o gün jongin'in beni odada bırakıp gitmesi üzerinden iki gün geçmişti. ilk karşılaşmamızda ikimiz de birbirimize anlamsız bir bakış atıp geçtiğimizde gün boyunca onu bir daha görmemiştim.hareketlerini ve dediği şeyleri sorgulamaya sonuna kadar devam ederken ertesi gün akşam evimize geldiğinde beni bir köşeye çekmiş benimle sadece iyi anlaşmak istediğini, tartışmaya girmeden ikili diyaloga girebilmek istediğini falan söylemişti.
henüz düşünüp aklımda bir şeyleri tartamadan dudaklarım aralanıp onu onayladığındaysa boş vermiştim.
ona karşı beslediğim sevginin birlikte geçirdiğimiz bir kaç saatte büyüyeceği falan yoktu.
şu ansa her cumartesi sabahı gerçekleştirdikleri şu klişelerini yapıp saat altıdan eve doluşmuşlardı.
uykumu alamamış olmanın etkisinden dolayı oldukça sinirlenip onlara olunsuz bir kaç cümle sarfettikten sonra aralarına katılmadan oturma odasında oturmuştum. ve mutfaktan gelen gülme sesleri sinirimi bozmaya çoktan başlamıştı.
gözlerimi sağda solda gezdirip daha fazla dayanamadığımda ayaklandım ve su içme ayağına mutfağa girdim.
içeriye adımımı atmamla jungkook "jennie var." diye atladığında hala çatık olan kaşlarımla "ne?" diye sordum.
gözler üzerime döndüğünde chanyeol "sen sinirinden dolayı hani bugün bizimle muhattap olmayacaktın, niye geldin?" dediğinde sinirim katlandı. chaeyoung onun başına bir tane vurduğunda "özür dilerim kendi evimdeki, kendi mutfağımda bulunduğum için." diye söylendim.
göz devirip dolaptan aldığım bardağa su doldurdum. bardağı bir hucumla ağzıma diktiğimde su çenemden akmış, tişörtümü ıslatmıştı.
elimin tersiyle çenemi temizlediğimde beni izleyen jongin'e döndüm. başımı 'ne?' dercesine iki yana salladım. o ise "aslında olabilir." demekle yetinmişti.
"ne olabilir?"
sorduğum soruyla gülümsedi. "bu akşam babamı temsilen bir etkinliğe katılacağım."
ilk cümlesini duyduğumda elimdeki bardağı tezgaha bıraktım ve "hayır." dedim. permalı oturduğu sandalyede daha da yayılıp güldüğünde "sinirli olduğun için böyle diyorsun." dedi. gözlerimi kısıp bakışlarımı yüzüne çıkardığımda "çocuk muyum ben?" diye kestirip atmaya çalıştım.
gerçekten bugün ters tarafımdan kalkmıştım ve asla katlanamazdım. daha sonrası için olsaydı belki kabul edebilirdim.
"çocuk olmasan bir saat önceki tartışma yaşanır mıydı sence?"
chanyeol yine atladığında ve benimle uğraşmaya ısrarla devam ettiğinde tırnaklarım avucuma saplanı. onun iğrenç bağırışlarıyla uyandığım için ona yeterince sinirliydim. "bak, küfür ederim." dediğimde suratını buruşturdu ve "ağzına yakışmıyor." dedi.
"siktir git, chanyeol." diye mırıldandığımda kendi kendine abartılı bir tepki verdi ama kimse oralı olması bile. chaeyoung oturduğu yerden sıyrılıp yanıma geldiğinde "evet jennie jongin'e eşlik ediyor olduğuna göre bir problemimiz kalmadı." dedi ve kolunu omzuma attı.
"hayır." dediğimde jimin "boş naz yapıyorsun şu an." dedi.
aklıma gelen tüm bahaneleri teker teker sıraladığımda hepsine bir çözüm yolu sunuldu. en son "elbisem yok." dediğimde chaeyoung kulağımın dibinde sesli bir kahkaha attı. "elbiseden çok ne var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight || jenkai
Fanfiction"o günle birlikte on dört. tam olarak on dört kişiyi öldürdüm, jongin. sadece sen ölme diye."