Bölüm|32

583 47 304
                                    

"Saat kaç oldu?!" diye bağırdı Natsu salonumun ortasında. "Bu kız nerede?!"

"Ya Natsu çok şey etme ya." Bana attığı bakış sonrası cümlemin sonlarına doğru sesim kısılmıştı. Henüz eve geleli yarım saat bile olmamıştı fakat saat bir hayli geçti. Sherria benim odamda uyuyordu. Arda ise biz geldiğimizde tek başına televizyon izliyordu. Erza'ysa... Hala evde değildi.

"Ben ona gitme demiştim." dedi Arda. O da sinirliydi en az Natsu kadar. Natsu sinirle yüzünü sıvazladı ve derin bir nefes çekti ciğerlerine.

"Yanında Jellal var. Merak etme bir şey olmaz."

Saatler önce Natsu'yla oldukça iyiydik. Şuan ise bana bile kızacak gibi görünüyordu.

"Şu çocuğa nasıl oluyorda güveniyorsun ya?!"

"İnsan sevdiğinin kötülüğünü istemez."

Bana baktı derin anlamlar içeren bakışlarla. Sonra ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.

"Ben eve geçiyorum. Duş alıp yatacağım. Madem çok güveniyorsun Jellal'e, tamam o zaman. Sorumluluk tamamen senin üzerinde."

Sinirle salonun kapısını çarptı ve çıktı odadan. Salonda yalnız kalmıştık Arda'yla.

"O çocuktan nefret ediyorum." dedi Arda birden. "Şerefsizin teki. Ayrıca Erza'yı bu kadar üzdüğünü bile bile niye ona bu kadar yaklaşıyor ki?"

"Çünkü seviyor," dedim cılız bir sesle.

"Onu diyorum ya işte," diyerek ayağa kalktı. Salonun kapısına ilerlemeye başladı. "Eğer dediğin gibi seviyorsa," Kapıdan çıkmadan önce bir bakış attı bana. "Erza'yı rahat bırakmalı. Erza için..."

Arda'da salondan çıkıp salon kapısını kapatınca arkasından bakakaldım öyle. "Vö vö vö!" diyerek garip bir taklit sesi çıkardım. Jellal! Erza'yı! Seviyordu! Nokta!

Koltukta uzandım ve elimi enseme atarak tavanı izlemeye başladım. Aklıma Natsu'yla baş başa geçirdiğim bu beş gün düştü birden. Kalbim hızlanırken yüzümde ise engellenmesi imkansız bir gülümseme oluştu.

Natsu Dragneel, bana seni seviyorum demişti!

Bana!

Lucy Heartfilia'ya!

Narsist Prenses'ine!

'Ağzından öyle bir şey çıkmadı.'

Ah evet! Bana öyle bir şey dememişti! Ama bir saniye... İma etmişti değil mi? Ondan bir sır istediğimde bir kızı sevdiğini söylemişti. Beni seviyordu, kesindi artık. Fakat ağzından henüz 'seni seviyorum' gibi bir şey çıkmamıştı. Ki öyle bir şey dediği gün büyük ihtimalle sevgili olduğumuz gün olacaktı. Hadi ama! O bana 'seni seviyorum' desin, dudaklarına yapışmayan en adi şerefsizdir!

Elim telefonuma gitti. Adi Ejderhacık yazısını görür görmez bir mesaj yazdım kutucuğa.

"Uyudun mu?"

Ama mesajı göndermedim. Bu mesaj 'birlikte uyuyalım mı' demekti. Ki biz beş gün boyunca birlikte uyuyorduk. Benden sıkılma ihtimali vardı, her ne kadar ben sıkılamayacak kadar mükemmel biri olsamda. Güvenemiyordum, Natsu Dragneel'di o.

Mesajı sildim hemen. Telefonumu kapatıp sehpaya koydum. Gözlerim yerdeki halıya takıldığında ise bir kere daha geceye yaşlar hediye etmek istemişti gözlerim. Plue'm artık yoktu. Gitmişti. O sürtük karı yüzünden gitmişti işte. Ve benim o kadından intikam almak için bir fikrim yoktu henüz. Ne yapsam ona bu kadar ağır gelirdi ki? Ona nasıl benim yaşattığım acıyı yaşatabilirdim ki?

My New Life -Nalu (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin