Güneş ışıkları henüz gökyüzündeki yerini almamışken sahile ulaştım. En yakın banka su şişesini ve Plue'nun tasmasını bırakırken bir yandan da uzun zamandır solumadığım deniz havasını içime çekiyordum. Kulaklıklarımı takıp rastgele bir müzik açarken hırkamın fermuarını yarıya kadar indirdim. Bacağımı banka koyup bir kaç küçük esneme haraketi yaptıktan sonra sahil boyunca tempolu bir şekilde koşmaya başladım. Plue yanımda bana ayak uydurarak ilerlerken ben ise kulağıma fısıldanan şarkıyı içten içe tekrarlıyordum.
Sahilde koşu yapmak en büyük zevklerimden biriydi. Hele kimsenin olmadığı ve güneşin henüz doğmadığı saatlerde. Sessizlik içeren koşum genelde her şeyi tekrar tekrar gözden geçirmeme yardımcı olurdu. Bugün ki koşumda ise aklıma gelen tek şey dün olanlardı. Boğazıma dayanan bıçak, attığım yumruk, ettiğim küfürler, Natsu'ya dediğim son sözler... O sözlerden sonra herkesin gözlerinin üstümde olduğunu umursamayarak hızlı adımlarla eve gitmiştim. Akşam saat on buçuğa doğruda Erza kapımı çalmış elindeki birkaç bavulla içeriye girmişti. Bana sorduğu soruları yanıtlamamdan sonra ona odasını göstermiş ve hızlıca kendi odama girmiştim. Erza'nın benim evimde yaşaması ise beni gerçektende çok büyük sorunlardan kurtarmıştı. Çünkü böyle yaşayamazdım. Hem doğru düzgün yemek yemiyordum, hem de evi bok götürüyordu.
Karşıdan gelen tanıdık yüzle gözlerimi hemen ondan aldım ve görmemiş gibi davranmaya başladım. Görüş açımdan çıktıktan sonra "Ay götüm." diye mırıldandım. Yan tarafımdan aniden "N'olmuş götüne?" diye bir ses geldi. Sesten irkilip tempolu koşumu durdururken bir kaç adım ötemde duran Sting'e baktım.
"Ben senin arkandan gelirken baktım. Bir şey yoktu yani. Gayet hoştu."
Ağzım hafiften aralanırken "Git işine." dedim. Tempolu koşuma kaldığım yerden devam ederken oda benim yanımdan ilerlemeye başladı.
"Lisanna'ya neden bulaşıyorsun?"
Sorduğu soruya müziğin sesini son sese alarak vermiştim. Kulak zarlarım patlayacak gibi olsa da sesini kısmama kararımı çoktan almıştım. Sabah koşumu gereksiz insanların gereksiz cümleleriyle mahvedemezdim.
Koşarken ona yakın olan sol tarafımdaki kulaklığı çekti ve "Natsu benimle konuşmana izin vermiyor mu yoksa?" dedi.
Gözlerimi ona çevirmeden diğer kulaklığımıda çıkardım. "Yasaklar beni bağlamaz." dedim duygusuz bir şekilde. Kulaklığımı ensemden sarkıttım ve gözlerimi ona çevirme gereği duymadan ilerlemeye devam ettim.
"Ha şöyle... Ama konuşmamız için oturmamız lazım. Oturalım."
"Hayır."
"Oturalım dedim."
"Hayır dedim."
"İstediğimi alırım."
"İstemediğimi yapmam."
Ayağıma takılan bir engelle diz üstü yere düştüm. Dizlerimden tüm vücuduma küçük bir acı yayılırken hafifçe inledim.
"Sana oturmalıyız demiştim. Baksana dizine, parçalanmış. Ay yazık!"
Yanımdaki Plue birden havlayıp Sting'i ısıracağını belli eden birkaç hırıltı çıkardı. Tam Sting'e doğru yönelmişti ki "Plue tamam." dedim düz bir sesle. Söylediklerimden sonra ısırmayacağına emindim ama Plue hala hırıldayıp mavi gözleriyle Sting'i süzüyordu.
Ellerimi yerden aldım ve başımı kaldırarak ona baktım. Yerden destek alarak ayağa kalktım ve dizlerimi ikinci plana atarak Sting'e döndüm. Elimi hızla havaya kaldırdım ve yüzüne tokat atmak için rotasını çizdim. Elimin yüzüne değmesine çok az kalmışken bileğimden tuttu ve sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My New Life -Nalu (TAMAMLANDI)
FanficLucy Heartfilia; Zengin, ukala, şımarık, uslanmaz ama bir o kadar güzel bir veliahttır. Peki ya birgün inanılmaz derecede zahmetsiz geçen hayatı birden bozulursa, hiç bilmediği bu hayatta Lucy uğruna hayatını vereceği parası olmadan nasıl yaşacak? Ş...