başımı sertçe arkamdaki araba koltuğuna vurduğumda derim bir nefes aldım. yanı başımda arabayı süren Joy sürekli beni kontrol ederken bu geceki kurbanımın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu, biliyordum.girdiğimiz sokaklarda artık binalar yerine sık ağaçlar görünmeye başladığında arabanın arka tarafında bir köşeye korkuyla sinmiş kıza baktım.
onu oradan çıkarmadan önce yerini bildiğim güvenlik odasında kayıtları silmiş ve kameraları devre dışı bırakmıştım. kızın bedenini zar zor kaldırdığımda kendimizi evden dışarı atmış, girdiğimiz ilk sokakta bizi alması için Joy'u aramıştım.
"korkuyor. etraftan dolayı." diye fısıldadığımda Joy "ne döndüğünü bilmiyorum ama elimden hiçbir şey gelmez Jennie, tamam mı? ikizine bir şey olmaması için orada kalmak zorundayız." dedi. ardından "yetiştik zaten." diye ekleyip arabayı ileriden sağa çevirdi ve bir yokuş inip ağaçların arasında saklanmış evin önünde park etti.
yüzüme düşen saçlarımı elimin tersiyle geriye attığımda arka kapıya yöneldim ve kızın tarafından kapıyı açtım.
bedenini geri kaçırdığında önünde diz çöktüm ve ellerimi iki yana kaldırdım. "benden korkma. sadece sana yardım etmek istiyorum."
gözleri dolduğunda "bana yardım edemezsin. ben o pisliğin içine çoktan battım." diye fısıldadı. dediği şeye istinaden dudaklarımı iki yana kıvırdığımda benim de gözlerim doldu. "ama sen kendine edebilirsin. hiç battığın o pislikten kurtulmayı denedin mi?"
ve bulunduğum şu duruma baktım. henüz 19 yaşıma girmemiştim bile. karşımdaki kız benden en fazla dört yaş falan küçükken sanki ondan çok daha büyükmüşüm gibi sarf ettiğim cümlelere baktım.
saçma geldi. güldüm.
elimi öne doğru uzattığımda bir kaç saniye gözlerini yumdu. araladığında ise daha kararlı bakışlar görmek içimde bir rahatlama oluşturdu.
hayattan kopardığım onca kişiye karşı, en azından birilerini hayata kazandırabilirdim değil mi?
elimi tutup arabadan indiğinde ayaklandım ve neredeyse omzumu geçen bedenine eşlik ederek kapısı açık bizi bekleyen eve doğru yürüdüm.
içeriye girdiğimizde dışarısının ne kadar soğuk olduğunu fark ettim. sabahtan beri dışarıda olduğumdan olsa gerek bedenim uyuşmuş ve gittikçe soğuyan havayı hissetmemişti.
Jinyoung ilerideki odadan başını çıkardığında anlamsız bir şekilde yanımdaki kıza baktı. "sıcak su var mı?" dediğimde gözleriyle beni onayladı ve ilerideki bir odayı işaret etti. ona teşekkür edip yanımdaki çekingen kızı odaya kadar götürdüm.
yatağın üzerine oturmasını söylediğimde dediğimi yapmadı. kirli kıyafetlerinden çekiniyordu sanırım. dolabı araladığımda karşıma bir kaç parça düz tişört çıktı. çekmeceleri kurcalayıp gerekli her şeyi çıkardığımda yatağın üzerine bıraktım.
odanın içerisindeki duşa girip suyu ayarladığımda ona lazım olabileceğini düşündüğüm her şeyi göz önüne koydum.
sadece bir tişörtle üşüyeceğini düşündüğümden odaya bakındığımda kenardaki tanıdık ceketi gördüm. bunu daha önce jinyoung'un üzerinde görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight || jenkai
Fanfiction"o günle birlikte on dört. tam olarak on dört kişiyi öldürdüm, jongin. sadece sen ölme diye."