Bölüm 24 - Karşılıklı Duygular

2.3K 187 924
                                    

Tüm gerçekler açığa çıktıktan birkaç gün sonra ve düğüne sadece 13 gün kaldığında.

Louis Tomlinson ve Mercedes March'ın evlenmesine neredeyse 2 hafta gibi bir süre kalmışken, onların evlenmesine neden olan buzdağının görünmeyen kısmındaki her detayı sonunda onların ağzından öğrenmiştim birer birer. Gecenin bir vaktinde, dağın tepesindeki bu evde sadece üçümüz vardık. Yakınlarda, başka hiç kimse yoktu. Düşününce belki kulağa çok ürkütücü geliyordu, ama benim için tam tersi söz konusuydu. Onların odalarında, ikisinin arasında saatlerce hikayelerini endişe ve mutlulukla karışık duygularla dinlerken, tüm bunlardan çok fazla mesut olmuştum. O gecenin akabindeki diğer günlerde de, aynı yatağı, üçümüzün paylaşacak olması buna dahildi.

"Tüm bunların yükünü seninle paylaştığımız için bize kızmıyorsundur umarım Harold. Ya da teyzenin bu kadar baş belası olmasından dolayı." O gece tüm anlatılanlardan sonraki birkaç dakikalık sessizliği Mercedes sözleriyle bozmuştu. Bedenine sıkıca sarılmadan önce yatakta ona dönmüştüm. "Hayır, asla. Ölene kadar kimseye söylemeyeceğim." Mercedes de sarılmama karşılık vermişti böylelikle. Saat yeterince geçti bu yüzden odadaki herkesin fazlasıyla uykulu olduğu yavaş kelimelerinden de anlaşılıyordu zaten. Mercedes kollarını bana dolayarak uyuyakaldığı ilk dakikalarda, neredeyse rüya gördüğümü düşünecek kadar daldığım bir anda bedenime eklenen Louis'in kollarını hissetmemle, yüzümdeki gülümseyiş büyümüştü.

Bu onlarla beraber uyuduğum ilk geceydi. Böyle bir şansa çok fazla sahip olamayacağımın da bilincindeydim her zaman. Bu yüzden, bilinçaltımda her zaman varolduğunu bildiğim büyük heyecan yüzünden sık sık uyanmış ve bunun gerçekten yaşandığına emin olmak istemiştim. Aslında çok da derinlerde olmayan bir yerlerde Louis'in kolları arasında uyuyor olmanın verdiği mutluluk vardı. Gözlerimi açar açmaz, ikimizin üzerinde olmasa bile, kollarının mutlaka bana sarılı olduğunu biliyor olmak, hiç bu kadar güven dolu hissettirmemişti bana. Üstelik, bu büyük ve kutsal bir şeydi benim için. Sevdiğim insanın kollarında uykuya dalmak. Uyku; ölümle eşdeğerdi. Bu öyle mutlak bir mutluluktu ki, ölsem bile aynı huzuru yaşayacağımın kesinliğini bildiriyordu bana. Aşk bu değil miydi zaten? Sevdiğinin kollarında ölmek istemek. Sonsuzluğa, cennete açılan bir kapı. Benim için; Louis'in sıcaklığında, kollarında uykuya kendimi teslim etmekti, ölümle eş değer olan.

Gecenin bir vakti ne zaman uyansam, güneş henüz ortaya çıkmamış ve hala içerisi aydınlanmamış oluyordu; o zaman ben de kısa süreli açtığım gözlerimi tekrardan kapatıyordum. Uykuya dalmadan önceki hatırladığım pozisyonlarımız değişmiş oluyordu mutlaka her seferinde; ben ve Mercedes artık birbirimize sarılmıyorduk, Mercedes kendi tarafına dönmüştü, ben yüz üstü yatıyordum ve başım Louis'in tarafına dönüktü. Louis de bana dönmüş bir halde uyuyordu. Kolu hala benim üzerimde duruyordu. Uyandığımı hissedercesine, tenimi okşamıştı. Ben de bunun mutluluğunu yaşarken çoktan uykuya dalmıştım.

Bir sonraki uyanışımda ise, bu sefer oda aydınlanmış olduğu için gözlerimi açmadan sabah olduğunu anlayabilmiştim. Hala aynı şekilde yatarken, örtünün altındaki bedenime sarılan kol bu sefer Mercedes'e aitti. Göz ucuyla Louis'e baktım. Odadaki sessiz nefeslerinden halen uykuda olduklarını anlamak zor değildi. Mercedes bana sarılırken, ben de Louis'in elini tutuyordum. Sırt üstü uzandığı için, sabahın erken saatlerindeki loş aydınlık sayesinde mimiksiz yüzüne hayranlıkla bakıyordum tam olarak uyanık olmadığım halde. Uyandırmak istercesine öncesindendir tuttuğum elini sıktığım zaman, başta tepki vermedi ama soluk verişi bir anda, aşırı yavaştan, normal düzenine geçmişti. Gözlerini zorlukla araladığı belli oluyordu bana dönerken. Bana bakan mavi gözleri gördüğüm anda dakikalarca uğraştığım halde atamadığım o uykulu halimi bir anda üstümden atıverdim. İnce dudakları sebepsizce gülümsüyordu bana doğru. Elini yanağıma götürüp okşadı ve saniyeler çok hızlı geçerken, dudağıma yakın yerini öptü. Ne olduğunu anlayamamıştım bile. Louis yataktan kalkarken lavaboya gittiğini fısıldamıştı. Onu bekleyebileceğimi düşünmüştüm ama, o gelmeden önce çoktan uykuma geri dönmüştüm.

The Peak | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin