Bölüm 27 - Misafirler ve 'Yansımalar'

2.7K 170 2.5K
                                    

Yazar Notu; tepeye tutturulmuştur.
Bu bölüm, 10k olup hayatımda yazdığım çoğu hikayemden(bölüm demiyorum bakın) daha uzun oldu. Ve birkaç bölüme bölmeme sebebim, etkisinin azalmasını istememem... Hatalarımı mağzur görün, ve lütfen bu uzun bölümden yorumlarınızı esirgemeyin, kırılırım yoksa  bu sefer :'(
Not: Hikayenin bitmesine 2 bölüm kaldı. Bir dahaki bölüm Final, ancak bonus sayılabilecek bir bölüm daha yazacağım çok bekletmeden. Şimdiden haberini vereyim. Ve düğün gününü sabırsızlıkla bekleyen biktimgercekten , bu bölüm senin...


~




Artık geriden gelecek hiçbir vakit kalmadığı gün. Düğün günü.

Elimde tuttuğum yalnızca birkaç saniye önce özensiz olmasından dolayı kenarı umarsızca yırtılmış kağıda bakıyordum penceremin kenarında otururken, saat hala sabah olmamış, güneş ortaya çıkmamıştı. Ama yumuşak bir aydınlık kırıntısı kaplıyordu odamın büyük penceresinin önündeyken. Ben de burada oturmuş, beni uykumdan uyandıran sayısız ve isimsiz; bir o kadar da karman çorman hislerimle kağıdın üzerine karaladığım şeyleri okuyordum. Parmak uçlarımla onu tutmayı bıraktığım an, tamamen açık penceremden gelen rüzgarla odamın içerisinde, üzerindeki kelimelerin ağırlığına rağmen tatlı bir şekilde rastgele bir yere yavaş yavaş süzülüşünü izledim. Çıplak dizlerimi yapabilirmişcesine iyice çektim karnıma. Kendime sarılır gibi. Gözüm henüz güneşin aydınlatmamış olduğu orman sakinlerinin üzerindeydi, ama tanrı bilir aklım hangi derin çukurların içindeydi. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, kendimi de o çukurların içinden çıkarabilecek miydim? Bunu öğrenmek için çok da zamanım kalmamıştı. Cevabını her zaman biliyordum, sadece kabul edemiyordum. Korktuğum o zaman, artık gerçekti ve gelmişti. Bugün, günlerden 5 Ağustos 2017'ydi. Onların evlenme tarihi. Tören gününün sabahı, benim için çok ama çok erkenden başlamıştı.

Düğüne kalan son bir hafta, benim her şeyi kabulleniş evrem olmuştu bir nevi. Artık, her ufak detayda duygusallaşıp ağlamaya başlamıyordum da, sadece kendi sessizliğime gömülüyordum. Etrafımdaki herkes, konuşuyordu ve ben sadece dinliyordum her zaman olduğu gibi. Bu sakinliğimi özlemediğimi fark etmiştim. Ama konuşmak için doğru sözcükleri seçebilecek gücü de kendimde bulamıyordum bir türlü. Bu bazen acı dolu geliyordu bana, ama bir hafta tüm bunlara alışmak için yeterli bir süre olmuştu. Her şey hem çok yavaş, hem de bir o kadar hızlı gerçekleşiyordu, ve ben nasıl olduğunu bile anlayamıyordum tüm bu olanların ortasında. Aslında, onların buraya geldiği ilk günden beri zaman, sudan bile daha akıp gitmişti ya. Son bir hafta neydi ki, bu sürecin yanında? 2 ay öncesi bana kelimenin tam anlamıyla dün gibi geliyordu. Louis'i tanımadığım o zamanlar ve şimdi. Ne kadar da hızlı kaçıp gitmişti ellerimden zaman. Tıpkı diğerleri gibi. Tutmaya çalıştıkça, yakalamak daha zor olmuştu.

Bacaklarıma sarılmaya devam ettim evin sessizliğini dağıtan düşüncelerimle boğuşurken. Bir yandan en yakınımdaki ağaçları yuva edinmiş kuşların oradan oraya geçişini izliyordum. Havanın daha şimdiden çok güzel olacağı belliydi. Ilık esinti birden tüylerimi diken gibi kabarttı. Bu odada yaşadığım o ilk kez tattığım hisleri düşündüm aynı ürpertiyle. Duvarları arasına işlenen sayısız anılarım, ruhumu ve beni bu odaya mühürlemiş gibi hissettiriyordu. O anda, başımı önce kenarında duran, tamamen toplanmış bir halde bekleyen bavullarıma, sonra dağınık bıraktığım yatağıma çevirdim. Ondan daha çok sırlarımı paylaştığım başka bir eşyam olmamıştı. Şimdi, tüm her şeyle birlikte onu burada bırakacak olmak beni kötü hissettiren en ufak detaydı aslında. Bağlandığım şey, elbette yatağım değildi ya. Tümüyle, zirveydi. Buradan gitmek istemiyordum. Buradan gitmek, Louis'den uzak olmak demekti. Birlikteliğimiz artık kimsenin bilmediği tarihlere atılacak demekti. Her şeyi kaldırma gücüne erişmiştim ama, ne zaman bunu düşünsem aynı yetiye sahip olamıyordum. Tüm korkular bedenimi çevreliyor ve beni çok korktuğum karanlıklar içerisinde yalnız başıma bırakıyordu. Çaresiz hissettiğim tek konu; Louis'di. Bilinmezlikler içerisinde, onun bana bir daha ne zaman eskisi gibi bakacağını bilememekti. Asla ve asla.

The Peak | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin