yazarnotu: kitabın main(ana) sonuna geldik. Bununla ilgili açıklama yapmadan önce, sanırım sizinle paylaşmak istediğim benim için önemli birkaç şey var.
Bu kitapta ve yorumlarda da bahsetmiş olduğum gibi, Peak benim için yeri doldurulamaz bir değere sahip, ve hep öyle olacağını biliyorum. Gösterdiğiniz ilginin ve yaptığınız yorumların sayesinde her geçen gün yazmak için istekle doldum ve daha da fazlası, kendimi geliştirdiğimi gördüm. Bu yüzden, bu hikaye benim için çok önemli, bu kitap sayesinde o kadar güzel insanlarla tanıştım ki. Peak bana çok şey kattı. Tüm bu saydıklarım, benim için inanılmaz derece önemli. İyi ki varsınız... Teşekkür ederim, ayırdığınız tüm vakitlere, yaptığınız tüm o değerli yorumlara, sizlere teşekkür ederim. Hayatımı nasıl değiştirdiğinizi asla bilemezsiniz.
Hikayenin ilk 10 bölümünden beridir aklımdaki son buydu, belki birçok genel hattı daha da sonradan gelişti, örneğin o hep merak ettiğiniz detaylar etrafında şekillenip durdu tüm bölüm. Bitirdikten sonra ne hissedeceğinizi bilmiyorum, üzülecek mi ya da mutlu mu olacaksınız... Ben yalnızca hikayenin bitmiş olmasına üzülüyorum. Çünkü zirveye bağlanmıştım dürüst olacağım. Harry'nin umutsuz aşkında kendi ruhumu gizlemiştim. Zirveden indiklerinde, hikaye de sonlanmalıydı. Onların aşkının eşsizliğe zirveye özeldi. Bu yüzden, bu son, ana finali, son sözü gibi düşünün Zirve'nin. Yakın zamanda yazacağım Part2(belki hatta 3)'i okumak size kalmış. Yorumlarınızı ve hislerinizi okumak için can atıyorum...
not: bu bölümü yukarıdaki media'ya bıraktığım 1 saatlik yağmurlu Roslyn'i dinleyerek okumanızı tavsiye ederim..
~
Düğünden 20 gün sonra.
Gözümün önündeki görüntü her saniye değişiyordu büyük otobüsün içerisinde, havanın soğukluğundan nasibini alıp buhar tutmuş camlardan dışarı bakmaya çalışıyorken. Ne zaman yola çıksam gözümün önüne gelmemesi için hiçbir sebep bulamıyordum o karanlık zirveden ayrılış gecesini. Arabanın arkasına oturmuş, tamamen zifiri karanlık yolda sadece birkaç yapay ışıkla aydınlatılmış dışarıyı görmek imkansızdı. Teypte çalan kısık sesteki rastgele şarkıya rağmen, arabanın hızlı hızlı çalışan sileceklerinin ön cama yaptığı gıcırtıyı rahatlıkla duyabiliyordum. Sular durmadan arabanın ön camından aşağıya akıyor, ve durmadan yenileri yağıyordu babamın önüne. Ama öyle sakinlikle sürüyordu ki, ağzından tek kelime bile çıkmıyor, gözünü kırpmadan yola bakıyordu. Direksiyonu sıkı sıkı tutarken, bazen de gözünü dikiz aynasından bana ulaştırıyordu. Arabanın içi de tıpkı dışarısı kadar karanlık olması sayesinde yüzümü ıslatıp duran gözyaşlarımı asla görmedi. Onlar, benim o geceki tek sırdaşımdı. Acımın tüm ağır ve somut varlığıydı.
O gecenin aksine, bugün gözüken gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı. Günün erken saatleri olmasına rağmen güneş Manchester'a her zamanki gibi uğramamıştı. Kara bulutlardan asla kendine bir yer bulamaz, hep arkada kalırdı. Kapalı gökyüzü yağmurla insanları ıslatır sonra birden kaybolurdu. Eylül ayına çok az kalmışken, yaz erkenden çekip gitmişti bu şehirden.
Her ne kadar, evden çıktığımda yağmur kendini gösterse de, ben şehir merkezine gelinceye kadar ortada dökülen tek bir yağmur damlası kalmamıştı. Birçoğunun boş olduğu otobüs koltuklarının birinde oturmuş, dışarıdaki kalabalığı izliyordum: Büyük binaları, gittikçe azalan yeşil alanları, Manchester'ın ortasından geçen tuhaf renkteki kanalı. Kat kat giyinmiş insanlar değildi tuhafıma giden. Şehrin gürültüsünden hoşlanmadığımı söylersem de bu pek yalan sayılmazdı. Çok alışkın olduğum bu şehri, hiç özlememiştim. Özlediğim şey, Zirveydi. O ve o tepedeki yaşadıklarım; sahip olduklarım, tüm anılarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Peak | Larry
General FictionHarry gayet sıradan bir genç olduğuna emin, sadece teyzesiyle evlenecek olan adama, yani Louis'e biraz aşırıya kaçan bir ilgisi var. Onların evlenmesine ise 60 günden daha az bir süre. «Bu hikaye Harry's POV olup, onun hayatını ve diğer insanlarla...