ayaklandığımda "seni bu kadar bekleten neydi? az daha nefessiz kalıp gidiyordum." diye söyledim. güzel ve olumlu düşüncelerimi ondan sakladım.
"duygusuz değilim. canım istediğinde birini öldürmüyorum."
verdiği cevap yüzümde alaylı bir sırıtış oluştururken kolları arasındaki adamın yere düşmesine izin verdi. yerdeki bedenin üzerinden bir adım atıp onun yakınında durduğumda "duygular mı?" diye sordum. ardından elimi kaldırıp iki parmağımla göğsüne vurduğumda "duygular öldürür." dedim.
ifadesiz suratını korudu. "duygular bizi hayatta tutan şeydir. birine duyduğun sevgi, hatta nefret bile. tüm bunlar uğruna yaşarsın." hafif üzerime eğildi. "bir intikam uğruna ölmeme yemini edersin."
üzerime eğildiğinde bedenimi biraz geri çektim. hamlemle yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdığında daha da gerilememi engellemek için elini sırtıma koydu ve baskı uygulayarak göğüslerimizi birleştirdi. "duygular her şeyden önce gelir kedi. bunu sana öğreteceğim."
çatılan kaşlarımı anlamsızca havalandırdım. üstü kapalı tehditi kalp atışlarımı istemsizce hızlandırırken gözlerini ifadesiz tutmaya çalıştığım yüzümden çekmedi. "biliyor musun kim jongin?" dediğimde dudaklarını kıvırıp devam etmem içim gözlerini yavaşça kırptı. "bir daha bana kedi dersen o kıçını tekmeleyeceğim."
konuştuktan hemen sonra bedenimi ondan kurtardım. cevap vermeden başını başka yöne çevirdiğinde omuzlarımdan kayan hırkamı düzelttim ve bir kaç adım atıp sokağı döndüm.
yerde yatan adamları es geçip direkt jisoo'ya ve onun yanına diz çökmüş jungkook'a baktım. yanlarına giderken sehun'un kenarda sıkıştırdığı kişi dikkatimi çekti.
dış görünüşüyle diğerlerinin yanında resmen parlarken patlayan kaşından akan kan yüzünün güzelliğine leke sürmüştü.
hemen arkamdan gelen adama kan damlaları bu kadar yakışırken onda oldukça çirkin durmuştu.
kuzenimin yanında diz çöktüğümde jisoo'nun kanayan bacağını gördüm. iyi misin ya da acıyor mu gibi saçma sapan bir soru sormadım. "bez parçası falan yok mu? yaranın üstünü kapatalım."
herkes boş bi suratla yüzüme baktığında ceketimi kollarımdan sıyırdım. onu bağlamayı düşünürken benim olmadığı aklıma geldiğinde duraksadım ve ceketi kenara bıraktım. kısaca etrafa bakıp bir şey bulamadığımda üzerimdeki penye atleti üstümden hızlıca sıyırdım. soğuk hava tenime değdiğinde hafifçe irkildim ve atleti sıkıca bacağına bağladım.
"az da olsa kan kaybını durduracaktır."
konuştuğum sırada üzerimde dolaşan bakışlara istinaden omuzlarıma bir ceket bırakıldığında jongin'in yüzünü yüzümün hemen yanında gördüm.
ceketi kollarımdan geçirdiğim sırada "iki oldu." diye mırıldandı ve ayaklandı.
"ne oldu tam olarak?"
jongin'in ayaklanırken yönelttiği soruya jimin cevap verdi.
"sıkıştırmışlar adamı. tehdit falan etmişler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight || jenkai
Fanfiction"o günle birlikte on dört. tam olarak on dört kişiyi öldürdüm, jongin. sadece sen ölme diye."