"Geçen Cuma söylemiştik, bu hafta salonu kullanamayacağız çünkü il voleybol maçları okulumuzda yapılacak. İlk dersin ortasına doğru gelecekler. İsterseniz top alıp bahçeye çıkarsınız, isterseniz tribünlerde oturup maçı izlersiniz."
Beden dersimizi hocanın söylediği üzere bu hafta yapmayacaktık. Pis yelloz kızlar gelip minicik şortlarıyla okulumuzda maç yapacaktı. Teneffüste isteyen gidip izleyebiliyordu ki sorun buydu işte. Ne demek Natsu ve minicik şortlu kızları izleme eylemi?
11/B sınıfı bir kaç metre ötemizden sıra olmuştu. Bizim sınıfta öyleydi ve beden hocamızı dinliyorduk. Hocalarımız farklı olsa da duyuru yapıldığı vakit tek hoca iki sınıfa da hitap ediyordu.
"Takımlar gelene kadar küçük bir yarışma yapmayı düşünüyorum. Böylelikle ısınmış olursunuz. Katılmak istemeyenler trübünlere geçebilir."
"Nasıl bir yarışma hocam?" diye atladı Jellal. "Ödül falan var mı?"
"Ne ödülü evladım ya?" diye konuştu sabırla hoca. Bu hocanın bir haftalık tatile ihtiyacı vardı, çünkü bir beden öğretmeninde olması gerekenden daha fazla stresli ve sinirliydi. "Koşu yarışı. Ama hızlı koşu değil, dayanıklılık koşusu. Aynı tempoda salon boyunca koşacaksınız. Yorulan yarıştan çekilecek. En sona kalan birinci olacak. İstemezseniz haftaya yaparız."
"Hocam," dedi Sting. Bulunduğum sırada başımı ileriye doğru uzattım ve bir adım öne çıkmış Sting'e baktım. "Bana göre yarışabiliriz fakat arkadaşlar kaybetme korkusuyla geri çekilmek isterse bir şey diyemem."
"Peh," diye atladı Natsu. "Biz mi korkacakmışız? Pabucunu yala Sting Bey."
"Kim neyi yalıyor görürüz birazdan."
Hoca boynunda putlaşmış olan düdüğünü dudaklarına götürüp sertçe çaldığında kaşları sertçe çatılmıştı. "Sting," diye ikaz etti. "Düzgün konuş."
"Hocam ben avucunu yalar anlamında demiştim. Siz ne anladınız ki?"
Masum çocuk tavırlarına büründüğünde neredeyse herkesten kıkırtılar yükseliyordu. Tabii ki de fesat anlamda demişti çünkü o Sting'di. Hocanın yüzü kırmızı kesilmişti.
"Yarışmayacaklar," diye sesini yükseltti. "trübüne geçin! Yarışmak isteyenler de sıraya geçsin! Düdük çaldığımda başlayacaksınız!"
Çoğunlukla kızlar olmak üzere iki sınıfın yarısı trübünlere doğru ilerlemeye başladı. Tek sırada kalan kızlardan bir kaçıydım ben de. Kaç senedir sabahları kalkıp sahilde koşan kızdım ben, yapabilirdim.
"Sağa dön," diye emir verdi hoca. Robota benzer adımlarımı sağa çevirdim. "Başla."
Tek sıra halinde koşmaya başladığımızda kimseden şikayete dair bir ses çıkmıyordu. Düşük tempolu koşu şimdilik güzel geçeceğe benziyordu.
"Kızlar," dedi. Sting'e ait olduğunu bildiğim ses. "Siz şöyle trübüne doğru çekilin de fazlalık yapmayın, ha?"
"Önden buyur," diye sesimi yükselttim duyabilsin diye. Nefesimi ona laf yetiştirmekle tüketmemem lazımdı. Ama cevap vermeden duramazdım bu lafa.
Koşu sırasında turlar atmaya başladığımız vakit zihnimi durgunlaştırmaya çalışıyordum. Kaç gündür kafamda Minerva dolanıp duruyordu ve neredeyse bazı işlere olan konsantremi kaybetmiştim. Ders dinlerken, biriyle sohbet ederken, müzik dinlerken, televizyon izlerken sürekli olarak sonraki adımları düşünüp duruyordum. Gözlerim sürekli olarak dalıyordu ve bunu hemen hemen herkes fark etmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My New Life -Nalu (TAMAMLANDI)
FanfictionLucy Heartfilia; Zengin, ukala, şımarık, uslanmaz ama bir o kadar güzel bir veliahttır. Peki ya birgün inanılmaz derecede zahmetsiz geçen hayatı birden bozulursa, hiç bilmediği bu hayatta Lucy uğruna hayatını vereceği parası olmadan nasıl yaşacak? Ş...