elimdeki yarı dolu bira şişesini başıma diktim. gözlerimin üzerine çöken ağırlığı umursamadan karşımdaki güzel manzaraya baktım.yüzüme vuran güneş beni rahatsız etmedi. tam tersine gözleni yumdum ve çenemi dikleştirerek daha da denk getirdim yüzümü.
"dün gece buradaydık. jongin buraya getirdi beni."
chaeyoung yandan bi bakış atarken "tüh, özel bir yer olduğunu söylemiştim halbuki." diye mırıldandı.
"o da böyle söylemişti. burayı sizin için ayrıcalıklı kılan ne?"
aklıma takılan soruyu ona yönelttiğimde derin bir nefes aldı ve ellerinden destek alarak bedenini geriye yasladı.
"bir şeylerden ne zaman kaçmak istesek buraya geliriz. öyle çok kişi bilmez burayı. sanırım bizimkiler sadece. daha önce denk gelmedim birine."
biraz duraksadı ve düşündü. "arkadaşlığımız ne zaman sarsıldı gibi hissetsek burada toplanırız. aramızı düzeltiriz ve öyle döneriz kasabaya. burada tonla anımız var."
bakışlarım durgunlaştı. düşünmek için zihnimi değil cümlelerimi kullandım bu sefer.
"sizin için gerçekten özel bir yermiş. beni neden buraya getirdiniz? beni neden buna dahil ettiniz?"
uçurumdan aşağıya uzattığı ayaklarını toparladığında benden yana döndü.
"çünkü sen artık bizden birisin ve ben arkadaşlığımızın sarsıldığını hissediyorum."
bu dudaklarıma bir gülümseme kondurmama sebep oldu. ona karşı neden öfkeli değildim? neden kırgın değildim?
"chae bak," deyip konuşmaya başlayacağım sırada ileriden gelen bir araba sesi duyuldu.
tanıdık siyah araba biraz ileride, chaeyoung'un arabasının yanında durduğunda jungkook ve sehun arabadan indi.
bakışlarım onlara döndüğünde bir kaç saniye sonra bir diğer araba daha orada yerini aldı ve jimin ile chanyeol'un yüzlerini gördüm.
ve bir araba daha. bu sefer ki kızlar mıydı?
öyleydi.
ayağa kalktığımızda chaeyoung "burada ne işiniz var?" diye sordu. chanyeol onun sorusunu görmezden gelip yanımıza adımlarken "üzerindekiler jongin'in değil mi?" diye sordu.
"bu tişört ve şorttan yeryüzünde sadece bir tane yok." diye söylendiğimde bir kaç saniye içerisinde hepsi yanımdan geçip uçurum kenarına yerleşmişti bile. tırnaklarım avucuma batarken korkuyla döndüm arkamı. korkmamın sebebini anlayamadım.
bir uçtan onların sırtına bakmata başladığımda jungkook ve sehun'un arasındaki tek kişilik boşlukta takılı kaldım.
neden mutluydum?
neden tam şu an mutluluktan bağırıp çağırmak istiyordum?
neden böyle hissediyordum.
chaeyoung hafifçe yana dönüp bana gülümsediğinde başını hafif yana yatırdı ve beni oraya çağırdı.
bense bana ayrılan yere oturdum.
"bildiğimizi seninle paylaşmalıydık."
hemen yanımda oturan sehun, konuşup açıklama yaptığında bakışlarımı dizlerime indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight || jenkai
Fanfiction"o günle birlikte on dört. tam olarak on dört kişiyi öldürdüm, jongin. sadece sen ölme diye."