Saat 6:00'ı gösterirken gözlerimi, yabancısı olduğum toz pembe nevresim takımı olan yatakta açtım. Nerede olduğumu kavramam on saniyemi almıştı fakat yaşananları hatırlayınca öfkeyle iç geçirmeden edemedim. Plue, tek kişilik yataklara göre büyük olan yatağımda ayak ucuma doğru kıvrılmış uyuyordu. Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve ellerimden destek alarak yataktan kalktım. Birkaç adım atıp küçük odanın kapısına geldiğimde uyanmamın vermiş olduğu uyuşuklukla kapıyı açtım.
Odanın tam karşısında olan banyoya girdim, günlük rutinlerimi tamamladım. Normalde günlük rutinim en az bir saati alırdı ama şu an elimde ne kremlerim ne maskelerim ne de sabunlarım vardı. Bu beni çok üzüyordu.
Odam diğer yerlere göre biraz daha sıcak olmalıydı ki çıplak bacaklarım ürperiyordu. Dün eve gelirken giyindiğim bordo bluzumla uyumuştum, onun haricinde gerçekten tek bir parça kıyafetim yoktu. Alışveriş yapmam şarttı ama buralarda nerden alışveriş yapabileceğimi bilmediğimin aksine bin lirayla da alışveriş yapılamayacağını biliyordum.
Musluğun altındaki dolaba elimi götürdüm. Aradığım şeye ihtiyacım büyüktü çünkü saçlarıma kesinlikle şekil vermem gerekiyordu. Bu yüzden kendi kendime mırıldanmaya başladım. "Allah'ım lütfen n'olursun. Dolapta-" Plue'yu banyo kapısının eşiğinde gördüğümde gelen farkındalıkla cümlemi yarım kestim. "Haklısın Plue, banyoda dua edilmez." İki uzun adım attım banyonun kapısına doğru. Soğuk mermerin bitip gri fayansların başladığı yerde durdum. "Allah'ım lütfen dolapta maşa olsun. Lütfen, lütfen, lütfen... N'olur! Amin!"
Banyoya tekrar girdim ve musluğun altındaki dolabın yanına gittim. Elimi çekmeceye koyup yavaş yavaş açmaya başladım dolabı. Dolabı açmamla henüz paketinde duran maşa kutusunu görünce yüzüme bir sırıtış yayıldı. Pekala, en azından biraz olsun daha mutluydum.
Maşayı kutusundan çıkardım ve saçımı maşalamaya başladım. Yarım saatin sonunda tüm saçım maşalanmış haldeydi. Onları dağıtarak doğal bir görünüm verdim, ardından elime siyah bir toka alıp saçlarımı at kuyruğu yaparak bağladım. Kısa perçemlerime de şekil verip yüzümün iki yanından çıkardıktan sonra hem daha iyi görünüyor hem de daha iyi hissediyordum.
Toz pembe renginin hakim olduğu odaya geri dönüp küçük krem rengindeki dolaba ilerledim. Dolabı açtığımda tek gördüğüm koca boşluğun içindeki tek kıyafet olan okul üniformasıydı.
Koca boşluk bana, sırf en baştan alışveriş yapabilmek için tüm kıyafetlerimi bağışlamış olduğum zamanı hatırlattı.
Üniformayı elime aldım ve alıcı gözüyle süzdüm. Ama alıncak hiçbir yanı yoktu! Yüzümü buruşturup ağzım aralanırken kafamı sürekli beni takip eden Plue'ya çevirdim ve "Ben bu şeyi giymeyeceğim!" diye sesimi yükselttim.
Plue bir kere havladı ve yatağın üstüne zıpladı.
Bu tam olarak şu anlama geliyordu: 'Canım, bir tanem Lucy! O iğrenç şeyi giyemezsin. Ayrıca okuldaki herkes aynı şeyi giyecekken, asla giyemezsin. Şimdi, kendini düşünüp intihar et!'
Uflaya puflaya üniformayı üzerime geçirdim. Kısa kollu beyaz lakosun yakasında siyah renkli bir şerit vardı. Eteğide siyah rengindeydi. Lakosu kısa eteğimin içine sıkıştırdıktan sonra okuldaki diğer herkes gibi olmamak adına, bu gece uyurken giymiş olsam bile bordo bluzu da üzerine geçirdim. Kayık yaka olduğu için lakosum hala görünürlerdeydi.
Aynalı masaya yaklaştım ve çekmecesinin kulbuna elimi koyup daha demin yaptığım dua faslının aynısını gerçekleştirdim. Makyaj malzemesine kesinlikle ihtiyacım vardı ve bu maşadan katbekat daha önemli bir ayrıntıydı. Çekmeceyi açıp beklentiyle içerisine baktığımda kalbimin kırılış sesini duyuvermiştim. İçerisi kalbim kadar temiz ve pırıl pırıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My New Life -Nalu (TAMAMLANDI)
FanfictionLucy Heartfilia; Zengin, ukala, şımarık, uslanmaz ama bir o kadar güzel bir veliahttır. Peki ya birgün inanılmaz derecede zahmetsiz geçen hayatı birden bozulursa, hiç bilmediği bu hayatta Lucy uğruna hayatını vereceği parası olmadan nasıl yaşacak? Ş...