Düğün Gününe 1 ay 2 gün Kala
Gökyüzü, sabahın erken saatleri olmasına rağmen kapkaranlık bulutlarla çevriliydi ve güneşin odama gelip camımdan sızmasına engel oluyordu. Her zamanki saatlerde uyanmıştım ama saati kontrol etmek için telefonumun ekranına bakmak zorunda hissetmiştim odamın hala aydınlanmamış olduğundan dolayı. Üstümdeki örtüyü ayaklarımla yatak ucuna kadar iteklemeden önce başucumdaki ufak lambayı açmış ve dün gece uyuyakalıp üstüne yattığım kitabı yatakta birkaç saniye içerisinde bulmuştum. Ön kapağı biraz buruşmuş olsa da, arasına sıkıştırdığım ayracın hala yerinde olduğunu görünce rahatlamıştım. Louis'le yaptığımız o laf dalaşından sonra Othello'yu okumaya başlamıştım.
Laf dalaşı demişken, o gün akşamüzeri Dean dayım büyükannemi tepedeki eve bırakıp defolup gitmişti ailesiyle birlikte -zaten eşyalarını da sabahtan yüklemişlerdi arabanın arkasına. Büyükannemin hiçbir zaman suratına bakmadığım o günün akşamındaysa benimle konuşmak için odama gelmişti. Ayna karşısına geçmiş kolumda hala aynı yerde duran morluklara bakarken içeri girmesi manidar olmuştu. Sonrasındaysa bu olanlara ses çıkaramadığından dolayı ve Dean'e asla lafını dinlettiremediğini söyleyerek özür dilemişti. Ben ise hiçbir şey söylemeden sözünü bitirmesini ve odadan çıkmasını beklemiştim. Ne dememi istiyordu ki? Bu olanları anneme anlatacağımı biliyordu da ondan gelip benden özür dilemişti. Yine de, 70'e merdiven dayamış olduğunu bildiğim bu kadına sinirlenmek mantıklı değildi. Sonuçta hala evinde kaldığımı düşünürsek, ona kızgın kalmak ya da burnunun sürtmesini beklemek mantıksız olurdu.
Kan bağı olsun ya da olmasın, insanlar böyleydi işte. Sadece akraba tanımı yaptığımız insanlara duyduğumuz ayrıcalık ve hoşgörü, bir yerden sonra böyle canımızı yakmamıza sebep oluyordu. Bunu artık çok iyi anlamıştım. Dersimi alarak devam edecektim hayatıma.
Tartışmadan sonra geçen 3 günde başka ne olduğunu düşününce, aramıza giren durgunluğu ve sessizliği fark etmemek imkansızlaşıyordu. Louis benimle konuşmamak adına odasından çıkmıyor gibiydi, ya da sadece bu benim yorumumdu. Mercedes bildiği basit yemeklerle evde kalanları doyurmak için vaktinin çoğunu mutfakta harcıyordu. Bu süreçte, annesiyle arasını biraz düzeltmiş olacaktı ki artık başbaşa kaldıkları her anda birbirlerini terslemiyorlardı. Yani kısaca birbirlerine katlanma eşikleri oldukça yükselmiş gibiydi. Dün gece çıkan fırtına yüzünden elektrikler gidince, büyükannem barakaya gidip bir bakması için Louis'den ricada bulunmuştu. Üçümüz bir battaniyenin altında korkuyla otururken, dışarıdaki ağaçların çıkardığı sesler yağmurla birlikte korkutucu bir hale gelmişti iyice ve yerimizden kıpırdayamadan titreyerek beklemiştik sadece. Louis, voltajlarda bir sorun olmadığını içeri gelip söyledikten bir saat sonra elektrikler kendiliğinden gelmişti zaten.
İşte bu kadardı, Louis söylediklerinden sonra aramızın sakinleşmesini bekliyor gibiydi. İkimize de zaman tanımıştı ve ben de buna izin vermiştim. Şimdiyse, yatağımda oturmuş bana hediye olarak aldığı kitaba bakıyordum. Ama düşündüğüm şey, onun her yaptığı hareketin öncesinde bir düşünme evresi oluşuydu. En basit örnekleri; şehre indiğimiz o gün, arkadaşlarımı düğüne çağırabileceğimi söylediğinde alacağı cevabı biliyordu. Sonrasında bana sevgilim olup olmadığını sorabilecekti. Birden soramazdı, eğer sorarsa garip karşılanabilirdi. Birkaç gün önce, giymemi istediği ceketi. Geçen gün zaten Mercedes'in dağ gezisini sormasını beklemiyormuş gibi öne atlayarak, evet harika olur demesi. Şimdi ise ellerim arasındaki bu kitap. Onunla ne yapmak için hazırlandığını biliyordum. Önüme bir yol sermişti ve ben bu bulmacalı yoldan nasıl gidildiğini yeni fark ediyordum.
Othello'yu adıyla aynı olan sendromuna misilleme yapmak için bana hediye vermişti. Othello Sendromu, diğer adıyla kıskançlık sendromuydu. Louis'in müstakbel eşinin kıskandığımı düşünmesi ya da daha doğru bir tabirle beni buna inandırmak için manipülasyona doğru yönelmesi yeni bir şey değildi. Kaç gün öncesinden kitabı bana hediye etmesiyle anlamalıydım. Ama o birkaç gün önce bana Mercedes'i kıskandığımı ima ederken, kast ettiği şey basit bir kıskançlıktan çok fazlasıydı. Louis, ona olan ilgimin açıkça farkındaydı. Elimde tuttuğum Othello ise, bunun kanıtıydı. Bu kitabı aldıktan sonra, hiçbir şey demeyecek, benim bir şeyleri fark etmemi bekleyecekti. Ama o gün, onun beklemediği şeyleri söylediğimde olaylar onun için dayanılmayacak bir hale geldi. Kıskandığımı söylerken ima ettiği şey; 'bana aşık olduğunu biliyorum, istediğin şeylere engel olduğu için Mercedes'in varlığından rahatsız oluyorsun', idi. William Shakespeare'in yıllar önce yazmış olduğu bu oyunda, baş karakter, sevdiği kadının onu başka biriyle aldattığı düşüncesiyle ve aynı korkularla kendi elleriyle öldürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Peak | Larry
General FictionHarry gayet sıradan bir genç olduğuna emin, sadece teyzesiyle evlenecek olan adama, yani Louis'e biraz aşırıya kaçan bir ilgisi var. Onların evlenmesine ise 60 günden daha az bir süre. «Bu hikaye Harry's POV olup, onun hayatını ve diğer insanlarla...