Bölüm|40

489 49 382
                                    

"18'indeki küçük kadınım, baksana bi'."

Sıkıcı bir matematik dersi esnasında hafifçe arkamı döndüm ve Natsu'ya baktım. Bana ismim haricinde her şekilde sesleniyordu. Bazen o kadar etkileniyordum ki bana söylediklerinden... 18'indeki küçük kadınım mesela. Gelde ölme.

"Efendim Adi Ejderhacık?"

"Lavaboya diye çıkıp spor salonuna gideceğim. Bundan sonra ki dersimiz beden ve on beş dakika falan kaldı. Peşimden sen de gel."

Gizli planını fısıltıyla söylerken gayet keyifli görünüyordu.

"Tamam git. Üç dört dakika sonra gelirim ben de."

Çok geçmeden Natsu lavabo mazeretiyle sınıftan çıkmış, söylediği plan üzere spor salonuna gitmişti. Onun sınıftan çıkışının bir kaç dakika sonrasında çantamı alıp sınıftan çıkmak için ayaklanmıştım. Hoca ilk önce çantamla ne yapacağımı sorgulasada bir kaç kaş gözle dişi olma gücümü kullanmıştım. Hem cinsim olan hoca çantamla sınıftan çıkmama izin verince hiç zaman geçmeden spor salonuna inmiştim. Çoktan üzerini giyinmiş ve eline basket topu almış Natsu'yu görünce hafifçe gülümsedim. Kolsuz bir basketçi atletinin altında uzun bacaklarını saran ve dizinin üzerinde biten gri bir şort giyinmişti. Şu aralar fiziksel olarak değişmedeydi. Acayip kas çalışıyordu.

"Ne yapacağız?" diye sordum beni fark etmesini sağlayarak.

"Basket oynayacağız."

"Üzerimi değiştirip geliyorum."

"Ben değiştireyim mi?"

Altında bir sürü anlam barındıran sırıtışını yüzünde misafir edince gözlerimi devirdim. En son yakınlaştığımızda bu durumu annesi dahil öğrenmeyen kalmamıştı. Ah, o da ayrı bir sorundu ya zaten. O kadın beni, ben ise onu sevmemiştim. Natsu'ya bebek muamelesi yapması hoş değildi. O koskocaman Natsu Dragneel'di. Annesinin gözünde hala bir çocuk olabilirdi fakat Natsu onun yanında cidden değişiyordu. Bunu gözlerimle görmüştüm. Annesini görünce süt dökmüş kediye benziyordu. Ana kuzusunun tekiydi ve eğer ileride onunla bir geleceğimiz olursa oldukça sıkıntı çekebileceğimi düşündüğüm bir konuydu. O annesiyse ben de onun Narsist Prenses'iydim.

"Salak mısın Natsu? Bekle iki dakika üzerimi değiştirip geliyorum."

"Eğer iki dakika içerisinde gelmezsen sana bir şey olduğunu düşüncesiyle soyunma odasına gelebilirim. Umarım iki dakikayı geçersin ve ben geldiğimde çıplak olursun. Çok amin Allah'ım."

Sabırla gülüp soyunma odasına ilerledim ve bir çırpıda üzerimdekileri çıkartıp beyaz bir kapüşonlu tişört altına siyah tayt giyindim. Eşyalarımı gelişine bırakıp salona döndüğümde Natsu'nun potaya bastığı smaç ile dudaklarımı büzdüm. Yakışıklıydı, kaslıydı, atletikti, çekiciydi, seksiydi, çevikti, zengindi, beni seviyordu... Potansiyel koca adayıydı. Bence evlenmeliydik.

Beni fark edince kısa süre beni süzdü daha sonra alt dudağını üzgünmüşçesine sarkıttı. "Eğer on üç saniye daha gecikseydin soyunma odasına geliyordum. Üzdün."

"Saydın mı birde?" dedim kıkırdayıp yanına ulaşırken. Omuz silkip basket topunu bir iki kere yere sektirdi ve potaya doğru salladı. Çemberden geçen top bir kaç metre uzağa düşerken Natsu hemen topu kavradı.

"Ben basket oynayamam, tırnaklarım kırılıyor."

"Bunları aştın sanıyordum?" Sesindeki bariz alay tüm hücrelerimi sinir denen o hisle kuşatırken gözlerimi devirdim. Tamam, artık her saat bakım yapmıyordum ama yine de ihtiyacım olan şeyler vardı. Tırnaklarım bir ihtiyaçtı mesela, beni güzel gösteriyordu.

My New Life -Nalu (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin