Bölüm 1 - Zirvedeki Ev

5.4K 263 459
                                    

Mercedes her zaman mutlu olmayı başarabildiğini gördüğüm tek insan olabilirdi. Annem, Mercedes'e göre genelde daha negatif ve mükemmelliyetçidir; hep söylenecek bir şeyler bulur ve bununla ilgili saatlerce konuşur. Annemin sevdiğim özelliğiyse sakin olmasıydı. Bu konularda birbirimize benzerdik. Bazen teyzem Mercedes'le benzer yönlerimiz var mı diye düşünüyorum da, belki gezip yeni yerler görme hevesi olabilir diyorum. Gerçi bana da bu tarz esintiler çok nadir gelir ya...

Annemin adlarını aklımda tutamayacağım türden bir sürü kardeşi vardı aslında, ama bende sıklıkla merak uyandıran kişi hep Mercedes olurdu. Annemin anlattıklarına göre; Mercedes gençliğinde hep evden kaçarmış ve günler sonra onu kimse bulamayınca kendi kendine geri dönermiş. Hep dikkat çekmeyi seven bir kişilik olduğunu düşünmüştüm. Şimdi fark ediyorum da, teyzem Mercedes ve ben hiç de benzemiyoruz.

Düğüne -NERDEYSE- 60 Gün Kaldığını Öğrendiğim Gün

O yaz tatilini seçmişti annem, büyükannemin bir dağın zirvesinde kendine özel geniş araziye yayılmış alandaki evine gitmek için. Aslında bizim evde sorunlar başlı başına büyük bir dert olmaya başlayınca, annem kaçacak kapı arıyordu. Babamla o ikisi boşanma kararı almışlardı, üstelik bu, tam da benim üniversiteye başlayacağım dönemden önceki yaz tatilini bulmuştu.

Büyükannem her yaz bu tahta iki katlı koca eve gelir ve aylarca burada kalırdı. Annem gibi yanına sık sık gelip giden başka çocukları ve, benim gibi annelerinin peşinde sürüklenen torunları da olurdu ama onlar bizim geldiğimizi öğrenince, zaten yıllardır buraya zorla gelip gittikleri için hepsinin işine gelmişti. Biz de böylece bu büyük ormanlık arazideki tahta evde büyükannem, annem ve ben kalmaya başlamıştık. Evin tek erkeği ben olduğum için çoğu evdışı görev bana düşerdi. Geleli birkaç hafta oluyordu belki de. Her haftanın son gününde rahmetli büyük babamın olta takımıyla evin tam karşısındaki gölde balık tutmaya çalışıyor ve başarısız olunca en yakın markete gidiyordum. Bu elektrikli motorla 2 saat demekti. Ayrıca sadece pazar günleri değil, iki günde bir korkunç virajlı ve yan tarafı ağaçlarla kaplı uçurum yollardan geçmek zorunda kalıyordum.

Yine de söylenmiyordum, burası bir şekilde beni mutlu ediyordu. Sonuçta her zaman gelip gittiğim bir yer değildi. Burada yaptıklarımı aşağıda yapabilme şansım olmuyordu. Belki elimde o kadar da fırsat yok diye, kendimi yukarıdayken daha özgür hissediyordum.

Annem yine eksiklerin listesini elime tutuştururken önce telefonumda oluşturduğum müzik listesini tamamlamalıydım. Annem tepemde hızlı hızlı bir şeylere söylenirken -kesinlikle duyduğumdan değil- kulaklıklarımın bu kadar iyi olması beni mutlu etmişti.

Kenarda asılı duran burası için getirdiğim sadece bir ceketim vardı. Yine onu üstüme geçirdim. Motorun beni aşağıya götürüp yukarı geri çıkarmaya yetecek kadar şarjı olup olmadığını kontrol ettikten sonra müzik dinleyerek o korkunç yolu hızlı hızlı bitirecektim. Her zamanki gibi.

Market alışverişinden sonra sorunsuz bir şekilde yukarı çıkmıştım. 'Yolda başıma bir şey gelmemişti, şükür'. Büyük annem kapıyı bana açarken tanrıya dualarını sundu. Annem de ona buna alışmasını ve korkacak bir şey olmadığını söyledi yine biraz kızgın bir şekilde.

"Kendini bu şekilde korkutup durman hoşuma gitmiyor anne. Harry artık koca yetişkin, araba kullanma yaşına geldi. Sense hala motordan düşecek diye korkuyorsun."

Büyük annem başını iki yana salladı. Bu akşam yemeği içerideki masada yiyecektik çünkü dün çok yağmur yağmıştı. Göle bakan terastaki tüm sandalyeler masasıyla birlikte ıslanmıştı ve büyük annemin tüm çabalarına rağmen gün boyunca kurumamıştı.

Annemin masada anlattığına göre, babam artık annemden sıkıldığı için boşanma mevzusu açılmış. Çocukluğumdan bu yana, onların ilişkisinin sallantılarıyla büyümüştüm ve bunları birçok kez duymuştum. Hem annemden, hem babamdan. İkisi de defalarca kavga eder sonrasında boşanacaklarıyla ilgili bağrışlar kopar. Birkaç güne de barışırlardı. Babam, bana söylediğine göre anneme sırf benim için katlanıyormuş. Benim için bu çok da önemliydi ya. Bunu bana söylediğinde henüz 12 yaşlarındaydım. İkisi de orta yaş krizine girmişti ve yıllardır çıkamamışlardı sanki.

"Hiçbir zaman onu anlamıyormuşum, hep yaptıklarını yüzüne vuruyormuşum ve onu incitiyormuşum-" Annemin sözleri, hiç çalmayan ev telefonuyla bölünmüştü. O an masada oturan 3 çift göz birbirine bakıyordu, çünkü bu oldukça şaşırtıcıydı. Annem bakacağını söyleyip telefonun yanına gitti. Büyük annem kaşlarını kaldırarak yemeğine devam etti.

"Hangi hayırsız evladım acaba?"

Büyük annem beni hep güldürürdü. Bazen gerçekten deyim yerindeyse cadıya dönse de, içinde pamuk gibi bir insan olduğunu düşünürdüm.

"Aman tanrım Mercedes! Kulaklarıma inanamıyorum!" Yan odadan gelen annemin coşku dolu sesi, masada kalan bizleri ona doğru çevirmesine neden olmuştu. Annem telefonu kapattıktan hemen sonra masadaki yerine geri oturdu. "Mercedes bu hafta içerisinde buraya gelicekmiş. Hem de; söylediğine göre şu aylardır beraber gezip tozduğu adamla. Evlenme kararı almışlar!"

"Mercedes evlenme kararı aldığına göre bu adam işleri baya ciddiye bindirmeyi başarmış." Büyük annem gururlanırcasına sırıttı. "Neydi adamın ismi? Mercedes söyleyip duruyordu telefonda ne zaman konuşsak."

Annem çatalındaki minik lokmayı yedikten sonra büyük annemin sorusunu cevapladı. "İsmi Louis'miş. Burada evleneceklermiş."

O an her şeyden habersiz, sadece gelen misafirlerle kaçacak rahatımın derdine düşmüştüm. Neler olacağını hiç bilmeden. Derdine düşeceğim onlarca şeyden en sonuncusu olacaktı rahatımın kaçması. Nereden bilebilirdim, değil mi?

Beni her gün biraz daha içine çekmeye çalışan karanlık, yoğun bir fırtınaya kendimi kaptırmaya bu kadar istekli olmamalıydım.

The Peak | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin